Dans ediyorlar translate English
225 parallel translation
Hoşlarına gidiyormuş gibi dans ediyorlar.
They're dancing like they like it!
İnsanlar "Dardanella" nın melodisine dans ediyorlar.
People are dancing to the strains of "Dardanella."
Burada kostümlü iki insan var. Sırık etrafında dans ediyorlar.
These are two people in costume, and they're dancing around a May pole.
Birlikte ne güzel dans ediyorlar, öyle değil mi?
They dance well together, don't they?
Kalabalıkta dans ediyorlar.
They're just dancing in public.
– Aaa.. Ricuccio'nun yerinde dans ediyorlar.
- At Ricuccio's they started to dance.
Şimdi, geçen gece kantinde baktım, erler birbirleriyle dans ediyorlar.
Now, I noticed the men were dancing with each other in the canteen the other night.
Dans ediyorlar.
They do dance.
Terasta dans ediyorlar.
They are dancing on the terrace.
İnsanlar hâlâ dans ediyorlar mı?
I wondered if people still did that.
Oğlanla kız karşılaşıyorlar..... ve dans ediyorlar, dans ediyorlar, dans ediyorlar..... Dans ediyorlar, dans ediyorlar...
The boy and the girl meet and..... and they dance, and they dance... And they dance, and they dance...
- Dans ediyorlar.
- They're dancin'the frug.
Niçin dans ediyorlar?
What are they dancing for?
Herkes çok mu çok mutlu, çünkü Tapioka dans ediyorlar... çünkü Flap-Flapioka dans ediyorlar...
Everyone is happier when they do the tap tapioca... when they do the flap flapioca...
# Ve gece boyunca adan ağacının gölgesinde dans ediyorlar
And dance all night long in the shade of the adan tree...
# Ve gece boyunca adan ağacının gölgesinde dans ediyorlar
And dance all night in the shade of the adan tree
- Dans ediyorlar.
- Look at them dancing.
Dans ediyorlar, zıplıyorlar.
They move, they dance.
Baksanıza, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar. zıplıyorlar! Yani, çukur yok!
They dance, they jump, no hole.
Zombiler gibi dans ediyorlar!
They dance like zombies!
Ellerini çırpıp vahşiler gibi dans ediyorlar.
They clap their hands and dance like savages.
Çok güzel dans ediyorlar.
They dance beautifully.
Dans ediyorlar.
They're dancing.
Şaraba boğulmuş tanrılar gibi dans ediyorlar!
They're all dancing about like wine-soaked gods!
Genç insanlar dans ediyorlar, birbirlerine sarılıyorlar, ve gün batımından önce sevişiyorlar.
Young people dance, hug each other, and make love before sunset.
kırmızı ateşte dans ediyorlar ve onun içinde yaşıyorlar.
dance in the red glow and live in it.
Kötü dans ediyorlar.
They're bad dancers.
Andres, dans ediyorlar!
Andres, they are dancing!
Gelin, dans ediyorlar!
Come, they're dancing!
Kıpır kıpır dans ediyorlar.
Step right up. They wiggle and dance.
Dans ediyorlar.
They're dancing there.
Dans ediyorlar herhalde ya da öyle bir şey.
They must be dancing or something.
Dans ediyorlar, dans ediyorlar, dans ediyorlar.
Dancing and dancing. Dancing.
Yanda cenaze var, dans ediyorlar.
Dancing - when a funeral's on!
Müzik, Francesca'nın kitabı gibi, iki partneri sarıyor iş'te ve yaşamda ve hala birlikte dans ediyorlar.
The music, like a book for Francesca, surrounds the two partners in work and life and they're still dancing together.
Dans ediyorlar!
Oh, God! They're dancing!
Bak nasıl dans ediyorlar.
See how they dance.
Çok güzel dans ediyorlar.
How nicely they dance.
Böcekler çiçeklerle oynuyor, yıldızlar, gizli eşleriyle gökyüzünde dans ediyorlar...
Insects play with flowers, the stars dance their secret patterns in the sky...
Ve sonra dans ediyorlar. Öyküler anlatıyorlar.
And then he dances... he tells stories.
Bütün gece dans ediyorlar.
They dance all night. They giggle.
Biz konuştuğumuz sırada yanak yanağa dans ediyorlar.
They are dancin'cheek to cheek as we speak.
Bütün cinler yeşil ve salak halleriyle dans ediyorlar ; ben kusuyorum, ve son!
I puke. The end. Bart, you're just like Chilly, the elf who cannot love.
Senin diğer düşüncelerinle beraber bir yerlerde dans ediyorlar.
It's just dancing around in there with some of your other ponderings.
- Şimdi ne yapıyorlar? - Dans ediyorlar.
- What they doing now?
- Dans mı ediyorlar?
- Are they dancing?
Hatta birlikte dans bile ediyorlar.
They even dance together.
Kıpır kıpırlar ve dans ediyorlar.
They wiggle and they dance.
Oynuyorlar ve dans ediyorlar.
They wiggle and they dance.
- Tanrım. Dans ediyorlar.
Oh, God.
Hepsi de Big Boy'un bütün sabahı dans dersinde geçirdiğine dair israr ediyorlar.
They all insist Big Boy spent the entire morning at a dance lesson.