Değil mi efendim translate English
670 parallel translation
Londra'ya gittiğimizde sözünüzü tutacaksınız değil mi efendim?
You will keep your promise when we get to London, won't you, Master?
Vaktimiz olsa ne güzel olurdu değil mi efendim.
It'd be terrific if we just had the time, right, sir?
İkimizde tahmin yürütmede başarısız olduk değil mi efendim?
Well, that lands both of us in a cul-de-sac, doesn't it, sir?
Minaralleri ayırıyoruz değil mi efendim?
Well, that leaves us mineral, doesn't it, sir?
Dünya küçük değil mi efendim?
Well, isn't it a small world, sir?
Thuglar boğazlayıp öldürüyorlardı, değil mi efendim?
The Thugs were stranglers, weren't they, sir?
- Yemek yiyeceksiniz değil mi efendim?
- Is it to be dinner, Your Excellency?
Islıkla çaldığınız şarkı İngiliz melodisi değil mi efendim?
That tune you were whistling, sir - it is an English tune, isn't it?
Tutuklularla seyahat izni vermediniz değil mi efendim?
You didn't give him permission to travel with the prisoners, did you, sir?
Bildik gelecek, değil mi efendim?
Be familiar to you, won't it, sir?
Kadın yoktu, değil mi efendim?
It wasn't a woman, was it, sir?
Abartmanın anlamı yok, değil mi efendim?
There's no use overplaying it, is there, sir?
Öyle değil mi efendim?
Aren't you, sir?
Küçük bir ihtimalmiş, değil mi efendim?
- Long odds, weren't they, sir?
Ne yazık, değil mi efendim...
Isn't it a shame, Father....
O daha kötüleşiyor, değil mi efendim?
She seems to be getting worse, doesn't she, sir?
Hayatını tehlikeye atıyor olabilir ama iş hanımefendi olmaya gelince karınıza mum bile tutamaz değil mi efendim... Washington'da oturup başka yüksek onurlu ve değerli hanımefendiyle briç oynarken.
She may be risking her life... but when it comes to being a lady... she doesn't hold a candle to your wife, sir... sitting in Washington... playing bridge with three other ladies of great honour and virtue.
Beni buradan göndermeyeceksiniz, değil mi efendim?
You're not going to send me away, sir?
Aynen İtalyanların yaptığı gibi. Değil mi efendim?
Exactly the same as the Italians, sir?
Emirlerde bir değişiklik yok, değil mi efendim?
- Will there be any change in orders, Colonel?
Biraz inişli çıkışlı, değil mi efendim?
A bit up and down, isn't it, sir?
- Canavarı kastediyorsunuz, değil mi efendim?
You're meaning'the monster, ain't ya, mate?
Birliğimle ilgili değil, değil mi efendim?
Not my department, is it, sir?
Emiri siz değiştirmediniz değil mi efendim?
Are you sure you're not just doing this on your own?
- Teğmen Clark, değil mi efendim sir?
- You are Lt. Clark, sir?
Hanımınızın mide iltihabından öldüğüne inandılar ama, değil mi efendim?
They all believe she died of gastroenteritis, don't they, sir?
Bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum, değil mi efendim?
I didn't expect it so suddenly. Did you, sir?
- Birkaç puro ve küllük, değil mi efendim?
- Some cigars and a few ashtrays, too?
Ona geri dönmeme izin vermezsiniz, değil mi, efendim?
You won't let me go back to him, will you, sir?
Arkadaşınızı bırakmayacaksınız, efendim öyle değil mi?
You're not going to leave your friend, sir,..... are you?
O, Bay Travers değil mi, meşhur Amerikalı bey, efendim?
But is that the Mr. Travers, the well-known American gentleman, sir?
Hazır değil mi? Genç Bayan arkadan gelip aldı efendim.
The young person has taken, sir.
Epey neşeliyiz değil mi, efendim?
We're feeling rather gay, are we, sir?
Onlar, problem şeytanı, değil mi, efendim?
They're a dickens of a problem, aren't they, sir?
- Savaş gece yarısı başlayacak değil mi? - Efendim.
So, war starts at midnight, does it?
- Galiba önden bizim gitmemizi istiyor efendim. Bunu yapamayız, değil mi?
- I think he wants us to go first, sir.
Mariveles, değil mi? - Evet, efendim.
Mariveles, isn't it?
- Kaldım değil mi, efendim?
I failed, didn't I, Sister?
- Biraz erkencisiniz, değil mi? - Evet, efendim.
- A bit early, aren't you?
Bu çok güzel efendim, öyle değil mi?
It's very good, sir, isn't it, eh?
- Değil mi, evlât? - Evet, efendim.
- Don't we, son?
Onu kimse görmedi değil mi? Hayır efendim.
- You ain't let no one see it, have ye?
Değil mi, efendim?
Isn't it, Sir?
- Kendinizdesiniz değil mi, efendim?
Are you quite yourself, Sir?
- Gemiyi parçaladıklarını görmeyi istemeyiz, değil mi? - Hayır elbette efendim.
We wouldn't want to see them kick the ship apart.
- Emredersiniz efendim. - Hızla gelişen bir savaş, değil mi binbaşı?
You'll have three Australian companies.
Buna rağmen geri döndüğüm için bana kızdınız değil mi, efendim?
Just the same, you're sore at me for coming back, aren't you, sir?
Bu tuhaf degil mi efendim?
Isn't that strange, sir?
Efendim... bu acayip hava bir türlü düzelmiyor, değil mi?
Sir... this spooky weather doesn't let up, does it?
Efendim, kralın çocuklarına eğitmenlik yapacak olan bayansınız, değil mi?
Sir, you are lady who will be schoolmistress of the royal children?
- Değil mi, beyler? - Evet, efendim.
- Right, men?
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil misiniz 34
degil mi 350
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil misiniz 34