Değilsin translate English
62,544 parallel translation
- Aslında değilsin.
- You don't, actually.
İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.
You don't have to do anything you don't want to do.
Kendini nasıl bir duruma sokacağının farkında bile değilsin.
You have no idea what you're letting yourself in for.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
You really didn't have to do all this.
Hadi ama, artık çocuk değilsin.
Come on, you're not a wee girl any more.
Tecavüze uğramadan önce olduğun kişi değilsin artık, bunu biliyorum ama...
Look, I know you're not the person you were before you were raped, but...
Bunda iyi olduğunu sanıp keyif alıyorsun ama iyi değilsin.
You think you're good at it, like you enjoy it, and you're just not.
- O kadar da kötü değilsin.
- You're not that bad.
- Yalan söylemeyi kes, bunda iyi değilsin.
You're gonna have to stop lying. You are not very good at it.
Sen kâfirden başka bir şey değilsin ve o orospu evli!
You're nothing but a heathen and the bitch is married!
Indiana'da tescilli bir cinsel tacizciyle evli değilsin, değil mi?
You aren't currently married to a registered sex offender in Indiana, are you?
Bu sana bağlı değil, sen Şerif değilsin.
- You're not up to it. You're not a sheriff.
Çünkü henüz şeytan değilsin.
Because you're not the demon yet.
Sen Dan değilsin.
You're not Dan.
Ama sen değilsin.
For Beatrice - My love for you shall live forever. You, however, did not. Woe is me.
Ama bundan kurtulacak kadar değilsin.
But I bet you're not clever enough for this.
Burada Şerif sen değilsin!
You're not the Sheriff here!
Artık bir polis bile değilsin Dan Anderssen.
Did anyone help you with the security system?
Ve arayan bir tek sen değilsin.
And you're not the only one.
Minnettar değilsin.
You don't appreciate it.
Çiftlikteki tek kaltak sen değilsin mesajıydı.
You're not the only bitch in the kennel.
Sen iki kadını birden tatmin edecek kadar adam değilsin.
Even you're not man enough to satisfy two women.
Yalnız değilsin.
You're not alone.
Tanık listesinde değilsin.
You're not on the witness list.
Beni gördüğüne mutlu gibi değilsin.
You don't seem happy to see me.
Buna cevap vermek zorunda değilsin.
You don't have to answer that.
Sen bizim sahibimiz değilsin.
You're not our lord and master.
Ama burada kamera önünde değilsin, gerçek hayattasın.
But that's on the screen. This is real life.
Kazablanka'yı falan batırmış değilsin sanki.
It's not like you just took a dump all over Casablanca.
Sen de benimle batmak zorunda değilsin.
You don't have to go down with the ship, you know.
Sen Sinatra değilsin, Zack Thomas'sın ve burası da Sands'teki ana sahne değil Galveston'da bir salon.
You're not Sinatra, you're Zack Thomas, and this isn't center stage at the Sands. It's a saloon in Galveston.
Sen fino köpeği değilsin ki.
You're not a poodle.
Sadece akranlarının tasdik edeceği bir tip değilsin.
You're just not the type that your peer group acknowledges.
Sen benim dadım değilsin, hizmetçimsin.
Hey, you are not my keeper. You're a servant ; don't ever forget that.
Kendini benden üstün görüyorsun ama değilsin. O havalı İngilizcen, kürklerin ve o mazlum tavırların.
You think you're better than me, but you're not, with your queen's English and your furs and your martyr routine.
Bunu yapmak zorunda değilsin tatlım.
You don't have to do this, sweetheart.
Hazırlıklı değilsin.
You're unprepared.
- Burada güvende değilsin.
- You're not safe here.
Artık yönetim kurulu salonunda değilsin, tatlım.
You're not in the boardroom anymore, honey.
Sen bir şifre değilsin.
You're not a code.
Sonuçlarının neler olabileceği konusunu anlayabilecek bir kapasiten olduğunu zannetmiyorum. Ne burada ne de orada... Şu andan itibaren bu konuda hiçbir şey yapacak konumda değilsin.
I don't think you have the capacity to understand the consequences of what it could be, which is neither here nor there, since, at the moment, you're in no position to do anything about it.
Howard, bir dahi olduğunu düşünebilirsin, ama büyücü değilsin.
Howard, you may think you're a genius, but you're no magician.
Ofiste gitmene izin vereceğiz, yani önümüzdeki yaz takımda değilsin.
Oh, we got to get you going in the office, so next summer you're not on the crew.
Polly'e artık kızım değilsin dedi, Bu berbat şeyleri söyledi.
Said Polly wasn't her daughter anymore, said all these awful things to her.
Ve benimle ya da benim için asla çalışmak zorunda değilsin.
And you don't have to work with me or for me, ever again.
Yalnız değilsin.
You're not alone. It's okay.
Bak sen dolap tarzı kızlardan değilsin anlıyorum ama Chuck trenine binmek istersen ayarlanabilir.
Look, I get you're not a closet kind of girl, but hey, if you wanna ride the Chuck Wagon, that can be arranged.
Sen Betty değilsin.
You're not Betty.
Sakalların olmadan çok da sert değilsin ha?
Not so tough without your beard, huh?
Söylediğin şeyler değilsin sen.
You are not those things you said.
Aptal değilsin.
You're not stupid.
değilsiniz 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25