Farklï translate English
485 parallel translation
- Bu farklï degil mi?
- That's different, isn't it?
Çok farklï.
Quite different.
Biz farklï biliyoruz, degil mi Bayan Skeffington?
We know different, do we not, Miss Skeffington?
- O farkli.
- That's different.
Ama sanatoryum yönetecek birinin farkli yetenekleri olmalidir.
But running a sanitarium calls for a man with peculiar talents.
Benimki kadar farkli yetenekleri olan bir doktor görmemiºsindir.
I've got the most peculiar talents of any doctor you ever met.
Sen düsündügünden farkli bir nedenle buradasin.
I didn't send for you for the reason you've got in mind.
Düºman toplarindan savunma pozisyonu alsaydim sonu farkli olurdu.
If I had taken the enemy artillery position, it would have turned the tide.
Söylemiº oldugumdan farkli bir ºey görmeyeceksin.
You won't see anything that I haven't told you before.
Bu kaledeki 148 adam ve kadina onun yapmaya çaliºtigi farkli miydi sanki?
What do you think he was trying to do to 148 men and women in this fort?
Farkli yönlerimiz vardi, ama o benim karimdi.
We had our differences, but she was my wife.
O ada hayalinden ne kadar farkli.
How different from that island dream.
Sana karsi daha nazik olsaydim belki her sey daha farkli olurdu ama...
Yeah, maybe it could have been different if I was right to you, but...
Farkli olmak olmazdi. Ben de satastim.
And you hate to be different, so I teased him.
R KENDİSİNİN FARKLI BİR KİŞİ OLDUĞUNU KAVRAR. " İkinci cürüm :
R PERCEIVES R TO BE A SEPARATE PERSON
Gecen senenin guzunde, dort farkli sehirde ayni tabancayla islenmis dort cinayet vakasi yasandi.
In the autumn of last year, there were four cases of homicide committed in four cities using the same handgun.
Gecen senenin guzunde, dort farkli sehirde... ayni tabancayla islenmis dort cinayet vakasi yasandi.
In the autumn of last year, there were four cases of homicide... committed in four cities using the same handgun.
Her bir farkli duygu hayatinin bütününü degil ama sadece kismi bir yönünü olusturuyorsa hayat, çesitli duygular arasinda dagilmak ve böylece bu çesitliligin toplaminda kendini yeniden kesfetmekle geçer.
Since each particular sentiment... is only a partial aspect of life, and not the entirety of life... life burns to pour out... through the diversity of the sentiments, and thus rediscover itself in the sum of diversity.
Ayni sosyoekonomik sistemin kontrolünde bulunan farkli güçler arasindaki mücadele, resmen uzlastirilamaz karsitliklar olarak gösterilse de bunlar aslinda o sistemin hem uluslararasi hem de her ulus içindeki temel birligini yansitir.
The struggle of powers, which have been.... set up for directing the same socio-economic system, is deployed as official contradiction, belonging in fact to real unity, this latter takes place... on a global scale as well as within each nation.
Gösteri, herhangi bir sayidaki farkli kistaslara basvurarak bu karsitliklari birbirinden tamamen farkli sosyal sistemler olarak gösterebilir.
These diverse oppositions can present themselves in... the spectacle by completely different criteria, as absolutely different forms of society.
Ayni yabancilasmanin farkli biçimleri, uzlastirilamaz karsitliklarin kisvesi altinda birbiriyle mücadele ederse bunun nedeni hepsinin bastirilmis gerçek çeliskilere dayanmasidir.
If some of the diverse forms of the same alienation... do battle among themselves in the guise of total choice, it's because they're all built upon the real repressed contradictions.
Uzlastirilamaz iddialar, refah içindeki bir ekonominin birlesmis gösterisinin sahnesinde yer alabilmek için her çareye basvurur ve farkli yildiz metakari eszamanli olarak çatisan sosyal politikalari tesvik eder. Örnegin, otomobil gösterisi eski sehir bölgelerinin yikimini gerektiren mükemmel bir trafik akisi için çabalarken sehir gösterisi, bu bölgeleri turistik mekanlar olarak korumak ister.
Irreconcilable claims elbow their way on the stage of the unified... spectacle of the economics of abundance, to the point that different star-commodities... simultaneously support their contradictory projects... for managing society, where the spectacle of automobiles... aims at perfect traffic circulation which destroys old cities,
Farkli mekanlara seyahatin ekonomik organizasyonu denkligini simdiden garanti altina almaktadir.
The economic management of the frequentation of different places... is already by itself the guarantee of their equivalence.
Proletarya devrimi hala gerçeklesmemis olan, önceki devrimin temelinden dogan fakat ondan nitel anlamda farkli olan bir projedir.
the proletarian revolution is a project, born on the basis of the preceding revolution, but differing from it qualitatively.
Farkli nesnelerin farkli yapilarina göre çelişkiler de değişiklik gösterir.
Contradictions differ in accordance with the different nature of different things.
Belirli her olgu ya da nesnede, karşitlarin birliği koşuluna bağli olarak pek çok farkli yollarla, bunlara karşilik gelen değişiklikler yaparak...
In any given phenomenon or thing, the unity of opposites is conditional... "Giustizia mosse il mio alto fattore : Fecemi la divina podestate, la somma sapienza e'l primo amore."
Ben kizimi burda icki icsin ve farkli adamlarla gorussun diye birakmiyorum.
I didn't sent my daughter here to be drinking and... picking up boys.
Evet, ancak numarasi farkli ve ona o sekilde aramalar gelmiyor, yani...
- Yeah, but it's on another number, and nobody is calling.
Aradigi zamanlar, hep boyle birkac farkli ses cikartiyor mu?
When he called before, did he used more than one voice like this?
ŞEHRAZAT BUNU FARKLI SÖYLÜYORDUR.
SHEHERAZADE WILL TELL THIS OTHERWISE.
FARKLI YAŞLARDA YEDİ KADIN
SEVEN WOMEN OF DIFFERENT AGES
O farkli b ¡ r ¡, deg ¡ I m ¡?
He is different, isn't he?
O aslinda tamamen farkli birseydir.
It is another thing entirely.
Günes'in farkli açilardaki çubuklardaki gölgesi de farkliydi.
Sticks at different angles to the sun will cast shadows at different lengths.
Gölge uzunluklarindaki farkli gözlemler, Iskenderiye ve Syene arasindaki mesafenin, 7 derecelik bir egime sahip oldugunu göstermekteydi.
For the observed difference in the shadow lengths the distance between Alexandria and Syene had to be about seven degrees along the surface of the Earth.
Ortalikta çocuk olunca ev daha farkli olacak.
It'll be different in this house with a kid around.
Biliyorum ama daha farkli birini ariyoruz.
I know, but we're looking for somebody different.
Daha farkli olabilirim.
I can be different.
Özel bir ifade yakalamaya çalisiyorum ve fizigi farkli birini ariyorum.
- Why am I not right? I'm trying to make a certain statement and I'm looking for a specific physical type.
Yazdigimdan daha açik yazamam. Farkli bir dilde yazmiyorum.
I can't write any clearer than I can write.
- Farkli mi oldu?
- There you go.
19.yy'da insanlik mekani kabullenmek zorunda kaldi, diyordu... 20.yy'in büyük meselesiyse farkli zaman kavramlarinin birlikte varolmalariydi.
He said that in the 19th century mankind had come to terms with space, and that the great question of the 20th was the coexistence of different concepts of time.
ritmler, geçerken yakalanmis surat katmanlari... — enstrüman gruplari gibi olabildigince farkli ve özellesmis.
rhythms, clusters of faces caught sight of in passing — as different and precise as groups of instruments.
Halkini taniyordu, onlari uzun zaman çalismisti özgürlesen her bölgenin, böylelikle, farkli türde bir toplumun öncülü olabilmesi için ugrasmisti.
He knew his people, he had studied them for a long time, and he wanted every liberated region to be also the precursor of a different kind of society.
Fakat, Ocak ayinda sokaga rengini veren, onu birden farkli kilan sey, kimonolarin belirisidir.
But what gives the street its color in January, what makes it suddenly different is the appearance of kimono.
Bu kez çok farkli olacak.
This time will be different.
Seninle durumumuz farkli.
It's not like you and me.
Onun farkli olmasini istemiyorum.
I don't want her to be different.
Farkli tondaki karanliklar asla isik olusturamazlar.
Different shades of darkness can never produce light.
- Almanyayi gormenin farkli bir yolu.
- Another way of seeing Germany.
Tümüyle farkli bir insan. - Aman Tanrim!
His days of violent mayhem in Central City were ended by fem private eye Megan Lockhart.