Sağlık translate English
12,659 parallel translation
Ellerine sağlık Kim Tae Hyun.
You worked hard, Kim Tae Hyeon.
Ve bu affı kazanmak adına, okullarımızı iyileştirmek sağlık hizmetlerimizi bütçelerinize daha uygun hale getirmek ve ülkemizi daha güvenli ve daha verimli yapmak için yorulmadan çalışacağım.
And I will work tirelessly to be worthy of that forgiveness by focusing on making your schools better, your healthcare more affordable, and our country safer and more productive.
Nevada ve California valileri yasadışı göçmenler ve sağlık hizmetleri konusunda bir iç savaş başlatmak üzereler.
The governors of Nevada and California are about to start some kind of civil war over the healthcare of illegal immigrants.
Yani bir çeşit ruhsal "sağlık kontrolü" mü yapıyorsunuz?
So this is a kind of spiritual health check?
Arkadaşı ya da ailesi yok, bir sürü sağlık sorunu var.
No friends or family, a lot of health problems.
- Sağlık ekibi.
Paramedic.
Sağlık ekibi yolda.
Paramedics are on the way.
Onun hayatını kurtarmaya çalışan sağlık ekibindenim.
I'm the paramedic who tried to save her life.
- Ön Sağlık taraması gibi bir şey.
Kind of like pre-health.
Emeklilik veya sağlık sigortası konusunda gelişme yok, hakeza geçim gideri konusunda da öyle.
There's been zero movement on pension or health and zero cost-of-living increases.
Peki, sağlık sigortası veya Amex kabul etmiyorum, ancak Visa, MasterCard veya nakit kabul ederim tabi.
Okay, so I don't take health insurance or Amex, but I can do Visa, MasterCard, or cash, of course.
Ama almak zorunda kalırsam, sizi temin ederim, döndüğümde sağlık müdürlüğü ile geleceğim.
If I must, I assure you, when I return, I will also return with the Health Department.
Ciddi bir sağlık sorunu.
It's a serious medical condition.
Doğruca "hastalıkta ve sağlıkta" kısmına atladınız demek.
You kids are skipping right to the sickness and health part, huh?
Sonunda ondan kurtulabiliriz. Onu sağlık sigortasının ve iyi insanların olduğu yere geri göndeririz.
We can finally get rid of him, send him back to the land of universal health care and nice people.
Amy, ellerine sağlık.
Amy, thank you for dinner.
Erkek itfaiyeciler de sağlık izni aldıkları zaman, onlarında duygusal durumları hakkında endişeleniyor musunuz?
Okay? Are you this worried about male firefighters emotional condition when they return from medical leave?
Sağlık ekibi, hemen buraya gelin!
Paramedics, up here, quick!
Ya da sağlık masrafların, Dee Dee?
Or your health care, Dee Dee?
En azından büyük maça sağlıklı çıkıyordu.
But at least she made it to the big game perfectly healthy.
Şayet sağlık eğitiminiz varsa uçuş görevlilerine bildirin.
If you're a medical professional, please let the flight attendant know.
- Sağlık ekibi onu bulmuş. Şehre geleceğini bilmiyorduk.
We had no idea he was coming to town.
Ayağına sağlık.
God bless.
Sağlık sorunları var da. Dinlenmesi için kendisini evime davet etmiştim.
I invited him to rest in the capital.
Jingrui. Sağlık sorunları yüzünden başkente gelince savaşçılar dünyasından alelade bir ünvan kullanmam işimizi kolaylaştırabilir.
Jingrui, about my coming to the capital for my health, if I use a common title from the pugilist world, it may make things much simpler.
Mahkeme, Savcılığın "DNA'nın kimden geldiği kanıtlanamadığından,... söz konusu DNA'nın kocasına,... sağlık personeline veya Penny Beerntsen'ı sahilde bulup tıbbi yardım gelene kadar yanında bulunan çifte ait olabileceği gerçeğinin göz ardı edilemeyeceği" görüşünü benimsedi.
The court accepted the state's argument that since we couldn't prove whose DNA it was, we couldn't discount the fact that this could've been her husband's DNA, one of the medical personnel's DNA, the couple that found Penny Beerntsen on the beach and comforted her and clothed her while they were waiting for, uh, medical assistance. Um...
Ellerinize sağlık.
Muchos gracias.
Bu insanların istediği, iyi bir eğitim çağdaş tesisler ve sağlık hizmeti.
What these people want is good education, modern amenities and health.
Bilim insanları, ayılar için, yerel halka sağlık hizmeti veren görevliler gibiler.
The scientists are like health visitors for bears, checking the pulse of the local population.
Ekip her yıl sağlık durumu kayıtlarını güncelleyerek ayının durumunun farkında olabiliyorlar.
By updating their health records each year, the team can keep an eye on this bear's condition.
Dr. Ramirez sette yarım gün çalışan bir sağlık memuru.
Dr. Ramirez is our part-time set medic.
Dört saat boyunca jüri müzakerelerinde yer aldım. Sonrasında sağlık sorunları nedeniyle ayrılmak zorunda kaldım.
I deliberated for four hours with the jury and had to leave because of a medical emergency.
Çocuk kitapları, sağlık, aşçılık, dünya edebiyatı, seyahat...
Kids, health, cooking, world literature, travel...
Sağlık raporu
[Annual Physical Report]
Devlet sağlık kurulu olmadığı için mi burada çalışıyorsunuz?
Is that why you're working here, without a governing medical board?
Bu sağlıklı genç vücutta, hiç ısırık izi yok.
No zombie bite marks on this pristine, young body.
Ters gidebilecek bir ton şey var ve daha sağlık kontrollerini yaptırmamız gerek.
There are a million things that can go wrong and we still have to do the health checks and just everything.
Ücretsiz sağlık kontrolü.
Free checkup.
Ücretsiz sağlık merkezi.
Free clinic.
Sağlık sektöründe bir şeyler gördüm.
Oh, here's something in the hospitality industry.
- Aylık 26 binle başlıyorsun, 3 ay sonra kısmi sağlık sigortası da başlıyor.
- You're in. Starting salary is $ 26,000, partial health benefits kick in after 90 days.
Sağlık dersinde hırıltımızın nasıl değişeceğini bedenlerimizdeki kürkün nasıl daha fazla çoğalmaya başlayacağını söylemişlerdi.
In health class they told us how our growl would change, how we'd start getting more fur on our bodies.
Küçük sağlık kanunu şeysi.
A little health code thing.
Elinize sağlık.
Great job.
Eric, sağlık ekibini getir.
Eric, bring in the medical team.
Biri sağlık ekibi çağırsın!
Someone call a medical team!
Biraz tuzluydu ama yine de elinize sağlık.
A bit salty... but thank you.
Kocamın çevrim içi aktiviteleri, ona karanlık düşüncelerini keşfedip tüketebileceği güvenli bir alan sağlıyor,... böylece hayatının kalanına taşmıyor.
My husband's online activities provide a safe space where he can explore and exhaust his darker thoughts so they don't spill over into the rest of his life.
Ama bu kese, bir çaydanlık kılıfı gibi onu örtüyor ve onu 37 derece sıcaklıkta tutarak bir rahatlık sağlıyor.
But the pouch covers him like a tea cosy and keeps him at a comfy plus 37 degrees.
Uygulamam ise mesaj gönderdiğin anda, karşındakinin konumuna ulaşmanı sağlıyor demek istediğim, hiçbir yere saklanamazsın Jillian'ın kız kardeşi.
My app allows you to send them a text message and... receive back their exact location. So there's nowhere to hide, Jillian's sister. Nowhere.
"Derin karanlık" olmasını sağlıyorum, tıpkı Vin Diesel gibi.
I keep it pitch-black, just like Vin Diesel.