Zamanımız bol translate English
114 parallel translation
Zamanımız bol.
We have time.
Zamanımız bol.
We have plenty of time.
Zamanımız bol.
We got plenty of time.
Nasılsa zamanımız bol.
We got plenty of time later.
- Acele etme canım, zamanımız bol.
- Take it easy, honey. We've got lots of time.
- Tabi, zamanımız bol nasıl olsa!
Sure, we got lots of time.
Zamanımız bol.
We've got time.
Şu an sükunet var ve zamanımız bol.
There's a lull now, and we have time.
Zamanımız bol.
There's ample time.
Zamanımız bol.
We've got plenty of time.
Zamanımız bol.
There's lots of time.
doğru, zamanımız bol.
Right, alot oftime.
Zamanımız bol.
There's plenty of time.
Zamanımız bol, Alexander. Ve ben cevabını öyle merak ediyorum ki sonsuza dek burada beklemeye hazırım.
We have plenty of time, Alexander, and I'm so interested in your answer that I am prepared for to wait indefinitely.
- Morales davası listede bir sonraki ama. - Zamanımız bol, Bay Levinsky.
The morales case is next on the docket.
Zamanımız bol demek ki.
Plenty of time.
Zamanımız bol.
There's all kinds of time.
Zamanımız bol.
Let's take our time.
Zamanımız bol.
Still got plenty of time.
Ağırdan alalım tamam mı? Nasıl olsa zamanımız bol.
He talks like a pea brain, but there's nothing on him.
- Nasılsa zamanımız bol değil mi? .
- We've got all the time in the world.
Onun işi hemen bitmeyeceği için zamanımız bol.
It's about time Ella will look after ourselves how she is doing
Telaş etme, zamanımız bol.
Dont worry, we've got plenty of time.
Zamanımız bol mu?
We've got plenty of time?
Bol bol zamanımız var.
We have plenty of time.
bol zamanımız var.
Hope we didn't bite off more than we can chew. Aw, we got plenty of time.
- Bol bol zamanımız olsa olurdu.
- Yes, if we had time, lots of time.
Biz ve çocuklarımız için iyi bir toprağa bol suya ve zaman geçirecek oyunlara sahibiz.
There's us and the young'uns, good land, plenty of water, game for the killin'.
Bol zamanımız var.
We got plenty of time.
Geleceğinizi biliyorduk, parayı kasabadan çıkarmak için bol zamanımız oldu.
We knew you were coming, so we had plenty of time to get the money out of town.
Limandan çıktıktan sonra, tanışmak için bol bol zamanımız olacak Bay Kyle.
After we clear the harbor, there'll be plenty of time to get acquainted, Mr. Kyle.
Bol bol zamanımız var.
We have all the time in the world.
Seni niye sorguya çekecekmişim? O iş için bol bol zamanımız var.
There's plenty oftime for that.
Bol bol zamanımız var.
There's plenty of time.
Oldukça bol zamanımız var.
There's plenty of time
- Bence yaşlanıp ele ayağa düşmeden önce hala bol zamanımız var.
- And we still have... we still have plenty of time, I think, you know, before we're old and decrepit. - Well, I...
Nick, bol bol zamanımız var.
Nick, we have plenty of time.
Hatalarımızı tekrarlamak için çok bol zamanımız var. Bir sonsuzluk.
We have time in abundance, an eternity to repeat our mistakes.
- Bol bol zamanımız var.
- We have all the time in the world.
Phoebe, Mısırlı köle bir kız olduğu hikayeyi anlatsa bile yine de geriye bol zaman kalacak demektir....
We'll have plenty of time.
Onlar gelmeden önce anlaşmayı bitirmek için bol bol zamanımız var.
We'll have plenty of time to finalise the deal before then.
Biliyormusun, O Red'i rahatsız ettiği kadar beni rahatsız etmiyor... ve onun zamanı bol, yılbaşının gelişi... ve yanlızca yarım gün çalışması.
You know, she doesn't bother me as much as she does Red... and he's tense enough, what with Christmas coming up... and him only working part-time.
Cinayet kurbanımızın zehir raporunu yolladığım zaman bol miktarda buldum.
I found it in abundance when I sent the tox screen in on our murder victim.
- Bol bol zamanımız var.
- Plenty of time.
Radyo istasyonuna gidip biletleri kapmak için bol bol zamanımız var.
Ample time to go to the station and grab our tickets.
İşten el çektirildiğimize göre bol bol zamanımız var.
We got nothing but time now that we're on administrative leave.
Parti için bol zamanımız olacak.
We'll get there in plenty of time for the party.
Daha sonrası için bol zamanımız olacak, ne demek istediğimi anladın mı?
Plenty of time for that afterwards. Know what I mean?
Düşünsene, istediğimiz her şeyi yapacak bol zamanımız olacak.
Think about the free time we'll have to do all the things we wanna do, huh?
Sabah olanları açıklamak için bol zamanımız olacak
There will be plenty of time to explain what happened in the morning.
Konuşmak için bol zamanımız olur.
There will be plenty of time for us to discuss things.
bologna 19
bol şans 369
bölüm 137
bol şanslar 63
bölümü 16
bölüm 2 32
bölüm 3 28
bölümün sonu 16
bölge 121
bölüm 1 42
bol şans 369
bölüm 137
bol şanslar 63
bölümü 16
bölüm 2 32
bölüm 3 28
bölümün sonu 16
bölge 121
bölüm 1 42
bölüm 5 16
bolland 25
bolivya 30
bölük 130
bolonya 19
böldüğüm için özür dilerim 27
böldüğüm için üzgünüm 45
bölge savcısı 19
bolie 36
zamanı 41
bolland 25
bolivya 30
bölük 130
bolonya 19
böldüğüm için özür dilerim 27
böldüğüm için üzgünüm 45
bölge savcısı 19
bolie 36
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37