Düzeltme translate English
945 parallel translation
İnsanlık, bizim amaçlarımızın tersine giden bir yola koyuldu. Biraz düzeltme yapmamız gerek.
Humanity has started down a path running counter to our intentions.
- Sayın Başkan, bir düzeltme!
- Mr President, a point of order.
Benim yapabileceğim şey ise bu hareketin toplumsal tartışmalarına yerleşmiş bir kaç yanılgıyı açıklığa kavuşturup meseleye bakmaları gerektiği kadar derin bakmayan bazıları tarafından bize karşı öne sürülen bir takım yakıştırmaları düzeltme olacaktır.
What I can do possibly is to clear up a few misapprehensions... that have seems to have crept into the public discussion of this movement... and revise some of the epithets that have been applied to us... by some who have not gone as deeply into the matter as they might.
Simdi, çabuk bir düzeltme için, o çubugu öne it.
Now, to make a quick recovery, put that stick forward.
Düzeltme gerekebilir diye Bayan Till'in burada kalmasını istedim.
I've asked Miss Till to stay late in case any alterations are necessary.
Büyüklerini düzeltme!
Ann, don't correct your elders!
Telin yalıtımında aşınma olduğunu fark etmiştim, ama düzeltme fırsatı bulamadım.
I noticed some insulation worn off the feed wire but I didn't get around to fixing it.
Rip ve Elle Düzeltme :
Subtitles by Sam Kingsley lntelfax Media Access
Elbette, plan bir hayli eskidiği için önce bir kaç düzeltme yapmalıyım... Ama çok fazla değil.
I will have to do a little checking, as the plan is some years old but not much checking.
Tüm bunlar bir yana, sigorta, ipotekler, çocukların eğitimi ve Tommy'nin dişlerini düzeltme.
You take all of those things, the insurance, the mortgages, the kids'schooling and straightening Tommy's teeth.
- Düzeltme masası.
- Rewrite desk.
Bu yanlış anlaşılmayı düzeltme fırsatı bulduğum için mutluyum.
I'm happy to dispose of this particular slander.
Düzeltme.
Correction.
- Bütün gece düzeltme yapabiliriz.
- We have all night to fix them up.
Zamanın önüne geçip takvimde düzeltme yaptık. - Asıl önemlisi...
we left the time behind and moved an amendment in calendar.
Düzeltme yapıyorum.
Correction, please.
Düzeltme :
Correction.
Biraz düzeltme yapabiliriz ama tam bayanın bedeni.
It might need some slight alterations, but it's madam's size.
Bayan Rossini'nin elbisesinde birkaç düzeltme yapmak için gelmiştim.
I was just coming about some alterations on Miss Rossini's dress.
Kaporta düzeltme, boyama.
panel beating, spraying.
Şu ana kadar düzeltme olanağımız olmadı.
Well, until now, we didn't succeed with this.
Düzeltme için çok geç.
Too late for any rectification.
Düzeltme, saçı kestikten sonra 7 tam 1 / 8.
Correction. After we cut his hair, 7 ⅛.
Burada asla düzeltme fırsatı bulamadığımız bazı gülünç şeyleri düşünüyordum.
I made a deal with the owner so i could practice after the place closed. I haven't been to the movies in years.
Aslında kopyalama ve metin düzeltme işinde çalışmıştı.
Well, she worked the copying and adding machines.
Irk, Din ve renk ayrımı gözetmeksizin 14. düzeltme maddesine göre hakkım var.
I got a right to share in the fun Without regard to race, creed or color According to the 14th Amendment.
Ağırlıklarda ve ölçülerde düzeltme yapılmasına izin verilmez.
I know enough about weights and measures to know holes aren't allowed, no corrective holes.
Düzeltme!
Correction!
Konum düzeltme için yeni koordinatlar isteyin.
Request new coordinates for position fix.
Beni düzeltme.
Don't correct me.
Düzeltme.
Correction, Mr. Seven.
- Bu Tedarikçileriniz. Onlar... - Düzeltme.
- These Providers of yours, are they..?
Düzeltme, Bones.
Correction, Bones.
Hiç düzeltme yapmadan hemen yazdım.
I wrote it down without a correction.
Düzeltme yapılmasını istiyorlar.
They asked for corrections.
Düzeltme ve açıklaman için teşekkür ederim.
Thanks for the correction. Thanks for setting me straight on that.
O, kötü şeyleri düzeltme azizidir.
He's the saint of fixing things.
Düzeltme. 021'de... Bu akşam 9'da.
At nine o'clock this evening.
Bırak yatağını düzeltme
Let your bed go unmade
Tıkanmanın açıklaması. Düzeltme yapmama izin verin.
An explanation for blocking, so allow me to make correction.
Senin için zor olacağını biliyorum - kahverengi. Sakin geçen son üç ayda huyunu düzeltme işareti gösterdi mi hiç? Mavi.
Knowing you to be hard up - brown - has she shown any signs of mending her ways... in these last, idyllic three months?
Détournement teorik alana, var olan tüm düzeni bozan ve yerle bir eden ayni türde bir siddetli yikimi dahil ederek teorinin kendi basina bir anlami olmadigini, yalnizca tarihsel eylem ve gerçek anlamda bagli oldugu tarihsel düzeltme vasitasiyla kendini through historical action,
What, in theoretical formulation, presents itself as openly detourned, in denying all durable autonomy to the sphere... of the expressed theoretical, by causing the intervention there, by means of this violence, of the action that destroys and carries off all the existing order, recalls that this existence of the theoretical... is nothing in itself, and only come to be known... through historical action, and the historical correction which... is its true fidelity.
- Düzeltme bir işe yaramadı.
- Correction has no effect.
Fakat Washington'daki Savaş Enformasyon büroları işe başlamadan önce yazının üslubuna bir düzeltme yapıp yapamayacağınızı soruyor.
But back in Washington, the Office of War Information wants to know if, before things get going, you'd be amenable to a small revision of the wording.
Ne tür bir düzeltme?
What sort of a revision?
Bir açıklama yapmak için buradayım, gerekirse düzeltme de diyebiliriz.
It is about that that I have come to supplicate. Supplicate? I mean to entreat, or to appeal, if you like.
- Dönüş dengeleyici düzeltme faktörü.
- Spin stabilizer correction factor.
Dilbilgisi düzeltme zamanı değil şimdi.
This is no time to be correcting grammar.
Rip ve Elle Düzeltme : Burak ŞAHİN
MONSIEUR HULOT'S HOLIDAY
- Düzeltme.
- Correction. Mr. Scott?
"O akşam geç vakit Conrad bir kutlama telgrafını açmak üzere..." Pardon, bir düzeltme yapacağım.
Excuse me, I'd like to make a correction.