Kızgın translate English
18,619 parallel translation
Yani şu an kızgın, acı içinde ve burada bir yerde bize saldırmayı planlıyor.
So it's pissed... it's in pain... And it's somewhere in here ready to strike.
Geri döndün, şu an buradasın, seçilmiş kişisin ve sana kesinlikle bu yüzden kızgın değilim.
You came back and now you're here, and you're the chosen one, and... that's definitely not what I'm mad about.
Her gün yaptığım bir şey değil Zaman Tayfları'nı Hız Gücü'nden çıkarmak için bir şey yapmam gerekiyordu Zoom'a benden çok kızgın olmalarını ümit etmiştim.
It's not something that I can do every day, but I needed a way to draw the Time Wraiths out of the Speed Force, hoping they'd be more upset at what Zoom had done than they'd be with me.
Hâlâ kızgınsın ama benim önerim şu :
You still are. But here's my counsel.
Bana kızgın mısın?
Are you mad at me?
Artık ona kızgın bile kalamıyorum.
Can't even stay angry at him anymore.
Kızlar bize cidden çok kızgın.
The girls are really pissed off at us.
Bana kızgın mısın Richard?
Are you angry with me, Richard?
Kızlar okulun mesaj panosunda trollendiklerine, halen çok kızgın ailelerimiz seçim diye kafayı yedi, demek istediğim, bu ülkede yaşamayı artık istemezsin.
The girls are still mad about being trolled on the school message board, parents are all freaking out about the election, and let me tell you, you're glad not to be living in this country right now.
Birkaç gün bana kızgın olacaksın, sonra başka bir iş bulacağım ve yeniden müşterim olacaksın.
You're gonna spend a couple days being mad at me, then I'll get you another gig, and you'll be my client again, just like every time.
Bana niye kızgınsın?
Why are you mad at me?
En azından benim kızgın olmak için bir sebebim var.
At least I have a reason to be angry.
Karım bana çok kızgın!
My wife is so pissed at me!
Yani, sadece kızgınım, Bay Centilmen.
Well, I'm just angry, Mr. Gentleman.
Hayır, sana kızgın olmamı istemiyorsun.
No, you just don't want me to be mad at you.
Anne, sana kızgın kalamıyorum.
Mom, I can't stay mad at you.
Sana hâlâ kızgınım.
Well, I'm still mad at you.
Kızgın falan mı?
Is he mad or something?
Ona o kadar kızgınım ki tadı sabunlu şampuan gibi gelse de son butik birayı içeceğim.
I'm so pissed at him, I'm gonna drink the last craft beer, even though it tastes like thick, soapy shampoo.
Kızgın olmanı anlıyorum.
Okay, I can see you're upset.
- Bana kızgın değil misin?
- You're not mad at me?
O noktaya gelmeden onlara kızgın olmasını istemeyiz.
We do not want him resenting them from the get-go.
- Kızgın falan değilim.
I'm not upset.
Tekme ve yumruk kadar etkili olan bir şey bir dahaki sefere bir şeye kızgın olduğun zaman, kahve içelim.
As effective as kicking and punching is, next time you're angry about something, let's have coffee.
Kızgın değilim.
I'm not angry.
Kara, yaptığı şey yüzünden ona kızgın olduğunu biliyorum.
Kara, I know you're upset with him for what he did.
Bana kızgın olmanı istemedi.
He didn't want you to get angry with me.
Sana öyle kızgınım ki!
I am so mad at you.
Kızgın olmanın sebebi görevinin başarısızlığa mahkum olduğunu biliyorsun.
You are angry now because you know that your mission is doomed to fail.
Mayordomo Goyo'ya kızgın.
So, yeah, Mayordomo's pretty upset with Goyo.
Ve çok kızgın.
And very angry.
I kızgın olduğun için seni suçlamıyorum.
I don't blame you for being angry.
Bana kızgın falan mısın?
Like, are you mad at me?
Bert kızgın bir eski kamu çalışanı.
So, Bert is a... disgruntled... ex-utility employee,
Bana kızgın değiller mi?
They're not mad at me?
Kızgın mı?
Mad at you?
Bence bana kızgınsın.
I think you're mad at me.
Kardeşin sana neden bu kadar kızgın, Johnny?
Why is your brother so angry with you, Johnny?
O tatlı kız için şu an ne kadar kalbim kırık olsa da çok kızgın ve hayal kırıklığına uğramış hissediyorum.
Anyway, right now I am so angry and frustrated that I can't even get to how heartbroken I am over losing that sweet little girl.
Neden bu kadar kızgın olduğunu anlıyorum.
I understand why you are so angry.
Kızgın olduğunuzu biliyorum Yani, neden olmayasınız ki?
I know you're upset. I mean, why wouldn't you be?
Damon, Stefan sana neden bu kadar kızgın?
Damon, why is he so mad at you?
Nina yüzünden kızgın mısın bana?
_
Malaya çok kızgın.
Malaya's angry.
Beklediğimden daha kızgın görünüyorsun.
You seem angrier than I'd expected.
Tadını kaçıramayacağım bir şeyin kalmamasına çok kızgınım!
You knocked out my tooth! I was sexy.
Kendini suçlayabilesin diye mi? Gina'ya kızgındın.
So you can blame yourself?
Gina'ya kızgın değildim.
I wasn't mad at Gina.
Hala bana kızgın mısın?
Still mad at me?
Çok kızgın görünüyordu.
She seemed really pissed.
Kızgın olduğunu biliyorum.
I know you're upset.