Zaman kaybı translate English
2,012 parallel translation
Efendim, bana doğrudan bir emir verdiğinizi anlıyorum ve saygıyla bunun bir zaman kaybı olacağını söylüyorum.
Sir, I understand you gave me a direct order, and I respectfully suggest it would be a complete waste of time!
Bunun zaman kaybı olacağını söylemiştim.
Told you this would be a waste of time.
- Tam bir zaman kaybıydı.
- It was a waste of time.
- Tamamen zaman kaybı değildi.
- It wasn't a complete waste of time.
Boşuna zaman kaybı.
It's a waste of time.
Bana kalırsa, onu duruşmaya sokmak sadece zaman kaybı.
It's a waste of time putting him on trial if you ask me.
Tamamen zaman kaybı olmuş.
Well, that was a complete waste of time.
- Tam bir zaman kaybı.
It's a waste of time
Herhangi bir yerde olabilecek gizlenmiş bir düşmanı aramak... kesinlikle zaman kaybıdır.
Searching for a concealed enemy who could be anywhere... is a waste of time.
- Ne zaman kaybı ama.
- what a waste of time.
Bu uygulama anlamsız ve onur kırıcı bir zaman kaybı.
- this exercise is a pointless And insulting waste of time.
Çocukken bile bu ancak zaman kaybıydı.
Even as a kid, it was a waste of time.
İlaç bağımlıları ; zaman kaybı.
Drug seekers, waste of time.
Bu sadece zaman kaybı.
This is a waste of time.
Tam bir zaman kaybı, eğer sen...
GSR's a complete waste of time if you...
Bugünün güçlü şifrelemeleri ile kodlanmış iletişimi deşifre etmeye çalışmak zaman kaybıdır.
With today's powerful encryption... it's usually a waste of time trying to decipher coded communication.
"Gerçek aşklarda arkadaşlık abartılmış bir şeydir, temel şeylerdendir zaman kaybıdır, artı bir şeydir."
"Friendship in true love is : An overblown concept, a fundamental concept a waste of time, a bonus."
Bunun tamamen zaman kaybı olduğunu söyler misin? Yapacak çok işim var.
Could you relate that this is complete waste of time and I have work to do?
Bence zaman kaybıydı.
What are you talking about? Here.
# # Bu ne büyük bir zaman kaybı fikri geçti aklımdan... # #
* What a waste of time the thought crossed my mind *
Ayrıca 4 : 00 te somon teknesine yetişmeliyim, kaçırırsam bu gezi... tamamen zaman kaybı olacak.
In the meantime, i got a 4 : 00 salmon boat, and if i miss that, this trip... Is a complete waste.
Zaman kaybı.
What a waste.
Birkaç hafta önce ona piyano çalmamın tam bir zaman kaybı olduğunu söylemiştin.
Couple of weeks ago, you told me playing to her was a complete waste of time.
Herkes için büyük bir zaman kaybı bu.
We do not ata informed for prAsence another Tamoin. It is not Tamoin,
Çünkü bu tamamen zaman kaybıdır.
it's a waste of time.
- Zaman kaybı da ondan abi.
- because it's a waste of time, man.
Çünkü bu zaman kaybı.
Because that is a waste of time.
Aykırı olması istemek sadece zaman kaybı.
Wanting to be different is just a waste of time.
Sadece zaman kaybı.
Thats all you getting.
Hayır, dinle. Kang, zaman kaybı.
No, listen to me - - Kang is a waste of time.
Zaman kaybı.
It's a waste of time.
Bence zaman kaybı.
Waste of time.
Zaman kaybından başka bir şey değil.
I knew this was a waste of time.
- Hayır. Bence zaman kaybı ve...
I think it's kind of a waste of time and m- -
Kardeşim bu zaman kaybı.
Bro, this is a waste of time.
- Yolculuk zaman kaybı olur. Partiye gidiyorum.
- Then the trip would be a waste.
Tamamen bir zaman kaybı olacaktı.
That was a complete and utter waste of time.
- Ne zaman kaybı ama.
- Oh, what a waste of time.
Bazı insanların işimin havasından diyor. Ben ise zaman kaybı diyorum.
Some people call it a perk of my job.
Zaman kaybı olduğunu söylemiştin.
You said they were a waste of my time. - Yeah, yeah.
Bakın tüm bunlar zaman kaybı.
This whole thing is a waste of time.
Hayır, tam bir zaman kaybıydı.
No, it was a total waste of time.
Seni Rebecca'nın zaman kaybı olduğu konusunda uyarmıştım, değil mi? - Yapma ama Babalık.
I warned you about Rebecca being a waste of time, didn't I?
Çok değerli zamanımızın kaybı!
A waste of time that we can ill afford!
O zaman bu benim kaybım.
I head back to Hong Kong in the morning.
Bu zaman kaybı.
This is a waste of time.
O zaman kan kaybından ölmüştür.
- Then she bled out.
O gerçeten zaman kaybıydı.
He asked Margot if she wanted to come.
Bu benim için zaman kaybı.
So, no it is not a joke, your honor, it is not our client. Jake Garner died. Dr. Farrar is responsible.
Bu test zaman kaybı.
This test is a waste of time.
- Bu tamamen mesafe kaybını önlemek veya zaman kazanmak için kasten ileriye atılmış bir pastı.
That completely was a forward pass which they threw intentionally incomplete to avoid loss of yardage or to conserve time.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144