Bir anlamda translate English
1,540 parallel translation
Anlamak, bir anlamda, "kontrol sizde" demektir.
Understanding means that, in a sense, you are in control.
Çünkü bildiğiniz ve sevdiğiniz her şey bir anlamda bilgi içerir.
Because anything you know and love involves information in a sense.
- Bir anlamda evet.
in a sense, yes.
Erkek kelebek bu enfes posterleri kullanarak dişisine kur yapar ve bir anlamda rakiplerini de uyarır.
With these lovely advertisements, a male butterfly displays for females and warns off rivals.
Bazı fizikçiler, bir anlamda geçmişe yolculuk amacına dayalı pek çok farklı zaman makinesi fikrini ortaya attılar.
Physicists have come up with quite a lot of different potential time machines which, according to the laws of physics, would in some sense let you travel back in time.
Seni işin içine katıyorum. Bu bir anlamda benim güzel yönümü yansıtıyor. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
I bring you on, and it kind of reflects well on me, you know what I mean?
Bir anlamda, onları hayâli bir dünyaya yönlendir.
Push them into an unreal world, as it were.
Bir anlamda söz konu görüntü olduğunda, Beethoven gibi birisi.
And that makes him, like, the Beethoven of the stereo, you know?
Çünkü kendi kendime tekrarlamak ve mücevher seçmek için değil, bir anlamda mükemmel bir şey yaratmak için yıllar boyunca, bir sürü mücevher gönderildi.
So as not to repeat myself and to choose jewelry in a way to create something complete, an array of the jewelry given out over the years.
Bu hafta halk kraliyet ailesiyle, monarşiyle biraz kavga etti denebilir. Şimdiyse bir anlamda barışıyorlar.
'It's really as if the public and the royal family, the monarchy,'have had a bit of a quarrel and now it's being healed in some measure.'
Bir anlamda, biz sürekli geçmişe bakıyoruz.
In a sense, we're always looking in the past.
- Bir anlamda.
In a way you are.
Böylece bir anlamda Sylvia'nın maskesi düşmüş oldu.
Well, Silvia's mask had definitely been stripped off!
Bir anlamda, kendime.
To myself, in a sense.
Bir anlamda kağıtlara.
To a certain degree... Paper.
Bir anlamda size öğretilen ve uyguladığınız belirlenmiş bir standart yoktu.
There weren't... any clear set of standards... in a sense you... you were taught, and then had to apply.
Bu gözler, bir anlamda hem bir portatif kamera hem de bir video kaydedici. çünkü o bilgiyi alıyorlar... ve depolıyorlar ama -
The eyes are, in some senses, a camcorder... because they are taking that information... and they're storing it, but they're not -
Yani, aslında bir anlamda, neden dünya görüşünün değişmesi gerektiği konusunda tam bir kilit nokta.
- I mean, in a sense, that's really the key... for why a worldview change is important.
Bir anlamda, geri veriyor.
In a sense, she gives back.
Bir anlamda öyle.
In a manner of speaking.
Eğer bir istisna varsa, ne sebeple olursa olsun kollektif anlamda bir çoğunluk oyu seni getirebilir.
If there's an exception, for whatever reason, a majority vote by the collective can get you in.
Bilgin olsun, bu o anlamda bir buluşma değil.
No. For your information, it's not a date.
Politik anlamda ensest ilişki mantıklı olabilirdi ancak iki öz kardeş aradındaki bir ilişkiyle sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek oldukça riskliydi.
Incestuous marriage between royals might have made political sense, but producing a healthy child from a union between sister and brother was fraught with risk.
Sopa Çekirgesi, ömrünün yalnızca bu ilk evrelerinde gerçek anlamda bir yerden bir yere hareket eder.
It's only at this early stage of its life that a stick insect actually runs.
Size yardımcı olamaz ama bu hayvanların bir şekilde geliştirdik düşünemiyorum anlamda muck aracılığıyla.
You can't help but think these animals have developed a way to sense through the muck.
Bu yalnızca bir fantezi mi yoksa bilimsel anlamda gerçeklik payı olabilir mi?
So is this a flight of fantasy, or a genuine piece of contemporary science?
Bu anlamda, vahşi doğa için çok önemli bir büyükelçi.
And in that sense, it's a very important ambassador for the wild.
Cinsel anlamda kendi savunma mekanizması olan bir alandır bu.
The scale and space is in itself a safeguard against incest.
Sanatçıların büyük çoğunluğunun psikolojik anlamda, bir şekilde zayıf olduklarını,... ilk söyleyenin, ben olduğumu sanmıyorum.
I hardly think I'm the first to point out that the vast preponderance of artists are, shall we say physiologically deficient in some way.
Krizalitle aynı anlamda başka bir kelime?
Could you tell me another word for chrysalis?
Bugün konuşmanın olması çok kötü. Çünkü bir başkan olarak resmi anlamda görebileceğin son karşılaşma.
It's too bad that this speech had to be today... since it's the last home game you could officially see as President.
Taşıdığı isme rağmen Bay Yodel her anlamda tek ve benzersiz bir estetik güzellik biçimi olduğuna inanıyor.
- Easy... In spite of his name Herr Jodl believes that there exists a single and unique form of aesthetic beauty.
Ama hükümetin bahsettiği anlamda bir "Aile" değil. Onlar bunu çarpıtıyorlar.
Easy, Jackie.
Ben reddedince soyumuzun düş kırıklığına uğrayacağını sadece o kafatasıyla gerçek anlamda bir bütün olacağımızı söyledi.
And when I refused... he went on about letting down the bloodline... and that with the skull, we would be complete.
Ciddi anlamda kendini savunma ya da kendini öldürme olarak algılayabilirsin sonuçta evrim bir şekilde yapılacak
I'll lick your boots, seriously I will. An alternative form of execution may be substituted at the discretion of provisional Revolutionary government.
Reflex Point'e kadar bir gedik açmalarını beklemeliyiz, başka türlü işgale gerçek anlamda başlayamayız.
We must wait until they have cleared a path to Reflex Point before the invasion can truly begin.
- Bu iyi anlamda bir şey, değil mi?
- And that's a good thing, right?
Benim ebeveynlerim bir ok kadar düzler seksüel anlamda.
My fucking parents are straight as an arrow.
Sonuçta bu iş kaliforniya Pompacılar ortaklığına doğru gidiyor ki bu anlamda bir çok ortak çıkarları var.
Largely this work is being pushed forward through the California Fuel Cell Partnership which has been very valuable in pulling together the diverse interests.
Bu nedenle bir şeyi anlamak hepimiz için çok önemli. Evren, daima iyiliğimiz için çalışır. Her zaman ve anlamda.
See, it's important for all of us to remember... that the universe is conspiring in our favor - always, and in all ways... despite circumstances and appearances... or most importantly, our perception of them.
Bu durumda, 2 milyarlık nüfusa ulaşmak, on bin nesil gerektirmişse ancak bu rakamın 2'den 9 milyara fırlaması bir insan yaşamına sığacak sürede olmuşsa ortada büyük anlamda bir gariplik var demektir.
So if it takes 10,000 generations to reach two billion and then in one human lifetime, ours, it goes from two billion to nine billion, something profoundly different's going on right now.
Ve bugüne kadar bu anlamda iyi bir açıklama olduğunu düşünmüyorum.
I don't think there's been a good one until recently.
Pratik anlamda, eğer evrenin düz olduğunu varsayarsam - ve pek çok astronomi verisi de onun kesinlikle dümdüz olduğunu gösteriyorsa eğer tek bir hidrojen atomunun hacmini ya da vakumunu alırsam bu aşağı yukarı 1 0 - eksi 23 kübik santimetreye eşdeğerdir.
Practically, if I can assume that the universe is flat - and more and more astronomical data... is showing it's pretty darn flat - if I can assume that, then if I take the volume - or take the vacuum within a single hydrogen atom... that's about 1 0 to the minus 23 cubic centimeters.
Hipotalamusta, peptidler adı verilen küçük protein zincirlerini alıp, günlük anlamda yaşadığımız duygusal durumlarla eşleşen belirli nöropeptidlerle ya da nörohormonlarla bir araya getiririz.
In the hypothalamus we take small chain proteins called peptides... and we assemble them into certain neuropeptides or neurohormones... that match the emotional states that we experience on a daily basis.
Sadece bay Myerson ve merhumun tüm bu olanlar karşısında duygusal anlamda en çok ehliyetsiz kişiler olduğunu göstermeye çalışıyorum. İnsan hayatına son vermek için bir karar verme konusunda güvenilmesi gereken son iki kişi.
I am simply trying to establish that Mr. Myerson and the deceased... were the two most emotionally disabled people in all of this... the very last two people who should be entrusted to make a decision to end human life.
Tuhaf bir sancı var, Bay Langrishe, ama genel anlamda durumum çok daha iyi.
The odd twinge, Mr. Langrishe, but overall much improved.
Hikâyesinden herhangi bir şey çıktı mı? Ne biliyim, medikal anlamda bir şeyler?
Did the history reveal anything, oh, I don't know, medically relevant?
Bana hem eroin kullanıp hem de böyle görünen bir kadın gösterin. Size seksüel anlamda kötüye kullanılmış bir kadın göstereyim.
Show me a woman on heroin who looks like that, and I'll show you a woman who's been sexually abused.
Klasik anlamda bir silah olamaz.
Clearly can't be a weapon in the conventional sense.
Önce, zamanın geçişine atıfta bulunuyor sandım, sarkaçlı saat gibi. Sonra daha basit anlamda, asılı bir şey oldugunu fark ettim.
Now, at first I thought that was a reference to... a passage of time, like a pendulum clock, then I realized it was more literal... something that hangs.
Zack bu konuya benden daha hakim, ama düz anlamda bir elektrikli testereden bahsetmiyoruz, daha çok, kemik üzerinde bıraktığı izin şeklinden bahsediyoruz.
Zack knows much more about this than I do, but we weren't discussing a literal chain saw cut, but, rather, the pattern it leaves on the bone.
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir adam 202
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir adam 202