Acımasız translate Spanish
6,712 parallel translation
Senden gelince ne kadar da acımasız bir duyarlılık.
Bueno, ese es un sombrío sentimiento viniendo de ti.
Yoksa bu da babam olduğunu söyleyip yeniden doğduğunu iddia eden adam gibi mide bulandırıcı acımasız yalanlarından biri miydi?
¿ O esa fue otra mentira que dice ser mi padre que regresó de la muerte?
Klaus gelmiş geçmiş en acımasız vampirdir ve tahmin et bakalım.
Mira, Klaus es el vampiro más implacable de toda la historia, y adivina qué.
Tatlım, iki genç lezbiyen kızın ayrılığı gerçekten acımasız olabiliyor.
Cariño, las rupturas entre adolescentes lesbianas pueden ser especialmente brutales.
Sen prense saldırarak Allah'ın kendisine saldırdın ve O'nun gazabı acımasız olacak.
Al atacar al Príncipe, ha atacado al mismísimo Allah. Y su ira es implacable.
Her zaman acımasız, yalnız bir kadın olarak kalacaksın.
Siempre serás una amargada y solitaria mujer.
Hala sadece kendini düşünen acımasız bir yalnızlık hastasısın.
Sigues siendo una solitaria amargada que solo se preocupa por sí misma.
Hepimiz gibi ama acımasız olmak güzellik getirebilir.
Al igual que todos, pero una aparente crueldad puede devenir en belleza.
Eze eze çıkarın ortaya. İstediğiniz cevabı almak için acımasız olun.
Se la sacan a golpes, implacables en búsqueda de la respuesta que quieren.
Fausto akıllı ve acımasız bir adam.
Fausto es inteligente y despiadado.
Unutma, acımasız gerçek yanlış umuttan hep daha iyidir.
Recuerda, la dura realidad es mejor que la falsa esperanza.
Bu kadar acımasız olma.
No seas malo.
Tüm sınıf arkadaşlarım bana acımasız lakaplar taktılar. Kasklı Shelly, Koca Kafa Shelly.
Todos mis compañeros me ponían apodos crueles como "Shelly casco" y "Shelly cabezón".
Ihab da Tariq kadar acımasız.
Ihab es tan despiadado como Tariq.
Tarihe acımasız başka bir diktatör olarak geçebilirsin.
Puedes aparecer en la historia como otro brutal dictador más.
Acımasız katliam o tek eylemi, silahsız karşı işlenen.
Eso solo acto de carnicería despiadada, perpetrados contra desarmados...
Şunu söyleyebilirim ki evlat, genetik çok acımasız olabiliyor.
Te digo, la genética es una puta amante cruel.
Onu yakalayıp kendilerini koruması için en acımasız suçlularınızın koğuşlarını boşaltıp onları serbest bıraktık.
Hemos vaciado la celda de aislamiento permitiendo a sus criminales más despiadados salvarse cazándolo.
Tarihe acımasız başka bir diktatör olarak geçebilirsin ya da halkını dinleme cesaretini göstermiş bir lider olarak hatırlanabilirsin.
Puedes pasar a la historia como un brutal dictador más. O puedes ser recordado como el líder que tuvo el valor de escuchar a su pueblo.
Lorelei bazı zamanlar bencil olabilir ama acımasız değildi.
Lorelei podría ser egoísta a veces, pero no cruel, no así.
Sabır, hız, uyumluluk, acımasızlık.
Paciencia, velocidad, adaptabilidad, crueldad.
Çocukların acımasız cephelere gönderilmeyeceği bir yer olacak.
¡ Una aldea donde los niños no serán enviados a terribles campos de batalla!
- Yeryüzünde senden daha acımasız kuzeyli katili görmedim.
Nunca vi un mejor asesino de yankees sobre la superficie de la Tierra.
- Bu daha acımasız.
Bueno, parece que con esto se gana más.
Çok soğuk, acımasız ve mesafeliydi.
Era... frío, cruel, distante.
Ama bir demiryolu yapmak için acımasız ve kuvvetli adamlara ihtiyacımız var.
Pero necesitamos hombres duros para construir el ferrocarril.
Acımasız.
Despiadado.
Evet. Müdür Rooney çok acımasız.
Sí, el director Rooney es tan malo.
Acımasız ve şiddet dolu bir adalet peşinde. Ki biz bunu tasvip etmiyoruz.
Su idea de justicia es brutal, violenta, no la compartimos.
Vay, ne kadar da acımasız.
Es incansable.
Sana yaptığı tek şeyse izin vermek oldu. Gerçekte olduğun adam olmana izin verdi. İlgi bekleyerek dolanıp duran bir yavru köpek değil de, istediğini elde etmesine kimsenin engel olamadığı o acımasız korsan olduğunu hatırlattım.
Lo único que hice fue darte permiso, permiso para ser el hombre que realmente eres... no un perrito faldero detrás del sujeto que le gusta, sino un pirata despiadado,
Biraz acımasız olmalısın.
Tienes que ser un poco despiadado.
Ancak peşimizde acımasız ödül avcıları var, ve şimdiye kadar vagona bakıp içinde olmadığımızı fark etmişlerdir.
Pero hay una manada de cazadores de recompensas despiadados... que ya habrán alcanzado el carro para ahora... y se han dado cuenta de que no estamos en el mismo.
Acımasız davranıyorsun.
Estás siendo cruel, y si no estuviéramos en un sitio tan público,
Cahill bize karşı acımasız olacak.
Y Cahill va a ser brutal con nosotros.
- Bu korkunç ve acımasız.
- Es perverso y cruel.
Benden acımasız ve huysuz olmamamı istiyorsun.
Quieres que no sea perverso y cruel.
Acımasız bir adamdır.
Es un tipo duro.
Düşmanlarımın nefretinin rüzgarının ve acımasız kaderin dev dalgalarının karşısında yıkılıyorum.
Estoy siendo azotado por los vientos de mis enemigos y perseguido por las gigantescas olas del cruel destino.
Ark'ta, acımasız ve katı olmamız şarttı.
En el arca, teníamos que ser despiadados, sin compromisos.
Acımasız olacak ve sen de bunu biliyorsun.
Va a ser grave, y lo sabes.
Evren acımasız, umursamaz bir boşluktur.
El universo es un vacío cruel e insensible.
Hepimiz bu çevrenin ürünüyüz, Aç Hipopotam oyunundaki misketler gibi acımasız evrende zıplıyoruz.
Porque sólo somos producto de nuestras circunstancias rebotando como pelotitas en el juego de tragabolas...
Yerçekimi ne yazık ki açıklaması en imkansız teoridir ve bu hesaplamalara başladığınızda dünyadaki hiç bir bilgisayarın yapamayacağı yada tüm bilgisayarlar bir araya gelse yapamayacağı rakamlarla karşılaşırsınız.
La gravedad, desafortunadamente, es una de nuestras más complicadas teorías en la manera en que interactúa. Y lo que sucede es que cuando haces estos cálculos, muy rápidamente empiezas a encontrar expresiones con las cuales ninguna computadora del mundo, o todas las computadoras del mundo... tendrían la posibilidad de hacer esos cálculos.
Şey insanlar bana hep sorar ve aç birisi yazdıklarınızı okuyana kadar göndermeye devam edin derim.
Bueno, la gente me pregunta eso a cada rato y les digo, "sólo sigue escribiendo cartas hasta que uno de los más hambrientos lea tus escritos".
Demek ki, o sevimli, kırmızı, üstü açık arabayı ofisindeki otoparka başkası götürdü.
Así que alguien más llevó ese lindo convertible rojo hasta tu oficina.
Hemşerilerim, büyük bir acıyla çok sayıda Abbudin Saray Muhafızı üyesinin kaybına sebep olan uçak kazasının haberlerini doğruluyorum.
Queridos compatriotas, con gran pesar confirmo la noticia del accidente de avión con resultado de la pérdida de más de dos docenas de miembros de la Guardia de Élite de Abbudin.
Şeker gibi görünüyorlar... 45 günün ardından, şekerle ilgili olarak yalnızca açık bir bir mesaj almadığımız gittikçe daha da kesin bir hal aldı.
Se ven como el azúcar, no lo hacen... Después de 45 días, se hizo cada vez más evidente que simplemente no estamos recibiendo un mensaje claro sobre el azúcar.
Bana en çok acı çektiren halkımı acı içindeyken izlemek Çünkü güvenilmez hain bakanlarımızın güç için savaşmalarına izin verdim.
Lo que más me duele es ver sufrir a mi pueblo, porque dejé a ministros traidores luchar por el poder.
Dosya yeniden açıldığında bunun bir iddiadan fazlası olduğunu bulacaksınız.
Cuando el caso sea reabierto, verá que es más que solo una denuncia.
- Senin ve birkaç kişinin daha, sahte bir Twitter hesabı açıp Jody ile ilgili terbiyesiz şeyler yazdığınızı söyledi.
Dijo que abriste una cuenta falsa de Twitter, en la que tú y muchos más publicaron cosas muy desagradables... -... sobre Jody.