Yakınlaş translate English
856 parallel translation
Yakınlaşırsam, "Ne yapıyor bunlar?".
Any closer... and it makes people wonder what's going on.
Sana yakınlaşırım diye kendimi hep tuttum.
1 haven't let myself think about us.
Bir anda kız kardeşin Tommy ile yakınlaşıyor.
Incidentally, your sister's getting chummy with Tommy.
- Daha yakınlaş o zaman.
- Then hold me closer.
Sen ve küçük kardeşim gittikçe yakınlaşıyorsunuz.
It seems that you and sis are getting very close.
- Birbirlerine yakınlaşıyorlar iyi bu.
- They're getting along just fine.
Eğer yakınlaşırsa beni derhal bilgilendir. Emredersiniz kaptan.
If it moves in closer, you will awaken me immediately.
Bir ev döşeyen iki insan birbirine yakınlaşır.
Two people decorating an apartment are pretty intimate.
O hızlandıkça daha gürültülü ve daha yakınlaşıyordu.
The faster he walked the louder and the closer it got.
Yakınlaşın.
Get closer.
Yakınlaşınca, gelecek adımı hissediyorum.
This way I can sense your next move.
Uranus yakınlaşıyor.
Approaching Uranus.
Kamera yakınlaşır.
The camera zooms in.
Büyük oranda Dr Radcliffe sayesinde hidrojen atomlarındaki füzyonun ve buna benzer dünyadaki bütün enerji kaynaklarının kontrolü kayda değer düzeyde her gün daha da yakınlaşıyor.
It is largely due to Dr Radcliffe that control of the fusion of hydrogen atoms, and all that means in terms of the world's energy resources, is getting appreciably nearer every day.
Gittikçe şiire yakınlaşıyorum, ve bu, yaşama zannettiğimizden daha yakın olmak gibi görünüyor.
I am getting near poetry, which seems to be nearer to life than we suspect.
Yürümeye devam ettim oysa yine ayak sesleri, üstelik sürekli yakınlaşıyor gibiydi.
I keep walking, and the footsteps get closer and closer.
Yakınlaş.
Closer.
- Mesafe kalmayacak kadar yakınlaş.
One degree to overlap. Stand by to photograph.
Sanırım seni daha iyi anlıyorum. Giderek yakınlaşıyoruz.
I feel like I understand you better, like I'm getting closer to you.
John'la ne kadar yakınlaş...
How deeply are you and John invol...?
Ona yakınlaş Matt.
Get close to her, Matt.
Yakınlaşıyoruz.
We're closing, sir.
Bulutların arasında yakınlaşıyor.
Under cloud cover and closing.
20 dakika Efendim. Yakınlaşıyoruz.
20 minutes, sir. lt'll be close.
Başka kızlarla olduğumda, sana yakınlaşıyorum.
When I'm with other girls, I'm drawn to you.
Bundan sonraki geçen her süreçte ölüme daha da yakınlaşıyor olacağım.
Everything else from now on is just rolling downhill into my grave.
Beyinlerimiz yakınlaşıyor.
Our minds are moving closer.
Yakınlaş!
Prepare yourself for the shooting
Tenis oynayan bir... karaktere yakınlaşıyorum, çıldırdım mı ben?
Am I out of my head, involving myself... with a character who plays tennis?
Yakınlaşıyor.
It's getting closer.
Kim kampa yeterince yakınlaşıyor?
Now, who lives near enough?
Giderek yakınlaşıyorlar, eminim.
I'm sure it's getting nearer.
Bir çalışanla yakınlaşırsınız.
Get next to an employee.
Gittikçe daha da yakınlaşıyor.
It gets closer and closer to you.
Sanırım yakınlaşıyoruz.
I feel like getting closer to you.
Ve böyle olduğunda yani böyle olduğumuzda başka insanlara yakınlaşırız.
And I know when you get... When we get like that, we reach out for other people.
Yakınlaş!
Closer!
Hadi, iyice yakınlaş!
Come on, stay in close.
Burada bir sürü erkek var. Sığınak çukurlarında, tanklarda ve savaşlarda çok yakınlaşırlar!
There's lots of men and they get real close in foxholes and tanks and in combat!
Gerçekten yakınlaş.
Really get close.
Annene yakınlaş.
Move closer to your mother.
- 2, yakınlaş.
- 2, push on in.
Kızlarla yakınlaşıp iyi... bir eğitim vereceğinizden eminin.
You're capable of treating women courteously.
[Ayak sesleri yakınlaşıyor]
[Footsteps Approaching]
O böyle yaparken yüzü bana iyice yakınlaşır ortalık acayip karanlık olur!
By this time, his face was really close to mine - it was frightening in the dark!
Sana daha çok yakınlaşırsam, şayet sana bağlanırsam, ve sende diğerleri gibi canımı yakarsan, bununla başa çıkamam.
If i let us get close, if i made that commitment, and you hurt me like the others, i couldn't handle it.
Böyle yakınlaşınca hep ciddileşiyorum.
See, I always get so critical when I get too close.
Dans, dans, yakınlaş, slow dans.
Dance, dance, be close... as slow dance
Yakınlaşıyorlar.
They're closing.
Biz babasını hırpalarken sen onunla biraz daha yakınlaşır yanında gayet mutlu bir şekilde tutarsın.
Gives you a chance to get chummy, to keep her happy at your side... while we batter old Papa.
İşte böyle, yakınlaş, yakınlaş.
That's right, closer, closer. Put you hands on the sister, that's right.