Asıl translate Spanish
32,744 parallel translation
Şimdi tamam oldu, haydi şimdi asıl.
Muy bien, ahora, vamos, fuerza.
Asıl suçundan dolayı peşine düştük, Mason cinayetinden.
Ir a por ella por el crimen original... el asesinato de Mason.
Asıl sorun sağ bacağı.
Sin embargo la pierna izquierda... Estoy bien.
Asıl sakıncalı olan sınırlandırmak... Bunu yapabilirsin, bunu yapamazsın demek.
Qué tiene de malo esto, no puedes hacer esto, no puedes hacer esta mierda.
Asıl istedikleri bir gösteri.
Lo que quieren es el espectáculo.
Sarhoş bir kadın delilenmiş, ayrıca teras dairesine de bak. Dün öğlen ikiden beri "Rahatsız Etmeyin" yazısı asılı.
Hay una especie de mujer borracha ahí arriba actuando como una loca y hazme un favor, échale un vistazo al ático, tienen puesto "no molestar" desde las 2 : 00 P.M de ayer.
Asıl sen ne yapıyorsun?
¿ "Qué diablos tío" tú? ¡ No! ¡ Yo qué diablos!
Şu an Patrick Spring olabilirsin, ama asıl adın Zackariah Webb. Korkunç bir hata yaptın.
Ahora dices ser Patrick Spring, pero tu verdadero nombre es Zackariah Webb, y cometiste un terrible error.
Asıl ruhlardan biriyim ve sokakta bulduğumuz asalağın biriymişim gibi ne yapacağımı bana söyleyemezsin.
Soy una de las almas originales y tú no me puedes decir qué hacer como si fuera alguna especie de dron que encontramos en la calle.
Görüntüsüne aşığım. Yani nasıl göründüğünü biliyorsun.
Estoy enamorado de cómo se ve, porque es muy... ya sabes.
Ama asıl ilginç şey... hepsi birbiriyle çarpışmaya başladığında gerçekleşti.
Pero lo interesante fue cuándo empezó a fusionarse todo.
Der ki, "Hayır, asıl rock yıldızları üreticilerdir!"
Siempre dice : "¡ No, los productores son las estrellas del rock!".
Hep dediğim gibi, asıl olay yemekler yaratmamız değil. Baştan sona her şeyi... birbirine bağlamak.
Y siempre digo que lo importante no es crear platos sino conectarlo todo de principio a fin.
Asıl benim tek varlığım sensin.
Soy yo quien solo te tiene a ti.
Asıl doğum gününü?
¿ Por su cumpleaños?
Luisa,... asıl problem nedir?
Luisa ¿ precisamente cuál es el problema?
Asıl teşekkür eden biz olmalıyız.
Nosotros debemos agradecerle.
Yani, asıl soru ; neden hala anlatmadın?
- Me pregunto por qué no lo hiciste.
Ve sıkıldığında da asıl eğlence o zaman başlayacak.
Y cuando lo hagas... empezará la verdadera diversión.
Buna rağmen, asıl haberleri almadınız.
Aunque, en verdad no la tuvo de las noticias.
Asıl benim sana teşekkür etmem gerekli.
Soy yo quien debo darte las gracias.
Buradaki asıl mesele de bu zaten.
Porque de eso precisamente estábamos hablando, Tanya.
O asılı olan cesetler vardı ya.
Eso cuerpos colgados de esa forma.
Hiçliğin ortasında asılıyız, Charlie.
Estamos en medio de la nada, Charlie.
Onlar sanki... Sanki asıl parçamı kestiler.
Es como si... hubieran amputado la parte esencial de quien era.
- Yani asıl soru, hazır mısınız?
Entonces la pregunta es, ¿ estás listo?
- İnfilakların asıl nedeni sonik patlamalardı. meteor çarpması değildi.
La esencia de las explosiones fue estampidos sónicos y no impactos de meteoritos.
Asıl sürpriz çok iyi sürpriz yapmama bu kadar şaşırmış olman bence.
Bueno, la verdadera sorpresa es lo sorprendida que estás porque soy bueno con las sorpresas.
- Bu arada, asıl o seninle tanıştığı için şanslı.
Y para que conste, ella es la que tiene suerte de conocerte.
Asıl sormam gereken nereye gittiğim?
Lo que debería preguntar es : ¿ A dónde voy?
Asıl soru neyi görmediğim?
La verdadera pregunta es qué no estoy viendo.
Ve senin beni asıl istemem sebebin de bu.
Por eso me has traído.
Şimdi asıl...
Y el...
Asıl şimdi her şey birbiriyle bağlantılı.
Ahora todo está conectado.
- Asıl program yok mu sende?
¿ No tienes el verdadero show? Nadie lo tiene.
Sanırım asıl nokta bu, değil mi?
Supongo que esto tiene algún motivo, ¿ verdad?
Asıl soru, dizlerinin üzerinde mi yoksa ayakta mı ölmek istediğin?
La pregunta es, ¿ quieres morir de rodillas o quieres morir de pie?
.. asıl.
Te van a colgar.
Onu öylece asılı halde mi buldunuz?
Le habéis encontrado... ¿ colgando?
Ailen, hayatındaki zehir olduğumu düşünüyor ama asıl zehir onlar.
Tu familia cree que te estoy envenenando... pero son ellos.
Beni asıl şaşırtan Matt oldu.
Lo que me sorprendió fue Matt.
Asıl hedefimiz, Moondog Black.
Mira, nuestro objetivo es Moondog Black.
O zaman asıl hedefimiz karavanlı adam.
Eso significa que el tipo de la autocaravana es nuestra mejor pista.
Halüsinasyon, travma, aşırı zorlanma. Akıl sağlığının azalmasının resmen tanımı bu.
Alucinaciones, trauma, una presión extrema... es la definición textual de incapacidad mental.
Biz aşığız.Ekimde bir yılımız doluyor.
Estamos enamorados. Cumpliremos un año en octubre.
Dün öğlen 2'den beri "Rahatsız Etmeyin." kartı asılıymış.
Tienen el cartel de "no molestar" desde las 2 : 00 p. m. de ayer.
Sanatçılığına aşığım.
Estoy enamorado de su arte.
- Peki ya aşırılık?
- ¿ Y qué hay del extremismo?
Aşırılık, yenilik, ifade yoktu.
No había exceso, novedad ni expresión.
- Asıl gerçek koruyucu oydu.
La verdadera protectora.
Ele geçirilen yazılım, güç kaynaklarındaki güvenlik limitlerini geçip, aşırı yükleme yaptırdıktan sonra, öndeki asit bataryalarını aşırı şarja maruz bırakıp bütün odayı hidrojen gazı ile dolduracak.
Cuando el firmware hackeado... Diseñado para anular los límites de seguridad de los SAI y sobrecargar las baterías de plomo-ácido de la sala de baterías... llenando toda la sala de hidrógeno.
asılın 21
asiler 20
asıl konu 16
asıl soru 52
asıl mesele 24
asıl soru şu 19
asıl sorun 24
asıl önemli olan 16
asiler 20
asıl konu 16
asıl soru 52
asıl mesele 24
asıl soru şu 19
asıl sorun 24
asıl önemli olan 16