English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ G ] / Güzel

Güzel translate English

342,934 parallel translation
Sesin zor günler geçiriyormuşsun gibiydi. O yüzden eve güzel bir şeye gel istedim.
Well, it sounded like you were having a rough day, so I wanted you to come home to something nice.
Güzel oyundu.
Good game.
Senin ardından kızının da bu odada büyüyeceğini düşünmek çok güzel.
Mark it. It's nice to think that you grew up in this room and now your daughter's going to as well.
- Bence güzel görünüyor.
I think this all looks good.
Çok güzel bir bornoz, değil mi?
Isn't that the plushest robe ever?
- Bu güzel bir şey.
- That's promising!
- Güzel mi?
- Promising?
Kainatın güzel yani ihtiyacın olan her şeyi ödünç alabiliyorsun. Tabii bedelini ödediğin sürece.
Thing about the universe is, whatever you need, you can always borrow... as long as you pay it back.
Güzel zira ben kazandım.
Good, because I win.
Çok güzel.
It's beautiful.
Fakat her güzel şeyin bir sonu vardır.
But all good things come to an end.
Vay demek mavisin, ne güzel.
You're blue.
Hem de acayip güzel.
That's very, very good.
- Hayır, gayet güzel bir fikir. Sınayacağız.
No, it's a good idea.
Güzel bir çağrı seçeriz.
We pick a good one.
Güzel, rahat ol.
Good, settle.
Güzel, değil mi?
Good, is it?
Çok güzel, acayip güzel. Parlıyor.
Is good, is very good.
Sıcakken güzel güzel iç.
Drink it while it is very hot...
- Tanrım. - Güzel bu.
God.
Güzel işmiş fakat olaya kendini daha çok vermen lazım.
That's a good job. But you've got to concentrate more.
Burası bir zamanlar güzel bir yerdi. Fakat yüzlerce yıl önce, ilk yerleşimciler için öyleydi. Bu gemi artık yaşlandı, her şey can çekişiyor.
This was a good place once, hundreds of years ago, when the settlers first came here, but this ship is old, everything is dying.
Uzun ve güzel bir bakış at.
Take a good, long look at it.
- Aman ne güzel!
Oh, good-oh!
- Evet, güzel zira çocukları kaçırmayı bırakacaklar yani- -
Yes, good. Because they'll stop tracking the children, which means...
Ne güzel ya, onun da havaya uçmaya izni var.
Oh, great. She's allowed to explode.
Hâlâ paslanmadığımı bilmek güzel.
It's good to know I haven't lost my touch.
- Güzel, sağ ol dostum.
Thanks man.
Bu bir güzel adlandırma.
It's a euphemism.
- Bu çok güzel.
- Damn, that's pretty.
Arasam mı bilemedim çünkü benim de kafam bayağı güzel.
I don't know if I should'cause, like, il'm pretty high.
Tamam Lena, gidiyoruz. Tamam, güzel.
All right, Lena, let's go.
Güzel bir federal suçlama için evde başka kokain olduğunu tahmin ediyorum.
I'm guessing there was enough coke in that apartment for a nice federal charge.
Onunla kalmama izin vermesi gerçekten güzel.
It's really nice he let me stay with him.
Tamam, güzel.
Okay, great.
Güzel çünkü çok iş çıkacak.
Well, that's good,'cause it's gonna take a lot of work.
Ellerini tedavi etmen güzel ama benimkiler için bir bok yapamıyorsun öyle mi?
You cure your own hands just fine, but mine, you can't do a fucking thing about, huh?
- Güzel, gidelim.
- Good, vamanos.
Güzel.
Oh, good.
Bu güzel evi aldın ya.
You've got this beautiful house.
Ucuz güzel bira var, saçmalıklar yok.
You know, just good cheap beer and no bullshit.
Güzel. Sağ ol, ahbap.
Thanks, bud.
- Güzel.
- Good.
Güzel oğlum benim.
Beautiful boy.
Çok güzel bir bebeksin sen.
You are one beautiful baby.
Seni atına alıp kaybolmayı teklif eden güzel bir elfle karşılaştın.
You encounter a beautiful elfin creature, who offers to whisk you away on her steed.
- Hey, bu kadar güzel kokan ne?
Oh. Hey, what smells so good?
Gelişi güzel bir şekilde.
Indiscriminately.
Güzel.
That's good.
- Güzel.
Good.
Ne güzel bir kız.
She's beautiful.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]