Yolculuk translate English
9,814 parallel translation
Bu kolay bir yolculuk değil.
That's no easy trip.
Yolculuk nasıldı?
How's the drip?
Yolculuk nasıl gidiyor?
How is the trip'?
Uzun bir yolculuk muydu?
Was it a long drive'?
Bu iki günlük yolculuk ister.
It is a two day journey.
Babasıyla alışverişe çıkmıştı, arabada yolculuk ederken kaçan bir elmas hırsızından çıkan başıboş bir mermi ona isabet etti ve anında öldü.
She was on a shopping trip with her father when a stray bullet from the escaping diamond thieves travelled into her car and killed her instantly.
Küçük mesane artı uzun bir yolculuk eşittir...
Tiny bladder plus a long car ride equals...
Ama yolculuk bitince...
But as soon as the journey ends...
Dinle, bu yolculuk... 10 yıldır Londra'ya gitmedim.
Listen, about that trip... I haven't been to London in ten years.
Bağışlayın beni. Mantova'dan buraya uzun bir yolculuk oldu ve biraz temiz hava alıp bacaklarımı açmak istedim.
Forgive me, it's been a long journey from Mantua and I long for some fresh air and exercise.
Yolculuk için ufak bir şey aldım.
I got us a little something for the trip.
Yerel bir kabile olan Batisse'yle yolculuk ediyordum.
" I've been traveling with the Batisse, an indigenous tribe.
Anılarıma yolculuk etmek istedim.
Just a little trip down memory lane.
Bir tür girdap içinde yolculuk yapmış ve bir zaman yolcusu gibi zamanda yol almış olmalıyım.
I must've travelled through some sort of vortex and tumbled through time, like a time traveler.
Bir seyahat... Yolculuk...
A trip... a cruise...
Kılık değiştirerek yolculuk etmeliyiz. Bizi kimse tanımamalı.
_
Ama zamanda yolculuk yapan biriyle karşılaştığına inanmıyorum.
I am, but I do not believe that it was a time traveler.
Şu anda bilinen bilime göre zamanda yolculuk yapmak imkansız.
Now, in all currently known science, time travel... is impossible.
Yolculuk için çok hastalar.
They're too sick to travel.
Zamanda yolculuk.
Time travel.
Tarih 9 Ekim 1995, zamanda yolculuk yaptın ardından düğününü iptal ettin, ve her şey tamamen normal.
It's october 9, 1995, you traveled through time, and you called off your wedding, and everything is perfectly normal.
Zamanda yirmi sene yolculuk yapıp, düğünümü iptal etmemin ve tüm hayatıma sana kahve yapmak için yeniden başlamamın imkanı yok.
There is no way I traveled back in time 20 years, called off my wedding, and restarted my whole life just to get your coffee!
Zamanda yolculuk yapıp düğününü iptal ettin ve her şey tamamıyla normal.
You traveled through time and you called off your wedding, and everything is perfectly normal.
Bu sonbahar size yakın bir sinemaya geliyor, sıkıcı giriş düzeyi bir iş bulmak için zamanda yolculuk yapan kadın.
Coming this fall to a theater near you, a girl travels back in time to find a boring entry level job.
Yolculuk için gerekli şartları sağlayabildiğini düşünsek bile bu yolculuk gizli tehlikelerle dolu olacaktır.
Assuming you could create the conditions necessary to take that journey... well, that journey would then befraught with potential pitfalls.
Bir olayı değiştirmek için zamanda yolculuk edersen o olayın olmasının ana sebebi olursun.
If you travel back in time to change something, then you end up being the causal factor of that event.
- Zamanda yolculuk.
Time travel.
Teorik olarak, zamanda yolculuk o otoyola bir giriş yeri bulmak sadece.
Theoretically, to travel through time, one merely needs to find a way onto the highway.
Zamanda yolculuk ve süper hızda hareket etme yeteneğiniz tamamen tükenmiştir.
Your ability to move at super-speed As well as travel in time has been completely depleted.
Uzun bir yolculuk oldu.
Look, it's been a long drive.
Yolculuk bilgilerin, ne zaman indin ne zaman bindin, hepsini.
Your journey details, times, all paid up.
Tıpkı daha önce zamanda yolculuk ettiğimde olduğu gibi.
Just like when I time travelled before.
Her birinizin manevi düşmanınızla tek başına yüzleşecek bir yolculuk yapmanız gerekiyor.
Each of you must journey out alone to face your spiritual adversary.
Her birimiz yeni zırh ve silah oluşturacağız, sonra tek başına yolculuk edeceğiz, biz ruh aleminde meydan okuyup, gerçek dışı olmayan yerde gerçek olup, ve bizim nihai kaderimizle karşılaşacağız.
( Leonardo ) Each of us will forge new armor and weapons, then journey on alone, where we'll be challenged in the spirit realm, the place where the unreal become real, and we meet our ultimate fate.
Yolculuk için teşekkürler, çocuklar!
Thanks for the ride, fellas!
Yolculuk nereye?
Where to?
Wyatt Earp ve Bat Masterson'la yolculuk etmiş. Butch Cassidy'yle gizli olarak çalışmış.
Well, he rode with Wyatt Earp, Bat Masterson, worked undercover with Butch Cassidy.
Mclelland ve Rowse'ların Tilbury'a kadar bizimle yolculuk yapacaklarını söyledim mi?
Did I tell you the Mclellands and the Rowses are travelling with us right up to Tilbury?
Bu kadar ağrın varken yolculuk yapmanı tavsiye etmem.
With the amount of pain you're in I wouldn't recommend it.
Doğu sahil ofislerini kontrol etmek amacıyla bir yolculuk sadece.
This is just a trip to check out the east coast offices.
Zamanda yolculuk çoğu kez öngörülemez ve hâlâ son derece tehlikelidir.
Time travel is very often unpredictable, and still extremely dangerous.
Yolculuk nereye?
Where are you headed?
Korbell, Sosa çetesine bir yolculuk yapmayı planlıyormuş.
Korbell's going to flip against the Sosa cartel.
Manhattan'dan Queens'e kadar ölü biriyle yolculuk zor olacak, dostum.
It's gonna be a long car ride with a dead body from Manhattan to Queens, man.
Anılara yolculuk gibi.
Like a trip down memory lane.
Uzun süredir zamanda yolculuk yapmadım.
_
Sıkı dur bebecik, 1999'a doğru bir yolculuk yapacağız.
Okay, hang on, baby. We're going to party like it's 1999.
Sıkı dur bebecik, 1999'a doğru bir yolculuk yapacağız.
Hang on, baby. We're gonna party like it's 1999.
Yeteneğini algılayabiliyorum. Işınlanma, zamanda yolculuk.
I'm picking up his ability- - teleportation, time travel.
Nathan, unutma ; birini zamanda yolculuk ettirirken uzay zaman devamlılığında bir bozulma yaratırsın.
Nathan, remember, when you're sending someone through time, you're pinching the fabric of the time-space continuum- -
Zamanda yolculuk nasıl bir şey?
What's time travel like?