Ustünde translate English
2,853 parallel translation
Üstünde düşünmem gereken.
It's time for me to act on'em.
Üstünde çok nakit taşımak huyu mudur?
Is it typical for him to carry a lot of cash around?
Üstünde eşofman üstü vardı. Altında güzel bir pantolon ve parlak deri ayakkabılar.
On top he wore a big hoodie, and on the bottom were nice trousers and shiny leather shoes.
Üstünde çalışıyorum.
I'm on it.
Üstünde çalışıyoruz.
We're working on it.
Üstünde yürü.
- Yes. Walk it.
Üstünde çalışıyorum.
I'm working on it.
Üstünde sevimli "t" ler olan... küçük krakerler buldum.
- OH, I FOUND THESE CRACKERS WITH THESE CUTE LITTLE Ts ON THEM.
- Üstünde küçük bir şey olduğunu fark etmediğimi mi sanıyorsun?
- Didn't I notice a little something on you?
Üstünde gümüş bir horoz var mıydı?
It's red with a silver rooster on it?
Üstünde isminin yazdığı büyük bir kase karnabahar var.
I have a big bowl of cauliflower with your name on it.
Üstünde denedi ama.
Well, she tried them on.
Sarı elbiseli kocaman Hintli kadın beni itekleyip durdu. Üstünde de mont vardı.
I did get shoved a couple of times by an enormous Indian woman in a yellow sari with a down jacket over it - -
Üstünde örümcek var.
There was a spider on you.
Üstünde örümcek var!
There was a spider on you!
Üstünde "Hastings" yazıyordu.
It had "Hastings" written on it.
Üstünde "Hastings" yazıyordu.
It said "Hastings" on the stick.
Geçenlerde okul üniformanı giyiyordun. Üstünde yazıyordu.
I read it on your uniform it's written on your notebook too
- Üstünde tabii.
- Yeah, it is.
Üstünde durmadı.
He didn't give it any weight.
Üstünde yazı yok, sadece manyetik şerit var.
There's no writing. Just a magnetic strip.
Üstünde resmim olan Rubik küpü.
Rubik's cube with my face on it.
Üstünde durulacak bir şey değil, bölgeden kaynaklanıyor, Bay Bartley.
Yeah, well, I mean, it's really nothing to work with. Kind of goes with the territory, uh, Mr. Bartley.
Üstünde görüntüyü nereye istersem gönderen bir mikro verici var.
It's fitted with a transmitter, a micro-transmitter, that sends the image anywhere that I want.
Üstünde görüntüyü nereye istersem gönderen bir mikro verici var.
It's fitted with a micro-transmitter that can send the image to basically anywhere that I want.
Üstünde tuş olan şu beyaz şey mi?
The white thing with the button on top?
Üstünde de senin parmak izlerin vardı.
With your fingerprints all over it?
Üstünde kıyafetten çok ağrı kesici krem var resmen.
You're already wearing more pain cream than clothes.
Üstünde ne var?
What are you wearing?
Jane, ben geldiğimde onun cesedinin, Üstünde Büyü yapıyordu.
Jane was performing a spell over his body when I got there.
Cadıları yakma büyüsünü Luke'un Üstünde geri çevirişi, Yapabileceklerinin sadece küçük Bir göstergesiydi.
Reversing the power of the witch cruet on Luke was just the tip of what she's capable of.
Üstünde kabartmalar vardı, emin değilim ama "BB" ya da "JB" yazıyordu galiba.
( Siren walls ) Is this detective Kevin James Wordsworth, rising star of guns and gangs?
Üstünde kocanızın kan izleri vardı.
There were traces of your husband's blood on it.
Üstünde bomba var.
She has a bomb
Üstünde bir süredir çalışıyorum.
I've been working on her for a while.
Üstünde ne vardı?
What was on it?
Üstünde adın yazan sandalyen var mıydı?
Did you have a chair with your name on it?
Üstünde beş dolar var mı?
You got five bucks on you?
Cinayet silahını göstermeyi planlıyoruz, Üstünde de savunma tarafının parmak izleri var, sayın yargıç.
We plan to present the murder weapon with the defendant's prints on it, your honor.
Üstünde çalışacağım.
I'll work on that.
Üstünde çalıştığımız tepe geçit vermiyor.
That hill we coming up on don't meet grade.
Üstünde epey düşündüm ve böyle bir konuda asla yalan söylemezsin.
I thought about it, and you're not going to lie about something like this.
Üstünde adım yazıyor.
It has my name on it.
Üstünde adın yazılı.
It's got your name on it.
Üstünde üreticisi ve mucidin adı listelenmişti.
On it was listed the manufacturer and the inventor.
Üstünde Everest Dağı 1980 yazan sepet.
Basket with Mount Everest 1980 written on it.
Üstünde o kadar güzel durmuş ki.
It just fits you so beautifully.
Üstünde çalışıyoruz
We're working on it.
Üstünde size ait bir şey vardı.
She had something of yours on her person.
Üstünde düşünmeye biraz zamanım oldu artı ve eksilerini tarttım kasvetli ve yalnız, bir parça pastaya gömülmüş şekilde ölmek yerine sevdiğim kadının yanında yaşamaya karar verdim.
Well, I've had some time to mull it over and weigh the pros and cons, and I've decided that I would rather live with the woman I love than die sad and lonely, hunched over a piece of lemon cake.
Üstünde araba koltuğu olan bir kasırga mı yaptın?
You built a tornado with a car seat on top?
üstünde 26
üstüne 19
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27
üstüne 19
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27