Çavuşum translate English
519 parallel translation
Biliyor musunuz, yedek kuvvetlerde çavuşum.
I'm a sergeant in the reserves, you know.
- Ne var, Çavuşum?
- What's up, Sergeant?
Vay vay benim eski çavuşum.
Well if it ain't my old sergeant.
Çavuşum!
Sarge!
Çavuşum, ileride iki adam var.
Sarge, two guys ahead.
Buyurun mataram çavuşum.
My canteen, Sergeant.
- Evet çavuşum.
- Yes, Sergeant.
- Peki çavuşum.
- Yes, Sarge.
- Ne çavuşum?
- What, Sergeant?
80 kilometre kadar ileride çavuşum.
About 50 miles, Sergeant.
İlerideki kumlar fenadır çavuşum.
Bad sand ahead, Sergeant.
Peki çavuşum.
Yes, Sergeant.
Çok iyi çavuşum.
Very good, Sergeant.
Çavuşum, tahmin ettiğim gibi kuyu kuruyor.
Sergeant, just as I expected. The well has gone dry.
Yok çavuşum.
No, Sergeant.
- Yok çavuşum.
- Nothing, Sarge.
- Evet çavuşum.
- Yes, Sergeant?
- Buradayım çavuşum.
- Ici, Sergent.
- İyiyim çavuşum.
- Fine, Sergeant.
Ben onu yakalarım çavuşum.
I'll get him, Sergeant.
Ama çavuşum sizin şartlarınızı öğrenmek istediğini belirtmedi.
But my sergeant did not say he would like to hear your terms.
Merhaba çavuşum.
Hi, Sarge.
- Çavuşum benimle birlikte...
- I have my sergeant with me...
Ben bir çavuşum.
I'm a sergeant.
- Kaybettim çavuşum.
- I lost it, Sergeant.
Benim çavuşum mu?
My Sergeant?
Çavuşum, bir puro buyur!
Hey, Sergeant, one cigar.
Kıdemli Çavuşum.
Seaman First.
Çavuşum geçen gün Wales tamirhanesinde soruşturma yaparken geçenlerde orada 60 küsur sterlinlik bir hesabı kapattığınızı öğrenmiş.
My sergeant happened to be making inquiries at Wales'Garage the other day, and it appears that you settled an account there recently for just over £ 60.
Çavuşum bunu rapor etmeden önce biraz daha araştırmış.
Yes, my sergeant decided to dig a little deeper before he put in his report.
Şarap dükkanındakiler yanınızda olduğunu söylemiş. Çavuşum da tamirhaneye ve terzinize sormuş.
The wine shop said you had it when you paid your bill so my sergeant checked on your garage and tailor.
Günaydın Bando Çavuşum Bendeniz Antonio Carotenuto.
Maestro, I'm the Warrant Officer, Sir Antonio Carotenuto.
Amerikan ordusunda çavuşum.
I'm a sergeant in the U.S. Army.
Ben, basit bir çavuşum, görüyorsun, fakat o, o Komiser.
Me, I'm a simple Sergeant, see, but him, he's a Lieutenant.
Görevimiz burada karışıklık çıkarmak mı çavuşum?
They're saying that there will be bloody mess, Sergeant?
Bizi cepheden çok uzakta bıraktılar çavuşum.
They have left us very far of the front, Sergeant.
O burada bizimle, çavuşum.
He is here with us, sergeant.
- Takviye kuvvetler geldi, çavuşum!
- They're coming, sergeant!
Benim bir çavuşum Filipinler'de kulağını kaybetti.
Sergeant of mine in the Philippines once lost an ear.
Uzunca bir süredir kıdemli Çavuşum.
I've been a First Sergeant too long.
Olabilir, çavuşum.
Maybe so, sergeant.
Selam, Çavuşum.
- Hi, sarge.
Edie, mülâyim biri Çavuşum. Ve bana inan ki mülâyimlik büyük bir risktir.
Edie's a soft touch, sergeant... and take it from me, a soft touch is a bad risk.
Çavuşum, nedir o sesler?
Colour Sergeant Bourne, what's that shooting?
Evet, çavuşum.
Yes, Colour Sergeant.
Emret, çavuşum.
Yes, Sergeant?
- İyidir, çavuşum.
- Yes, baritone, Sergeant.
Evet, çavuşum.
Yes, Sergeant.
- Yaralı, çavuşum.
- He's wounded, sir.
- Burada, çavuşum.
- Yes, Colour Sergeant.
Çavuşum.
Sergeant.