English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Z ] / Zavallıcık

Zavallıcık translate English

801 parallel translation
Zavallıcık nefes almaya başladı!
The poor devil is breathing.
Zavallıcık.
Poor fellow.
Zavallıcık.
Poor devil.
Zavallıcık kısa bir süre sonra aramızda olmayacak ve başka bir manyak da imparatorumuz olacak.
Soon she will be no more, poor soul... and another maniac will become our emperor.
Zavallıcık hayatını hapiste geçirdi ve onun peşinden gitmem için beni zorladı, sonunda da...
Poor guy spent his life in prison and urged me to follow in his footsteps, so... -
Zavallıcık daha o güzelim gözlerini kullanmayı öğrenmedi bile.
Poor darling hasn't even learned how to use his precious eyes.
Zavallıcık.
Poor dear.
- Zavallıcık.
- You poor, poor boy.
Zavallıcık.
Oh, you poor lamb.
Zavallıcık!
Poor thing!
Zavallıcık! Nerede olabilir ki?
Poor thing, where could she be?
Zavallıcık, neredeyse aklını kaçırıyordu.
Poor dear, she was almost out of her mind.
Zavallıcık.
The poor dears.
Zavallıcık çok sabretti.
And he's been so patient, the poor dear.
Aşağıda törenin yapılmasını bekliyor zavallıcık.
He's down there waiting for the services, poor dear.
Zavallıcık, kalbi çok kırılacak.
Poor kid, she'd be broken-hearted when she —
- Zavallıcık.
- Oh, you poor darling.
Sefil görünüyordu, zavallıcık.
She looked pathetic, poor thing.
Seni zavallıcık!
Oh, don't. You poor little thing.
- Zavallıcık.
- Oh, you poor child.
Zavallıcık.
Bless his soul.
Zavallıcık, canını yakmış.
Poor little fellow. He's hurt himself.
Ben olmasam başın beladaydı seni küçük zavallıcık.
Without me you would have been in trouble, you poor little thing.
Zavallıcık!
Poor you!
"Zavallıcık, zavallıcık" desin isterdim.
"Poor thing. You poor, poor thing."
İki hafta boyunca sadece Akron, soğuk bira ve "Zavallıcık," biraz monoton olmaz mı?
Wouldn't that get a little monotonous, just Akron, cold beer and "Poor, poor thing" for two weeks?
Zavallıcık. O kadar üzlüyorum ki onun için.
But I feel so sorry for him.
Zavallıcık, bizi dinliyormuş!
Poor thing was out there listening to us.
İşte burada, zavallıcık.
Here she is, the poor thing.
Zavallıcık benim olduğunu sanmış.
The poor darling thought it was mine.
Zavallıcık!
Poor soul.
Zavallıcık, ayıplamam seni doğrusu.
Poor knave, I blame thee not.
- Zavallıcık biraz yorgun.
- Fatigue, poor thing.
- Bu zavallıcık ne yaptı!
What's the matter? What's the poor boy done?
Zavallıcık, neyi vardı?
Poor thing, what was wrong?
- Zavallıcık, bu yollar yıpratmış olmalı.
Poor thing, it must be hard for her on this road.
Zavallıcık.
Poor soul.
Zavallıcık.
My poor darling.
Zavallıcık.
Poor little thing.
Onları donduracak, zavallı adamlar, çıplak başları ve yırtık kabanlarıyla ayakta!
They'll freeze, those poor men, standing with bare heads and in torn overcoats!
Zavallı Concha'cık.
And poor little Concha.
Zavallı kızım, çılgınca bir şey yaptın.
My poor girl, you've done a mad thing.
Sonra... ben ışıkları söndürünce, her yer kararınca... yukarı çıkıp zavallı adamı kanala götürürsün.
And then when I turn out the lights, when everything's dark here you come up and take the poor man down to the canal.
Benim zavallı çılgın kız kardeşim, Benim zaten bir işim var.
My poor lunatic sister, I happen to have a job.
Zavallı esir sarı kuş asla inanamazdı sıradan bir kırlangıçın asil bir kuşu reddedebileceğine.
The spoiled and petted yellow bird could scarce believe it true that a common sparrow should refuse a bird with blood so blue
- Zavallı Martha'cık.
- Poor little Martha.
Zavallıcığım benim, neredeyse çıkıveriyordun aklımdan.
My dear old thing. I almost forgot you.
Böylesine zavallı bir nakli kabul etmek onur kırıcı olsa da Sibella'yı her gün görebilme umudu reddedilemeyecek kadar çekiciydi.
It was galling to accept the status of a poor relation but the certainty of seeing Sibella every day was too tempting to be refused.
Çok can sıkıcı bir durum ve korkunç bir hayal kırıklığı biliyorum ama... Zavallı arkadaşım Bunbury'nin yine rahatsızlandığını bildiren bir telgraf geldi.
It is a great bore, and I need hardly say... a terrible disappointment to me... but I've just had a telegram to say... that my poor friend Bunbury is very ill again.
Zavallı Michael, heyecan verici bir kadını sıkıcı bir bez bebek için terkederek nasıl da kendini mahvediyor.
Poor Michael, how he shortchanges himself deserting a warm, exciting woman of the world for an insipid wax doll.
Evet, zavallıcık!
You're so gullible.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]