Diğer bir deyişle translate English
725 parallel translation
Diğer bir deyişle işlerinde yardımcı olacak doğru kadınla henüz tanışmadı.
In other words, it means that he has yet to meet a woman who'll be beneficial to his business?
Diğer bir deyişle Bay Plunkett, hiçbir zaman ilk aşamaya geçemeyeceksiniz.
Mm-hmm. In other words, Mr. Plunkett, you, uh - you never got to first base.
Diğer bir deyişle bunlar, eğitimli müzisyenlerin yorumları olmayacaktır.
In other words, these are not going to be the interpretations of trained musicians.
Diğer bir deyişle, suçlu olduğunuz için... konuşmaya cesaretiniz yok!
In other words, you dare not speak because you know you're guilty!
Diğer bir deyişle, takip et Watson.
In other words, observe Watson.
Diğer bir deyişle dört numaralı isme ait şekiller ters yazılmış ve sağdan sola doğru okunabiliyor. Ancak biz slaydı ters çevirince doğru şekil olan soldan sağa doğru döndüler.
In other words, all the figures of name number four are written backwards and read from right to left until we reverse the slide when they read correctly from left to right.
Diğer bir deyişle geyşa.
Geishas, in other words!
Diğer bir deyişle.
In just those words.
Demek istediğim Bay Marley geceye kadar yaşayamayabilir ve eğer Bay Scrooge ona veda etmek isterse onu ancak diriltmesi gerekir yoksa veda edecek bir Bay Marley kalmayacak diğer bir deyişle.
I'm to say... that Mr. Marley ain't expected to live through the night, and that if Mr. Scrooge wants to take his leave of him, he should nip along smartly or there won't be no Mr. Marley to take leave of as we know the use of the word.
Aldığımız ilk fotoğraf, patlamadan 3 dakika önce diğer bir deyişle 6 : 12 de.
This first picture was taken three minutes before the explosion or 6 : 12.
Diğer bir deyişle aslında gerçekten yaşamıyor.
In other words, he's not really even alive.
Diğer bir deyişle, midem...
In other words, my stomach...
Diğer bir deyişle...
In other words,
Diğer bir deyişle hem çok kötü hem de çok iyi bir his.
I mean, it feels awful, but it feels good at the same...
Diğer bir deyişle sahnede usulca soyunan şu kadın bedeni yağlı bir biftek bir bardak likör bir şişe kafur streptomycin, uranyum...
In other words, that female body gently undulating up there on stage is a juicy steak, a glass of liquor, a bottle of camphor, streptomycin, uranium...
Diğer bir deyişle, Watanabe-san'a duyulan ortak sempati parktaki ölümüne dair özel bir yoruma yol açtı.
In other words, general sympathy for Watanabe-san has given rise to a special interpretation of his death at the park.
Bolemac şirketi Brown'ındır. Diğer bir deyişle Brown ve Grazzi'nin.
The Bolmec Corporation is Brown, or Brown and Grazzi.
Diğer bir deyişle, Bay Fogg kaçtı.
In other words, Mr. Fogg has bolted.
Diğer bir deyişle, Mitch'in görüşlerine Kyle'ınkilerden çok daha fazla güveniyorsunuz.
In other words, you trust Mitch's judgment more than Kyle's.
Diğer bir deyişle tuzağa düşmeyi düşünmem lazım.
In other words, start thinking about getting trapped.
Diğer bir deyişle, türün tüm tarihi bireyde tekrar ediyor.
"... the life history of the race... repeats itself in the individual. "
Diğer bir deyişle, çiftliği kapatırken sana destek olmamı istiyorsun.
In other words, you want me at your elbow while you close up the range.
Diğer bir deyişle, bu gece bir çöl haydudu gördüğümü ima etmeye çalışıyorsunuz.
In other words, you're suggesting what I saw tonight was some desert tramp.
Diğer bir deyişle İncil'e inanmıyorsun.
In other words, you don't believe in the Bible.
Diğer bir deyişle bu insanların hepsi akıl edip, seks adıyla da bilinen normal biyolojik fonksiyonlarını yerine getirdiler.
In other words, all of these folks were conceived and brought forth by the normal biological function known as sex?
Diğer bir deyişle... Bayan Cefalu'nun hakkettiği objektif yargı nedir?
In other words, what is the calm, objective judgment that Mrs. Cefalù deserves?
Diğer bir deyişle, adam 1,78 boyunda.
In other words, a guy 5'5 " tall.
Diğer bir deyişle, üstüne bina inşa ettiğimiz arazi.. .. İsviçre peyniri gibi delik deşik.
In other words, the ground we build on is like Swiss cheese, full of holes.
Diğer bir deyişle onu beslemek istiyorsun. Öyle değil.
In other words, you want to support her.
Diğer bir deyişle, hiçbir konfora sahip değildik.
The daily life was difficult.
Diğer bir deyişle, onay için size ulaşamadıkları bir anda... Mutlak Savaş mekanizması... yanlışlıkla saldırı emri vermiş olabilir.
In other words, it's possible the fail-safe mechanism... might be giving them a go signal... at the same time they can't reach you for positive confirmation.
Diğer bir deyişle, o bir gaddar. Koca ağızlı, her şeye karışan bir bunak!
A mean, vicious, loudmouthed, interfering old bag.
Diğer bir deyişle, Çocuk Odasını Toplayalım.
Otherwise entitled, Let's Tidy Up the Nursery.
Diğer bir deyişle Meclis toplantıları için genel hazırlıklar.
In other words, the usual preparations for Council meetings.
Belki de, öğrenci hareketini karakterize eden şeyin üniversitelerin doğasından geldiğini söyleyebiliriz. Diğer bir deyişle, büyük idealler için mücadeleden gelir.
Perhaps we could say that what characterizes the process of the student movement comes from the nature of the universities in other words, the fight for great ideals, which conform to a narrow, specific prospect for the students
Ya da diğer bir deyişle güneşteki Almanlarda sakınma saldırıları kanal konvoylarımızla sınırlamıştır.
Or, in other words, beware of the Hun in the sun... who, for reasons best known to himself... has confined his recent attacks to our channel convoys.
Diğer bir deyişle, siz ayrıldıktan kısa bir süre sonra, sanırım.
In other words, shortly after you left, I guess
Diğer bir deyişle, posta, nakliye ve diğer ücretler artı tahsildar masrafı.
In other words, the cost of the mailing and the handling and everything, plus bookkeeping.
Diğer bir deyişle, ödemeyi gönderene kadar yaklaşık bir sekiz hafta geçecek.
In other words, it'll be about eight weeks from now you're going to mail in your payment. - Oh, I see.
Diğer bir deyişle, beşte dördü eksik.
In other words, four-fifths is missing.
Zamanın getirdiği sonuçları ya da diğer bir deyişle zulüm yıllarını ilk ne zaman hissetmeye başladınız?
When did you first begin to experience the consequences of the times, in other words, persecution?
Diğer bir deyişle firar.
In other words, deserting.
Diğer bir deyişle, müşterilerinizin Yahudi olduğunuzu bilmelerini istemediniz.
In other words, you wanted your clients to know you weren't Jewish.
Diğer bir deyişle, bu emir iş kuyruğunda kalacak ve her yarım saatte bir tekrarlanacak.
In other words.. the order will simply remain in the job stack and will be repeated every half hour.
Bunun sorumlusunun kim olduğunu biliyorum. Diğer bir deyişle...
I know who's responsible.
Diğer bir deyişle, Nazilerin insan ırkının süprüntüsü dedikleri türden insanlar.
In other words... those whom the Nazis call the dregs of the human race.
Sonuçları belli olsun diye sözlerimi sarf ediyorum. Diğer bir deyişle söylenen bu sözler konuşmacıyı tatmin edebilir ya da kızdırabilir.
I play my lines so that their implications will be evident, in other words, delivering them may satisfy the speaker or anger him.
Bir diğer deyişle, bir burontosorus.
In other words, a brontosaurus.
Diğer deyişle, bir et parçasıydı.
A bum, in other words.
Bir diğer deyişle, amnezi.
In other words, amnesia.
Bir diğer deyişle, uygun şekilde olmazsa herkesin evine giremeyiz.
In other words, we can't be in everyone's home when it would be more convenient.
diğer 21
diğeri 113
diğerleri 136
diğer yandan 98
diğer taraf 30
diğerleri gibi 54
diğerleri nerede 149
diğer tarafa 33
diğeri ise 20
diğer taraftan 148
diğeri 113
diğerleri 136
diğer yandan 98
diğer taraf 30
diğerleri gibi 54
diğerleri nerede 149
diğer tarafa 33
diğeri ise 20
diğer taraftan 148