English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ D ] / Değilsiniz

Değilsiniz translate English

8,421 parallel translation
Neden ameliyatta değilsiniz?
Why didn't you operate?
Siz ya evlesiniz ya da değilsiniz, demeye çalışıyor, ve ben ne diyorum biliyor musun?
It tries to say you're either married or you're not married, and you know what I say? Screw that noise.
Siz Leviathan değilsiniz.
You are not Leviathan.
Neden ofisinizde değilsiniz?
Why weren't you at the office?
Siz dar kafalı biri değilsiniz Sayın Başkan.
You're not narrow-minded, Mr. President.
Elbette, siz aptal değilsiniz.
_
Hayır değilsiniz.
No, you don't.
Siz birbirinize uygun değilsiniz.
You two are not suited to each other.
Bir daha yanlış tercih yaparım diye endişelenmek zorunda değilsiniz artık.
Well, you won't have to worry about me making the wrong decision again.
Yeterince seksi değilsiniz.
Hot enough.
Ben biliyordum. Siz lez değilsiniz.
See, I knew it, you two aren't gay.
Fiona, sadece ikiniz değilsiniz artık.
You know, Fiona, it's not just the two of you anymore.
Ve artık hiçbiriniz bu evde güvende değilsiniz.
And now, none of you are safe in this house.
Burada kiliseye giden yalnız siz değilsiniz, papaz efendi.
You are not the only churchgoer here, Reverend.
Kameramana, köşede... gizlenen yapımcıya bakıp... "Hiçbiriniz umurumda değilsiniz." demelisin.
You have to look at the cameraman, the producer lurking in the comer and say, "I don't give a fuck about any of you."
Ve oraya otobüsle gitmek zorunda değilsiniz.
You know, you don't have to wait for the bus.
- Fakat siz o kadar şanslı değilsiniz.
Not so lucky you, though.
Her halükarda umurumda değilsiniz. Hesabına çalıştığınız adam da.
Either way, I don't give a shit about you or the fella you work for.
Evli değilsiniz.
You're unmarried.
Bayan Kenney artık bebek bakıcısı hatta belki de yaşlı ve hastalar için de bir mesken değilsiniz.
How dare you? Mrs. Kenney, you are not long for a nursemaid, perhaps even a home for the elderly and infirmed.
Çünkü onlar gibi değilsiniz.
Because you're not like them.
Gece daha bitmedi ve güvende değilsiniz.
The night isn't over, and you're far from safe.
Tehtid edebilecek taraf siz değilsiniz Bay Rex.
You're in no position to make threats, Mr. Rex.
Sadece belirtmek isterim Bay Carlisle, tutuklu değilsiniz.
Just so we're clear, Mr. Carlisle, you're not under arrest.
Şundan da eminiz ki işler ters gittiğinde insanları öldüren yalnız siz değilsiniz.
We're also reasonably certain you weren't the one running around killing people when things went south.
Ekmeğine yağ sürülmüş şişko bir Flemming'den başka bir şey değilsiniz!
Sir, you are a fat Flemming, and spread butter on your bread.
Biliyorum bu korkunç geliyor ama artık yalnız değilsiniz.
I know it's frightening, but you are no longer alone.
Biliyorum bu korkunç geliyor ama artık yalnız değilsiniz.
I know that this is frightening, but you are no longer alone.
Biliyorum bu korkunç geliyor ama artık yalnız değilsiniz.
I know it's frightening, but you're no longer alone.
İnanın tek düzgün selamlanmayan kişi siz değilsiniz.
Unfortunately, you are not the only not welcomed properly.
Hayır, elbette değilsiniz.
No, of course not.
Bayan Crawley, biliyorum ki saldırgan olmak niyetinde değilsiniz.
Mrs Crawley, I'm sure you don't intend to be offensive...
Bunu söyleyecek kişi siz değilsiniz.
I don't think you're the man to tell me.
Tehlikeli falan değilsiniz.
- You know it's off. - Not like you.
İki haftaya kadar bir deri nakline uygun değilsiniz. Niye geldiniz?
You're not due for another skin graft for two more weeks.
Çünkü siz henüz bir tabur değilsiniz..... sadece sıradan kadınlarsınız.
Because you are not yet a battalion, but just ordinary women.
Gecenin bir yarısı gelerek bana hizmet etmek istediğini söyleyen ilk adam değilsiniz.
This is not the first time a man has appeared out of the night to offer his services to me.
Siz ikiniz kuzen falan değilsiniz değil mi?
You two aren't cousins or anything, are you?
Siz artık aynı takımda değilsiniz.
You guys ain't on the same team anymore.
Yani, hukuki olarak, değilsiniz.
I mean, legally, you're not.
Bu eldiven sizi bu kadar uzağa getirdiyse emin olun yeterince uzakta değilsiniz.
It took three of you to get this far, and I promise it isn't far enough.
- Nazi Parti üyesi değilsiniz.
- You refuse to join the NSDAP.
Çok kolay pes edenlerden biri değilsiniz.
You are not one of those who give up so easily.
Tek meşgul olan kişi siz değilsiniz!
You're not the only one who's been busy!
Sadece daha farkında değilsiniz.
You just don't know it yet.
Siz onun yarısı kadar bile adam değilsiniz.
And you are not half the man he is.
Ya da belki zorbalık edip yıldırdıklarınızdan gerçeği duymaya alışkın değilsiniz.
Or perhaps you're just unused to hearing the truth from those you can bully and intimidate.
Sadece onun babası değilsiniz.
You're not just his father.
Winter ama polis değilsiniz.
But you're not police.
Hiç seksi değilsiniz.
[scoffs] Well... Not hot at all.
Çünkü tam değilsiniz.
You're incomplete.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]