Denemek zorundayız translate English
253 parallel translation
Yaya olarak şansımızı denemek zorundayız.
Well, never mind. We'll have to take a chance on foot.
Başaramasak bile denemek zorundayız.
We may not warn them, but we've got to try.
Bu sorunu düzeltmeyi denemek zorundayız.
We're going to have a try at a remedy.
Denemek zorundayız, biraz çaba göstermeliyiz.
We have to try, we have to make some effort.
Şansımızı denemek zorundayız.
We'll have to take our chances.
Çölü denemek zorundayız.
We'll have to try the desert.
Bunu denemek zorundayız.
That's the chance we'll have to take.
- Denemek zorundayız Vance.
- We gotta try, Vance.
- Denemek zorundayız.
- We've got to try.
Denemek zorundayız.
We have to try.
Tekrar denemek zorundayız.
We'll have to try it.
- Denemek zorundayız.
- We've got to try it.
- Denemek zorundayız.
- We must try.
Her şeyi denemek zorundayız.
We've gotta try everything.
Bak, denemek zorundayız.
Look, we must try.
Biliyorum ama denemek zorundayız.
I know, but we've got to try.
İmkansızı denemek zorundayız.
We must try the impossible.
- Şansımızı denemek zorundayız.
- We'll have to take our chances.
Tüm kombinasyonları denemek zorundayız.
We'll just have to try all the combinations.
Denemek zorundayız!
We've gotta make a run for it!
Şansımızı denemek zorundayız.
We're gonna have to chance it.
Harry, planını denemek zorundayız gibi görünüyor.
Harry, looks like we're gonna have to try your plan.
Ana koridoru denemek zorundayız!
We'll have to try the main corridor!
- Denemek zorundayız.
- We can sure as hell try.
Şansımızı denemek zorundayız.
We're just gonna have to take our chances.
Ama önemli olan şu ki... bunu bir kez yaptık ve şimdi de bir denemek zorundayız.
But the thing is... we done it and I think we ought to give it a decent try.
Biliyorum, ama denemek zorundayız.
I know, but we have to give it a try.
Er ya da geç denemek zorundayız.
Have to try it sooner or later.
- Denemek zorundayız.
- We have to try.
Çekincelerimiz olsa da, denemek zorundayız.
Even so, we've got to try.
Denemek zorundayız.
We must try.
Yapabileceğimizin en iyisi buysa, bunu denemek zorundayız.
If it's the best we can do, we have to try it.
- Denemek zorundayız.
We have to give it a chance to work.
Şimdi çok tehlikeli bir şeyi denemek zorundayız.
Now we have to try something very dangerous.
Dönüp tekrar denemek zorundayız.
We just have to go back and try them one at a time.
- Ama denemek zorundayız Alfa.
- But we have to try, Alpha.
Denemek zorundayız.
We're supposed to try.
- Denemek zorundayız!
- We have to try!
Denemek zorundayız, Thorny.
Well, we have to try, Thorny.
Bununla beraber bunu denemek zorundayız...
Nevertheless, we have to try and...
Willow, o büyüyüp denemek zorundayız.
Look, Willow, I think we ought to try the spell.
Biz sadece, denemek zorundayız.
We just have to try.
Adamım, sanırım onsuz denemek zorundayız.
Dude, I guess we've just got to try it without him.
Denemek zorundayız, düşünülmeyen bir seçenek olmalı...
Have to try.
En azından denemek zorundayız, bir şans tanımalıyız.
We have to at least give it a try, we have to give it a shot.
Denemek zorundayız.
We have to try
O zaman başka çaremiz yok. Yeni prototipi zamanından önce denemek zorundayız.
We'll have to test the new prototype a little early.
Kaçmayı şimdi denemek zorundayız.
We've got to try to escape now.
Aldığımız emirler gereğince mahkumun sorgulanmaması için her yolu denemek zorundayız.
Instructions were to exert every effort to reclaim the prisoner to avoid questioning.
Denemek zorundayız.
We've got to try.
Denemek zorundayız, Thorny.
We don't have any choice.