Alır translate Spanish
101,077 parallel translation
İki dakikanı alır Noah.
Tomará dos minutos, Noah.
Hey, bende alırım onlardan bir tane.
Oye, yo tomaré uno de esos.
Bir şey alır mısın Bayan Grange?
¿ Puedo traerle algo, Srta. Grange?
Çaresiz çocukları bulurum, Onları yatağıma alırım.
Busco a chicos al borde de la desesperación y me los llevo a la cama.
Ya bunu düzeltip bana bir şeyler getirin yada işlerinizi elinizden alırım.
O resuelven esto y me traen información válida o despídanse de sus empleos.
Sen sola alırsan, ben doğru alırım.
Vete a la izquierda, yo voy a la derecha.
Ama şemsiye bana lâzım yoksa alev alırım anladın mı?
Pero necesito el paraguas, o de lo contrario, me quemo, ¿ sabe?
Alev alırım dedi.
Ha dicho que ardería.
Başka para yoksa kişiye özel bovling toplarımızı katlanan bisikletlerimizi alır gideriz.
Oye, si no hay más dinero, nos llevaremos nuestras bolas de bolos personalizadas, nuestras bicicletas y nos iremos.
Lenny, at veziri alır.
Sé que faltan tres meses, pero no es demasiado temprano para reservar.
- Hayır, AAA alır.
No, esto usa AAA.
Sonra seni alırım ve beraber eve gideriz.
Te paso a buscar después y la mostramos juntos.
- Ben alırım.
- Yo la compro.
Yo, ben alırım.
No, lo haré yo.
Ben evrakları alırım.
Yo tomaré los archivos.
Evet, Kelly'yi ben alırım.
Sí... traeré a Kelly.
- Seni yarın alırım ya da daha önce, fikrini değiştirirsen.
- Yo también te extrañé. - Vendré a recogerte mañana o antes si cambias de opinión.
Ne kadar zamandır beni gözetliyor ve benden bilgi alıyordun?
¿ Por cuánto tiempo has estado espiándome? ¿ Vendiéndome?
Hayır, siktir git, kaltak!
¡ No, vete al carajo, perra!
Üç taraftan kırılmış. başa çıkabiliyorum ama...
Está fracturado en tres partes y solo me dieron hidrocodona y si me tomo diez al día, soporto bastante el dolor pero acabo de tomarme la última pastilla y ahora- -
Dünya ve Mars bu lanet şeylere dikkat çekti. Yüz yıldır birbirlerine.
La Tierra y Marte se han apuntado esas malditas cosas el uno al otro por más de cien años.
Cortazar tarafından alınır.
Se ha llevado a Cortazar.
Yolculuğu atlatacaktır.
Debería sobrevivir al viaje.
Eğer Bay Axelrod, beş milyon doları davayı düşürmesi için savcıya rüşvet olarak verdiği ifadesini verirse ona dokunulmazlık vermede hazırız.
Estaríamos dispuestos a darle al Sr. Axelrod inmunidad judicial... si atestiguara que los cinco millones de dólares eran, de hecho, un soborno para el fiscal federal.
Çalışanlarına fazla mesai yaptırıp ödeme yapmamışlar ve üstünü örtmüşler.
Han privado a sus empleados de millones por horas extras impagas y se han comprometido en un encubrimiento al más alto nivel.
Kolayca alır mısın
¿ Lo tomarás con calma?
En azından bir ayı bir hayvandır!
¡ Al menos, un oso es un animal!
Sadece beş dakikadır telefondayım.
Solo estuve cinco minutos al teléfono.
Bu Ulusal Güvenlik işe alım merkezine yapılan terörist bir saldırıydı.
Eso fue un ataque terrorista en el centro de reclutamiento de Seguridad Nacional.
Vekil yardımcısını dolaştırıyorum.
Estoy dándole un recorrido al representante adjunto.
Sanırım ikimizde ortaklığımıza alışıyoruz.
Supongo que los dos nos estamos acostumbrando a esta sociedad.
Böyle tanımladığım çocuk, iyileştirme için alınır.
Y que es alguien a quien he identificado como candidato para restauración enfocada.
Rap saldırısı yüzünden mi?
¿ Es por el ataque al RAP?
Sanırım, hâlâ eski seni istiyorum.
Creo que aún quiero al antiguo tú.
Birinci sınıf bir zeka iki karşıt fikri aynı anda akılda tutarken çalışmaya devam etme becerisiyle sınanır.
La prueba para una inteligencia de primer nivel es la habilidad de sostener dos ideas opuestas en la mente al mismo tiempo y aún así retener la habilidad para funcionar.
Bay Burns'e ihanet etmiştim ve bu midemi bulandırıyordu.
Había traicionado al Sr. Burns y me sentía mal por eso.
Bay Burns'e sadık kaldım fos çıkan intikam rap'ine yatırım yaptım artık hiçbir şeyimiz yok.
Mantuve mi lealtad al Sr. Burns, coproduje un rap de la venganza fallido y ahora no tenemos nada.
Kim, plajda bir gün geçirmek ister? Anzio * Plaj Saldırısı *, tüm plaj ihtiyacımı gideriyor.
Mire, puedo sentarme con la silla al revés, igual que usted.
Korkarım dostane yaklaşan biri dahi itaat etmediğimiz takdirde havamızı kesmiş, suyumuzu karneye bağlamış, uzaya salmış ya da hayvan misali kullanılmak üzere odalara sürmüş olacaktır.
Incluso una amigable, temerosos de que si desobedecemos, nos cortarán nuestro aire, racionarán nuestra agua, nos lanzarán al espacio o seremos arreados a compartimientos para ser usados como animales.
Tüm yeni gelenler kimlikleriyle istasyon yetkililerine gidip kayıt olmalı ve tıbbi geçiş izni alıncaya kadar belirlenmiş bölgede kalmalıdır.
Todos los recién llegados deben registrar su identificación con las autoridades de la estación y estarán limitados a las áreas designadas hasta que reciban la autorización médica.
- Sanırım onlara alıcı diyebilirsin.
Creo que los llaman "tomadores".
Bay Talbot Singapur'un düşüşünde alınmış, Burma Demiryollarının yapımında çalıştırılmış.
El Sr. Talbot fue tomado en la caída de Singapur y puesto a trabajar en el ferrocarril de Birmania.
Zaten cesedi ölü kaldırıcı tarafından alınmıştır.
Creo que el cuerpo ya fue recogido por la funeraria.
- Hastaneye mi? - Hayır.
- ¿ Al hospital?
Hemşire Mills, Doktoru çağır.
Enfermera Mills, busque al doctor.
Moskova hükümetinin Dışişleri Bakanı.. .. Bay Gromyko, Amerika'nın yapacağı bir saldırının.. .. termonükleer silahların kullanımı ile oluşacak bir savaşın dünyayı evrensel bir..
En un comunicado de Moscú, dijo el ministro de Relaciones Exteriores de Rusia, Gromyko, que cualquier ataque cometido por los Estados Unidos hundiría al mundo en el desastre de una guerra mundial universal con el uso de armas termonucleares.
- Hayır. Üzgünüm efendim, giriş izni olmayan hiç kimseyi işletmeye alamam.
Lo siento, señor, no hay acceso no autorizado al sitio.
Buranın doğusunda yaklaşık iki kilometre ileride mısır tarlası var.Orası kime ait?
Hay un campo de maíz a 1,6 Km al este de aquí. ¿ A quién le pertenece?
Sen bilgisayırını al.
Toma su computadora.
Hayır, bunları ben alıyorum, ama ne yapıyor burada?
No, entiendo eso, ¿ pero qué está haciendo aquí?
Sanırım Hills Mazy Mezarlığı'na gidiyoruz.
Creo que vamos a ir al cementerio Hills Mazy.