Eşyalar translate English
23,019 parallel translation
Üst Teğmen Ahn'ın kişisel eşyaları.
These were his personal belongings.
Önce eşyalarımı geri verin.
Return my belongings first.
Özel eşyaları burada.
Well, his personal effects are here.
Kraliçe, eşyalarının bu gece mavi odaya taşınmasını istiyor.
The Queen wants all her things moved into the blue state room tonight.
Eşyalarını araştırmamız istemiyorsan cevap verme vaktin gelmiştir.
You want us to stop rummaging through your things, maybe it's time for some answers.
Eşyalarınızı toplayın.
Pack your things.
Eski eşyaları sorabilir misiniz lütfen?
Could you ask her about the old fixtures?
Kahrolası eşyalarını ben çalmadım, beni duyuyor musun sen?
I didn't steal your damn fixtures, you hear me?
Babamın eşyaları arasına koyduğumu zannetmiyorum.
I don't think I would've put it in Dad's stuff.
Ben eşyalarımı yerleştireyim.
Okay, well, I should unpack.
Jenny, şu Amanda'nın eşyalarını bulan evsiz adam nerede?
So, um, uh, Jenny, where is the homeless man that found Amanda's stuff?
Ama ben uyanık bir askerim, kızın eşyalarını tanıdım.
But I am a vigilant soldier and recognized her belongings.
Çocuk Esirgeme'nin prosedürüne uyduk, o okuldayken eşyalarını topladık.
We followed Children's Services policy, and we packed his stuff when he was at school.
Arkamda durup, şu an eşyalarımı parçalayan psikopat kadına yalan söylememe yardım ettiniz.
You stuck around, and you helped me lie to a psychotic woman who is now destroying all of my stuff.
Çünkü Savannah eşyalarını toplarken izlenip izlenmediklerini öğreneceğiz.
But why me? Because while she gathers her things, we're going to see if they were under surveillance.
Dövülme olayı dikkat çektiğinden katil eşyalarını hendeğe atmaya karar vermiş.
The beating he ended up taking attracted attention, so the shooter decided to... ditch his stuff.
Sabine'in eşyaları.
Sabine's things.
Donald koltuğundan edileceğini anladı kişisel eşyalarını almamı istedi.
Well, Donald figures he'll be voted out, so he asked me to collect some of his personal things.
Bir kutuya eşyalarınızı koydum.
Oh, I have a small box of your belongings.
İstesem de sizin ikinci el eşyalarınıza kalmadık!
And if I do, I-I don't need your hand-me-downs!
Eşyalarını topla, olur mu? Tamam.
Get your stuff, a'ight?
Eşyalarını topla ve çık git buradan.
Get your shit and get the fuck out.
Carroll, sen McCarthy'nin otelde ki kişisel eşyalarını katalogla.
Carroll, you're cataloging McCarthy's belongings from the hotel.
Eşyalarını temizleyebiliriz, güvende olmak için.
We could sweep his stuff, just to be safe.
Eşyalarını arayın.
Search his belongings.
Eşyalarını sana getirmek zorunda kaldım.
I gotta give you your props.
Trevor, neden gidip eşyalarını toplamıyorsun?
Trevor, why don't you just go and get your stuff together?
Sanırım tüm eşyaları depoya yığarsanız, iki gün içinde bu mekanı tamamen başka bir yere çevirebiliriz.
I think if you shove all this stuff in storage, we can transform this place completely in two days.
Bu, sakinlerden zapt ettikleri kaçak eşyaları tuttuğu kasaymış.
It's where her staff kept contraband they confiscated from residents.
İşte burada kişisel eşyaları.
Here are his personal effects.
Karın tüm eşyalarını gönderecek. Saklanması için.
Your wife sends you all her belongings for safekeeping.
Zeb'in tüm eşyalarını odasına geri koyman gerekecek.
You're gonna have to put all of Zeb's stuff back in his room.
Eşyalarımdan bazıları kayıtsız olabilir evet ama nereden geldikleri önemli değil.
Some of my treasures may be unregistered, yes, but it's not important where it comes from.
Eşyalarını topla ve defol.
Pack your stuff and get out.
Eşyalarımı ödünç almak için bana sordun mu?
Are you gonna ask to borrow my stuff?
Sadece eşyalarımı geri almak istiyorum ben.
Um, I just want to get my stuff back.
Eşyalar nerede?
Where... where's the stuff?
- Diğer eşyalarım nerede anasını satayım?
Where the fuck is all the rest of my shit?
- Eşyalarımızı getirdin mi?
- You got our shit?
Bunu okuduğunu ve bunların senin eşyaların olduğunu doğrulamak için şuraya imza at.
Read this right here, confirm that these are all of your items, and sign right here.
Tüm eşyaların bunlar mıydı?
You got everything you arrived with?
Grace'in eşyalarını topluyordum.
I'm just collecting... some of Grace's things.
Ancak Liz Harper, Carol Fincher, Benjamin Williams'ı kim öldürdüyse eşyaları yerinden kımıldatmamış.
But whoever killed Liz Harper, Carol Fincher, Benjamin Williams, they didn't move anything.
Eşyalarını çaldığı kişinin tehlikeli olduğunu söylemiştiniz.
You said the person she stole from was dangerous.
Emanetçideki hatıra eşyalar.
The trophies from the pawn shop.
Babanın eşyalarını böyle karıştıramazsın.
You can't go through your dad's stuff like that.
Çünkü bütün eşyalarını geri getirdin.
Well, because you officially moved all your stuff back in.
Eve gidip eşyalarımı topladım.
I went home, and I packed a bag.
Kocası Bo, Pam hortumdan sonra serseme dönmüş domuz yavrularını etraftan toplarken eşyaların yarısını alıp gitmiş.
Her husband, Bo, took off with half their stuff when she was out rounding up dazed piglets after a twister.
Hemen eşyalarımı toparlarım.
I'll start packing right now.
"Eşyalarını alıp götür..."
"Take your things and go..."