Bull translate English
6,058 parallel translation
Bence "Kızgın Boğa", bu yılın en güzel Amerikan filmlerinden biri.
I think Raging Bull is one of the great American pictures of the year.
Seni sağır öküz!
Ai you deaf Bull!
Öküz Sammy'yi biliyor musun?
You know Sammy the Bull?
Öküz Sammy'yi tanıyorsun.
You know Sammy the Bull.
Şey, Bugün duruşmada Öküz Sammy'yi gördüm.
Well, I saw Sammy the Bull today, on trial.
- Bu Öküz Sammy.
- That's Sammy the Bull.
Bak, şu, sıçan, Öküz Sammy.
See, that, the rat, Sammy the Bull.
Aptal seni!
Bull's-eye!
Sen neler olduğunu hemen anladın kahrolası bir pitbull gibi.
You latched on like a goddamn pit bull.
Evet, evet, çok sakarsın, sakin ol biraz.
Yeah, yeah, you're like a bull in a china shop. Take it easy.
"Karışık" olayından bahsetmeseydin başka konuları da konuşabilirdik.
I pegged you as more of a bull than a bear, except for the whole "it's complicated" thing.
Tam onikiden.
Bull's eye!
Ama karnede kocaman parlak F'i görünce bu abukluk da ne dedim.
When I saw that report card and saw that big shiny F I just said the hell with this bull crap.
Ne?
And Mr. Deobandi hits bull's eye!
Bull's Head'e hoşgeldiniz.
Well, good evening, gentlemen, and welcome to the Bull's Head this evening.
Güzel bir elbiseni giyip Bull's Head'e gelebilir misin, Kidsbury'de?
" Can you put on a dress and come to the Bull's Head, Kidsbury?
Bull's Head, Kidsbury.
The Bull's Head, Kidsbury.
Boğayla dalaşırsan boynuzu yersin!
You mess with the bull, you get the horns.
- Neden boğa gibi peşinden koşuyor?
Why is he running after you like a bull? Nothing..
Boğayla uğraştığında ne olur biliyorsun, değil mi?
You know what happens when you mess with the bull, right?
Siktir oradan.
Bull... shit.
Saçmalıktan başka bir şey değil.
That's a load of bull.
Oturan Boğa ile oyun buluşmanızda mı öğrendin?
Did you learn that on your play date with sitting bull?
Kes saçmalamayı, amele.
Cut the bull, peon.
Evet, boğa kadar güçlüsün ama bu maçı Rose'u İrlanda'ya götürecek parayı elde etmek için yapıyorsan başka yolları var.
Now, you're strong as a bull but if you're taking this fight to make the money to take Rose to Ireland, there are other ways.
Rodeoya gittik ve orada bir boğa vardı.
- Well, we went to that rodeo and there was this bull.
Koskocaman boynuzu olan bir boğa.
The longhorn bull. It was, it was really big.
Veterinerler de yardım edemiyordu zavallı boğa çok fena acı çekiyordu Bay Manglehorn gelip iki kez elini çırptı onun yanına gitti elini boğaya koydu boğa da o kocaman pençesiyle elini onun elinin üzerine koydu ve tırnağı canını çok yakıyordu kimse de farkında değildi, dedenin elinde iyileşti sonunda.
and the poor bull was suffering and suffering and Mr. Manglehorn clapped his hand two times and walked to him put his hand like that next to the bull and the bull with his big, big paw put it on top of the hand and the nail that was hurting him so bad and nobody realized, went straight to abuelo's hand.
Sonra boğa iyileşti ve rahatladı.
And then the bull was good and relaxed again.
Size kazık atmaya çalışmaz.
He don't give you no pit-bull.
On tane kemiği kırılmış bir boğa binicisisin sadece.
You're just a bull rider with 10 cracked ribs.
En iyi boğayı kaptım.
I got the best of that bull.
Görünüşe göre, bu boğaya borçluyuz. Çünkü zahmet etmeden yarım günlüğüne fayda gördük.
The way I look at it, we owe that bull,'cause we got some cheap part-time help.
Eğer boğa kaburgalarımı kırmasaydı, burada seninle dikiliyor olmayacaktım.
If that bull hadn't cracked my ribs, I wouldn't be standing here with you now.
Efendim, Alexander Grayson pitbull gibidir.
Sir, you should know, Alexander Grayson is a pit bull.
- Rodeoda boğaya binen bir palyaço...
- A clown who rides the bull...
Bull ( boğa ).
Bull.
Aslında yazdığım tüm bu saçma romantik şeyleri insanlar satın alıyor ve duygulanıyorlar, buna inanabiliyor musun?
I'm actually writing all this romantic bull.. Which people are buying.. And getting sentimental, can you believe it?
Arkadaşım Rachel, yaban mersinli Red Bull bağımlısı her zaman yanında olmadığını söylüyor ve bunu mavi bir dille söylüyor.
My friend Rachel is fully addicted to blueberry red bull, and she always tells me that she hasn't had one, but she tells me, like, with a blue tongue.
Evet, ya öyle ya da tıpkı babamın olduğu gibi boğa sürücüsü.
Yeah, either that or a bull rider like my dad used to be.
Michael, Bo'nun bir zamanlar boğa sürücüsü olduğunu söyledi.
Michael said that Bo used to be a bull rider. What happened?
Bak, Michael'ı almaması gerektiğini biliyordu ama ailesinden uzaklaştırıldığını hissetti. Boğanın üstüne çıkmak ve ezik olmadığını oğluna kanıtlamak istedi.
Look, he knew that he shouldn't have taken Michael, but he felt cut off from his family and he wanted to get back up on a bull and prove to his son that he wasn't a loser.
Sana bir boğa aldım.
I bought you a bull. [laughs]
Boğayı göster.
[echoing] show the bull.
Sana bir boğa aldım.
I bought you a bull.
Tam 12'den vurursan anca.
Not until you hit a bull's-eye.
Bu saçmalık, dibine kadar saçmalık.
This is some bullshit, shit to the bull.
- burada o saçmalıkların hiçbiri...
- there's none of that bull...
Tam isabet!
Bull's-eye!
Kötü şeylerden fazlasını görüyor ve birbirine ihtiyaç duyan insanları bir araya getiriyor.
He sees through the bull and he has a gift of bringing together people who need each other.
- Tam isabet.
- Bull's-eye.