Sanıye translate English
615 parallel translation
- Sanırım Bölge-2'ye.
- Zone 2, I believe.
Sam Vettori'ye yaptığın gibi beni de sindireceğini sanıyorsan, delirmişsin!
If you think you can muscle in on me like you did on Sam Vettori, you're off your nut!
Albany'ye gittiğini sanıyordum.
I thought you were on your way to Albany...
Kendisi babanı ve seni İngiltere'ye kaçırmaya çalışan bir İngiliz ajanı.
He's a British agent trying to get you and your father out of Germany.
Cambrai'ye saldırılacak sanırım. - Umarım, efendim.
For that push at Cambrai, I expect.
- San Felipe'ye vınlamaya ne dersin? - Vınlamak mı?
How about zooming over to San Felipe tonight?
Sanırım Bill Polaski'ye bir düğün hediyesi göndereceğim.
I think I'll give Bill Polaski a wedding present.
Aziz Roque'ye ne dersiniz?
I can offer you a San Roque.
Sanırım şunu güvenle söyleyebilirim ki, Bugandi'ye giden kervan, bundan böyle katil leoparlar tarafından rahatsız edilmeyecek.
I think I can safely say that the caravan trail to Bugandi will not be troubled with killer leopards for some time to come.
Sanırım, Ernie'ye olanları duymadın?
I guess you ain't heard what happened to Ernie?
Allah belanı versin, John Silver, bana meydan okuduğunu mu sanıyorsun.
Devil burn ye, John Silver, and don't think ye come that over me.
- Sanırım ne düşündüğünü Bobby'ye sormalıyım.
Suppose I ask Bobby how he feels about it?
Santa Fe'ye karşı olduğunuzu sanıyordum.
I was thinking you were against the Santa Fe.
Steve'ye de piyesin ayın 21'inde görücüye çıkacağını ve ertesi Pazartesi San Francisco trenine bineceğimi telgrafla bildir.
Wire Steve that the play opens on the 21 st and I'll take the train to San Francisco on the following Monday. Miss Hudson.
Niye San Felipe'ye gitmiyoruz?
Head for San Felipe.
San Felipe'ye gidiyoruz. Oradan benzin alır, otostopla dönersin.
We're going to San Felipe, you can pick up gas there and hitch a ride back.
Sanırım şimdi gidip Johnny'ye bakmalıyım.
I guess I'll go and look after Johnny.
"'Büyük Yayımcı'Ishun'un kasıtlı olarak eşine ve çalışanı Mohei'ye ait zina suçunu ihbar etmemesi üzerine hükümet kendisini'mal varlığına el koyma'kararıyla'sürgün'cezasına çarptırmıştır.
"You are hereby informed that the Great Printer lshun, " having deliberately abstained from informing " on the adulterous affair between his wife and employee Mohei,
İngiltere'ye gitmesi gereken bendim sanırım.
I guess I'm the one who should have gone to England.
Laramie'ye döndüğünüzü sanıyordum.
I thought you'd gone back to Laramie.
Eski günlerde Varşova'da Sophie'ye çalışan dokuz adamı varmış.
In the old days in Warsaw, Sophie had nine men working for her.
Sanırım bu işleri halletmek ve İngiltere'ye geri dönmek için sabırsızlanıyorsunuz. Başlayalım mı?
I suppose you're anxious to put this business behind you... and get back to England.
- Vaat edilen Ülke'ye, sanırım.
- The promised land, I guess.
Eğer Bay Jorgy'ye temiz bir takım elbise verecek olursan, sanırım insani kibarlık eyleminin zamanı geldi.
I think it would be an act of human kindness if you were to give Mr. Jorgy a clean suit of clothes.
Ne Gooper'a, ne Mae'ye, ne de o bağrışan beş maymuna tahammül edemiyorum.
I can't stand Gooper and Mae and those five screaming monkeys.
- Bugün San Vittore'ye götürülmüş. Albay Muller refakat etmiş.
- He was taken to San Vittore today, accompanied by Colonel Müller.
Geçen gece, dokuz adam San Vittore'ye getirilmiş.
Nine men were brought to San Vittore last night.
Atlı arabayla San Pietro'ya ve Quirinale'ye.
First to St. Peter's, then to the Quirinale. Not a bad idea.
Paride, artık Fondi'ye gitmemiz lazım sanırım.
Paride, I think we have got to go to Fondi.
Senin Fresnes'ye yerleştiğini sanıyordum.
- I thought you were in Fresnes.
Emekli olup İngilter'ye gideceksin, sanırım?
You'll retire to England, I suppose?
Matilde'ye yazıp ona tüm gerçekleri anlatmamızın vakti geldi sanırım.
Maybe it's time we wrote to Matilde and told her the truth about everything.
Ama profesör, sanırım sizi İngiltere'ye getiren şey bir şüpheden daha büyük bir şey?
Surely it's something more than just a doubt that brought you to England?
İngiltere'ye kaçtığı sanılıyor. "
Believed escaped to England. "
Tucumcari'ye en yakın istasyon Amarillo sanırım.
I think the nearest stop to Tucumcari is Amarillo.
Aziz Giovanni'ye mi gidiyoruz?
To the San Giovanni? What a whack!
Sanırım bunun için Maurice'ye teşekkür etmeliyim.
I suppose I've got Maurice to thank for this.
Caroline'ye göz kulak olduğunu sanıyordum!
I thought you were watching Caroline!
Senin için olmadığını sanırsın.
Ye say not for you.
Mayıs'ta 2 kez Cenevre'ye 6 kez de San Ravi'ye gitmiş.
Two trips to Geneva in May, and six since our robbery.
Provoke olacağını bildiğin halde, Örgütün yok edilmesi için çalışan Sei'ye yardım etmeye karar verip yaptığımız her şeyi tehlikeye attın.
Even if you knew that it might provoke The destruction of the organization, You decided to actively help actively Sei and jeopardized everything we built.
General, bunu Manila, Kanal Bölgesi ve San Francisco'ya gönderdim fakat Hawaii'ye direkt bağlantı kanalı devre dışı.
Colonel, I sent this to Manila, the canal zone and San Francisco but the direct channel to Hawaii is out.
Sanığın arkadaşları, isyanında Bobby'ye katılmak için her biri kendi bildiği şekilde ya da kendince kanun karşıtı bir yol benimsemeli.
His co-defendants... must adopt, each in his or her own way... an "anti-legalistic" defense... in order to join Bobby in his rebellion.
- Sinyor, San Felipe'ye gitmem gerek.
- I must go to San Felipe.
Çünkü Togashi'ye hayatımı borçluyum.
Because I owe my very life to Togashi-san.
Sana yardım etmek istiyorum ve Bay Togashi'ye olan borcumu ödemek. Ama bu sizin için yetersiz olur.
I would like to help you and repay the debt I owe Togashi-san, but I must ask you to spare me this
Togashi san, ölmeden önce, görünen o ki Ochi'ye anlattı.
Togashi-san, before he died, apparently he told Ochi,
Tony'ye kim yardım ettiyse, sanırım, ve şu anda o kişi bütün fidye parasını almış bulunuyor.
That was whoever helped Tony, I guess, and now that person has got all that ransom money too.
Bunları yaparak onu Philly'ye kaçırtacağını, bizim ile Jessica'nın Hawaii'de gitar çalacağımızı sanıyorsan, unut! Hayır bayan!
If you think you're gonna chase him back to Philly with this scene... and it's gonna beJessica, you and me playing ukuleles in the sand, forget it!
Öncelikle, sanıyorum ki Tea'ye ne olduğunu öğrenmek istersin.
First, I suppose you'll want to know about Tea.
Ama ahırda çalışan çocuklardan biri Nelly'ye onu aldığını söylemiş. Doolan'ın çiftliğindeymiş ve seyis Mick onu çalıştırıyormuş.
But one of the stable boys told Nelly you'd already bought it and it was at Doolan's farm where Mick the groom was breaking it in.