Başka bir deyişle translate English
1,116 parallel translation
Başka bir deyişle, otele gitmiyorum.
In other words, I don't go to the hotel.
Başka bir deyişle gerillalar hala savaşıyor mu?
In other words, are the guerrillas still fighting?
Başka bir deyişle, sessiz kalarak bir şeyler gizlenmeye çalışıldı.
In other words, by their very silence, there was a cover-up.
Başka bir deyişle, hayal gücü eksikti.
There, you lacked a bit in... imagination.
Başka bir deyişle başkası senden Adolf Hitler'i kaçırmanı istese sen şimdi Berlin'de olurdun.
In other words, if someone else had asked you to abduct Adolf Hitler, you would be in Berlin right now.
Başka bir deyişle, MacArthur pratikte hiçbir şey almadı.
In other words, MacArthur has received practically nothing.
Başka bir deyişle nötral deri dokusu insan embriyosunun derisinin sahip olduğu yeteneğe sahip.
In other words, neutral field tissue has the same ability to form any part of the human body that the tissue of a human embryo has.
Başka bir deyişle :
In other words :
Kesinlikle, başka bir deyişle bağlılığım anlamsız olurdu.
Certainly, otherwise my faith would have no meaning.
Başka bir deyişle şu an dört üs gemisinin ateş gücüne mi sahibiz?
In other words, we have the firepower of four base ships at our disposal?
Büyük bir alana duman attırmış. Başka bir deyişle, düşman bölgesini silip süpürmüş.
With this tet offensive, and it's just a matter of a mop-up time.
Ama katile. Başka bir deyişle, katil oradaydı.
She's hinting, alright, yes, but she's hinting to the murderer.
Başka bir deyişle bir daha olmaz...
In other words, there would be no more....
Genç suçlular. Başka bir deyişle gençlerin disiplini.
Youth crime, that is to say, youth discipline.
Ya da başka bir deyişle güneşin ne kadarlık bir parçası yıldız kadar parlak görülebilir?
Or equivalently, how small a piece of sun would be as bright as a star?
Bir kaç yıl önce insanlar sizden bahsederdi Buraya sizden babamı bulmanızı rica... etmek için gelmiştim Başka bir deyişle söylersek,
People always talked about you a few years ago I'm here to ask you to find out... where my father is ln other words.
Başka bir deyişle ; herif sapasağlam ayakta.
In other words, he's still on his feet.
Başka bir deyişle, Amerikan kızılderili danslarında olduğu gibi kuvvetli, ısrarlı bir ritimle.
In other words, like an American Indian dance, with this thumping, persistent rhythm.
Başka bir deyişle, içimde beni onu okumaya iten bir şey var ve içgüdüsel olarak, geleceğe dair bir kehanet olduğunu varsayıyorum.
In other words, uh, there's something in me that makes me read it... and I instinctively interpret it as if it were an omen of the future.
Başka bir deyişle, her hangi bir işi yapmak için yeterli olabilirim ama bir insan olmak için yeterli birisi değilim.
In other words, I'm adequate to do any sort of a task, um... but I'm not adequate, uh, just to - to be a human being.
Başka bir deyişle, bir ilişki kurarsın ve ertesi sabahın sana ne getireceğini bilmezsin.
In other words, you interrelate, and you don't know what the next moment will bring.
Başka bir deyişle : o nerede?
In other words, where is she?
Başka bir deyişle, herzamanki fırtına öncesi sessizliği.
In other words, the usual calm before the storm.
- Bazı değersiz maden cevherlerinden oluşuyor başka bir deyişle, uzayda gezinen koca bir kaya parçası.
It consists of various unremarkable ores, essentially a great rock in space.
Başka bir deyişle bazı esprileri beğenmediniz.
You didn't like some of the jokes. is that it?
Başka bir deyişle, bu kırmızı düğmeye bas.
In other words, push this red button.
Başka bir deyişle, bu küçük sahtekar göz göre göre yalan söylüyor.
In other words, this little con artist is Iying through his teeth.
Başka bir deyişle, Frasier'ı ormanda terk ettiniz.
In other words, you abandoned Frasier in the woods.
Başka bir deyişle hiçbir şey bulamadınız!
In other words, you guys got squat!
Başka bir deyişle, önce oyunculuğuyla beni baştan çıkardı.
In other words, first he seduced me with his acting.
Tutkuyla desteklediğiniz hareketin eylemleri, başka bir deyişle, ne olursa olsun, devrim yoluyla, mevcut sosyal düzeni iptal etmektir. Eh, iyi iş!
She incites passion to move from words to actions, in other words, to annul the existing social order, by way of revolution, whatever the means.
Başka bir deyişle ; "Thompson Ailesi" ndeki önemli olan kelime...
In other words, the operative word in "thompson family"...
Başka bir deyişle bir gül.
A rose by any other name...
Bir başka deyişle, cinayetin 1 : 1 5'ten önce olduğuna inanmam gerekiyordu, çünkü o anda sizlerin başka şey yaptığınıza dair tartışmasız kanıtlarınız vardı.
In other words, I was being forced into the theory that the murder was committed before 1 : 15. A period for which every single one of you had an unshakable alibi.
Bir başka deyişle, bu para nasıl olur da kasada olabilir, eğer soygunu izleyen güne değin bankadan verilmediyse?
In other words, how could this money be in the safe, if it wasrt even handed out from the bank until the day following the robbery?
Bir başka deyişle, Hasan Salah'ın her iki cinayet için de demir gibi sağlam tanığı var.
In other words, Hassan Salah has ironclad alibis for both murders.
Bir başka deyişle, onların en iyi kısımlarını.
Their best part, in other words
Bir başka deyişle ; kocaman bir beyin ve sıfır bağırsak.
In other words, too much brain and not enough guts.
Bir başka deyişle Komutan, makine... siz Alfalılara ihtiyaç duyuyor.
In other words, Commander, the machine... needs your Alphans.
Erkeğin kaderi, çocukları beslemek büyütmek değildir. Bunun yerine hür olmak, yönetmek ve savaşmaktır. Bir başka deyişle erkeklerin dünyasında kadınlar başbelasından başka birşey değildirler.
A man's true destiny is not just breeding children child birth, and chocolate but to be free, to rule and fight, in other words to lead a man's existence women are no more than nuisance
Bir başka deyişle Bayan Claire açlıktan ölmene göz yummamı istiyorsun öyle mi?
- In other words, Mrs. Clare you're asking me to let you starve in peace.
# Bir başka deyişle, organik yapısını sürdürmektir.
In other words, to maintain its organic structure. It must stay alive...
# Bir başka deyişle... #... yaratmamıza, yaratıcı olmamıza... #... olanak sağlar.
In other words, it enables us to create, to be imaginative.
# Bir başka deyişle, içimizden gelen kültürel, toplumsal arzularımız ve... #... dürtülerimiz, lisanımızla ve mantıklı söylemlerimizle perdelenecektir.
In other words, our drives and our cultural automatisms... will be masked by language, by logical discourse.
Bir başka deyişle, bu üç kişiden ikisi, öğelerini bir araya getirebilir, ve formülü oluşturabilirdi.
In other words, any two of the three people could put their elements together and have the formula.
çürümekte olan. "Pamukçuk", bir başka deyişle.
A canker, as he put it.
Yani bir başka deyişle suçluların yüzünü tanımaktan bile acizsiniz.
In other words, you didn't have a clear view of the suspects'faces.
Bir başka deyişle bizler deliyiz.
In other words, we are crazy.
Başka bir deyişle, kaçışın mümkün olduğunca çabuk olmasını hiç bir şey aksatmamalıydı.
To inform the world.
Bir başka deyişle, onun ilişkilerini bilecek kadar yeterli bir zaman.
In other words, there was adequate time for you to have known about her affairs.
Kalbi çok zayıf, ya da bir başka deyişle büyük tehlike altında.
Her heart is very weak, or I should say it is in a very dangerous condition.
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23