Thorn translate English
1,001 parallel translation
Bu gül için bir diken getirdim.
I brought a thorn for a rose.
Semadar! İşte kaburgalarına göre bir diken!
- Here's a thorn for his ribs.
Ayağıma büyük bir diken battı.
Picked up a thorn in my foot.
Böcek dikeni ile gül dikeni arası birşey.
Something between a beetle's back and a rose thorn.
- Diken-parmaklı?
- Thorn-fingered?
Bırak da görevimi yapayım yoksa Bay Thorn Seanton'a sensiz daha iyi olacağımı söyleyeceğim.
I go about me own business and tell Thorn Seanton he's well off without you.
-... çünkü bunu Thorn Seanton istedi.
-... at the request of Thorn Seanton...
Süvari Thorn, tabii ya!
Trooper... Trooper Thorn, of course!
SÜVARI THORN RİNGLERİ BIRAKIYOR
" Trooper Thorn quits ring.
Diken çalılıklarda üzüm arıyorsun.
You are seeking grapes on thorn bushes.
Çamur çiçeğimizin dikeni var.
Our mud flower has a thorn.
# Bütün kızların belasıyım peşlerinden koşan # Ama hissedecekler kendilerini perişan... #... sabah olmadan
â ™ ª From a spot in Tipperary â ™ ª â ™ ª The hearts of all the girls I am a thorn in â ™ ª â ™ ª But before the break of morn â ™ ª â ™ ª Sure,'tis them who'll be forlorn â ™ ª
Yani biz burada konuşurken onlar cepheye malzeme getiriyor. Ve bizim tarafımıza saldırıyorlar.
Which brings this talk to their main source of supply - and a thorn in our side.
Dikenli bir ağaca, kucağımda yılan balıklarıyla tırmanırım daha iyi.
I'd rather shinny up a thorn tree with an armful of eels.
Santral, ben Bay Thorn...
Operator, this is Mr. Thorn....
- "Evladır diken dalda..."... kıça batmasından!
-'Tis best a thorn in the wood... -... than in the ass!
Baylar, bu Binbaşı Thorn.
Gentlemen, this is Major Thorn.
Albay, Binbaşı Thorn hakkında bir yazı yazmak isterim.
Colonel, I'd like to do a story on Major Thorn.
- Evet, adım Binbaşı Thorn.
- Yes, I'm Major Thorn.
Affedersin Binbaşı Thorn.
Excuse me, Major Thorn.
Kaybedecek bir şeyim yok Thorn.
I got nothing to lose, Thorn.
Eğer inanıyorsan Thorn eğer inanıyorsan, hepsinden daha değerlisin demektir.
If you do, Thorn if you do, you may be worth all of them.
Gözlerini kapatma Thorn.
Don't you close your eyes, Thorn.
Thorn!
Thorn!
Sana gelince Thorn, sen manyaksın.
And as for you, Thorn, you're crazy.
Binbaşı Thorn atları teslim ettikten sonra yine pusuya düştük.
Major Thorn surrendered the horses, and we were ambushed again.
Üvey kız kardeşinle kıyaslandığında Güldeki diken gibisin sen!
You're no more like your stepsister than a thorn is like a rose!
Bu mahkûm 35 yıl boyunca başımın belası oldu.
That one convict's been a thorn in my side for 35 years.
Diken batmış.
He's got a thorn.
Acımasına şaşmamalı kıymık hala içinde.
No wonder it hurts, the thorn is still in you.
Güle uzanıp ve onu koklayamamak.
To reach towards the rose, only to be pierced by its thorn.
Örümcekkuşu avlarını dikenli çalılara takarak öldürür.
The shrike impales his foes on the spikes of thorn bushes.
Alman İşgali için tam bir baş belası olmuş olmalı.
A thorn, it would seem, in the side of the German Occupation.
- Ve dilin hala keskin, bir deve dikeni gibi.
And your tongue is still sharp, like a camel's thorn.
Kanalın bu yakasında doğmadığın için, çok memnunum Thomas. Bana da sorun çıkarabilirdin.
I'm glad you weren't born on this side of the channel, Thomas, you'd have been a thorn in my side too.
- Bir diken.
- A thorn.
Fakat sizin başınızda başka bir bela daha var..... Odate'den bile daha büyük bir bela.
But you've got another thorn in your side, someone who could be a lot pricklier than Odate.
Bir diken.
A thorn.
Evet, Tetsu her iki taraf için de bir baş belası durumunda.
Yes, Tetsu is the thorn in both sides
Küçük bir diken sadece.
- Nothing. It is only a thorn.
Peki, izin ver de çıkarayım.
A thorn? Here, let me remove it for you.
Bu sadece bir diken.
It's just a thorn.
Bir tane bile dikeni yok.
There's not a single thorn.
Ben buradayım, bu ekip, etimden bir diken gibi.
That's where it got me, that band, Iike a thorn in my flesh.
Diğeri, karı. Dikenli Gül.
Other one is wife, Thorn Rose.
Onurunu korumak için cesur bir ölüm ister şimdi. Çünkü Kara Kartal Dikenli Gül'ü aldı. Onun ilk erkeğiydi.
He now want brave death to save his honour, because Black Eagle take Thorn Rose.
O daima işe yaramaz, boşta gezen bir ayyaş safsatacı, hilekar, güvenilmez işveren ve vergi tarafında ise bir belaydı.
He was always a good-for-nothing, an idle drunkard, a quibbler, a card cheat, unreliable, a thorn in the side of his employer and taxman.
Sana katılıyorum Jubal.
What are you all thorn and thistle about, Jubal?
Tobruk bir çıban başı gibi kalmış, İngiliz inatçılığının her anlamda bir simgesi haline gelmişti.
The city continued being a stuck thorn, symbol of the persistence of the British, as the expression of bulldog of Churchill.
Gülü, dikeni korur.
The thorn defends the rose.
Thorn onlar sadece birer insan.
No, Thorn they're only men.