Bilgisayarlar translate Spanish
2,304 parallel translation
Bilgisayarların veri tabanında herkesin kişisel frekansı ve kimlik kodu vardır bunlar da her hafta değişir.
Las computadoras tienen una base de datos de cada frecuencia individual y código de identificación que cambia cada semana.
Bu bilgisayarlar bize burasının önceki kiracılarından kaldı. önceden ordu kuvvetleri kullanıyordu burasını.
Las dejaron los antiguos residentes... cuando heredamos este antiguo silo de misiles.
Sadece ben ve bilgisayarlar.
Sólo yo y los servidores
Burada bahsettiğimiz gelişmiş ülkelerde artık kimsenin kullanmadığı, ömrünü doldurmuş bilgisayarlar ve televizyon setleri.
Hablamos de ordenadores y televisores estropeados que nadie quiere en los paises desarrollados.
Ama gerçek şu ki, buraya gönderilen bilgisayarlar çalışmıyor bile!
Pero los ordenadores que nos mandan no funcionan.
Bilgisayarları seviyorum.
- Me gustan los ordenadores.
Telefonlarını, bilgisayarlarını yürüttüğü her operasyonu istiyorum.
Quiero sus teléfonos, sus computadoras cualquier equipo de apoyo que opere.
Aslında eski fişleri büyük marketlerdeki bilgisayarlar gösterebilir.
Las ventas anteriores están en nuestra bodega..
Bir gün bilgisayarlar arası birebir iletişim istiyorlar ertesi gün var olan yapılarını tamamen kapsayacak bir yazılıma yöneltiyorlar.
Un día es relacionarse personalmente al otro es integración desde arriba con la infraestructura preexistente.
Her sınıfa yeni lambalar takacağız ve bilgisayarlar eylülde gelecek.
Tendremos iluminación nueva en todas las aulas y las computadoras llegarán para septiembre.
Ceplerimizde bilgisayarlar var. Arabalarımızda telefonlar, paraysa plastik kartlara yüklü.
Tenemos computadoras en los bolsillos teléfonos en los autos y dinero en tarjetas de plástico.
Bilgisayarları bilirsin, değil mi?
¿ Sabes lo que son, no?
Onların bilgisayarlarını kontrol edebilir misin, yoksa edemez misin?
¿ Se pueden controlar los equipos o no?
Cep telefonları, bilgisayarları var ama bir kütük, çekiç ve testere verdin mi ellerine hiç?
Tienen celulares y computadoras, y ahora ¿ les darás madera, un martillo y una sierra?
İnsanlar aptal bilgisayarlar olmadan önce de yollarını bulabiliyorlardı.
La gente ha encontrado su camino por años sin computadores de mierda.
Kameralar, telefonlar ve bilgisayarlar tamam mı? Evet.
No, estamos bien. ¿ Te encargaste de las cámaras de las computadoras?
Bu lanet olası evde tüm erkekler bilgisayarlarında porno izliyorlar.
En esta maldita casa, todos los hombres ven pornografía en sus computadoras.
Kablo bağlantısı olmadan bilgisayarları birbirlerine bağlar.
Permite la interconexión entre las computadoras.
Bu yöntemle Bayan Boyl bizim bilgisayarlarımıza giriş yapıyor.
La Sra. Boyle puede iniciar sesión a nuestras computadoras
Bilgisayarlarınıza bağlanma isteği yolluyorum.
Y voy a enviar la invitación ahora.
Onun kişisel bilgisayarına, aynı zamanda hesap uzmanları ile avukatlarının bilgisayarlarına da erişimim var.
Tengo acceso a su computadora, la de su contador y la de su abogado.
Ve eğer bana soracak olursan bunun tüm suçlusu da o lanet olası bilgisayarlar!
Pienso que es por causa de las computadoras...
Telma, bence sen daha bilimsel incelemelerde olmalısın... bilgisayarlar, DNA testleri, bunun gibi şeyler... çünkü sen insan faktörünü anlayamıyorsun.
Telma, entiendes mucho de investigación científica. Computadores, exámenes de DNA, todo eso, está bien... Pero no entiendes del factor humano.
Ama kaldı ki, bilgisayarlar el kitapçığıyla geliyorlardı.
Pero, eso sí, las computadoras venían con instrucciones.
Neden bilgisayarlarımızı bantlıyor?
¿ Por qué está precintando nuestros portátiles?
Benim de dediğim gibi ; tüm bilgilerim o kahrolası bilgisayarlarınızda var zaten.
- Como le he dicho, ya tienen toda mi información en su puto ordenador.
Birçok ebeveyn, çocuklarının çekmecelerini ya da bilgisayarlarını kontrol eder.
Muchos padres revisan los cajones o las computadoras de sus hijos.
Evet, karışmış örneği analiz etmek için süper bilgisayarlarını kullanıyorum.
Sí. Uso su supercomputadora Cray para analizar los patrones de barajeado.
Sadece 27'inci katın bilgisayarlarına bakabildim.
Sólo revisé las computadoras del piso 27.
Tuş kaydetme programını Alicia'nın Julius Cain'in ve dava takibindeki Neka'nın bilgisayarlarında buldum.
Encontré el programa de espionaje en la computadora de Alicia, Julius, Cain y Neka en litigios.
Hakikaten şarkı yazan bilgisayarların sözlerine hayat verdin.
Fantástico, Jenna. Has dado vida ha esta canción escrita por un ordenador
Çünkü ne desteğimiz ne de çalışan bilgisayarlarımız var.
Porque no tenemos refuerzos, señal de video o comunicaciones.
Hava limanının bilgisayarlarına sızmak istiyorlar.
Quieren hackear algunos ordenadores del aeropuerto.
Senin hırsızlar, hava alanı bilgisayarlarına sızmaya çalışmıyor, Jesse.
¿ Qué? Sí, tus asaltantes no están hackeando ordenadores de aeropueto, Jesse.
Çabalarının sonucu olarak da banka hesaplarım ve diğer bir takım kişisel bilgilerim CIA bilgisayarlarında yer etti ki ben böyle olmasını istemiyorum.
Y ahora, como resultado de tus esfuerzos, mis cuentas bancarias y otros pedazos de información personal Están en computadoras de la CIA, y no los quiero allí.
CIA bilgisayarlarına girmiş olması lazım.
Lo necesito en el sistema de ordenadores de la CIA.
Manyağın biri bununla CIA bilgisayarlarındaki dosyaları yok etmeni istiyor.
Un sicópata te chantajea para destruir archivos en el sistema informático de la CIA.
Oraya gidip CIA bilgisayarlarına senin için müdahale etmeden önce bilmem gereken bir şey var. Bu işin bir sonu olacağını öğrenmem lazım.
Necesito saber antes de entrar ahí... antes de que entre en los ordenadores de la CIA para ti... necesito saber que hay un final para todo ésto.
Haber alma örgütlerinin bilgisayarları bu dünyadaki en gelişmiş korsan karşıtı önlemlerle donatılmış sistemlerdir. Lakin her sisteme müdahale edilebilir. Şayet içeriden size kapı açıldıysa.
Los ordenadores de las agencias de inteligencia... emplean las técnicas anti-hacker más sofisticadas del planeta, pero cualquier sistema puede ser intervenido si lo haces desde adentro.
Parayı, bilgisayarları, her şeyi, fıstığın kamyonete yükleyin.
Cargad el dinero y los ordenadores... todo... en la camioneta de la muñequita.
Ben de mi bir tuhaflık var yoksa Mike bilgisayarları uçurmamızı hala istiyor mu?
¿ Estoy loco o suena como si Mike aún quiere que volemos los ordenadores?
Sunucuyu, bilgisayarları ve parayı cipime yükleyin hemen.
Poned el servidor, los ordenadores y el dinero en mi Jeep.
Para sende. Bilgisayarlar da sende.
Tienes el dinero, tienes los ordenadores.
Sizde devlet bilgisayarları var değil mi?
Mire, tienen, uh, ordenadores del gobierno, ¿ verdad?
En gelişmiş bilgisayarlar, yüz tanımlamada yeni modellerin yanında yetersiz kalır.
La mas avanzada computadora es peor identificando rostros que un recien nacido.
Son olarak, eğer son yüzyıldaki teknolojik gelişmeler olmasaydı... bilgisayarlar, telefonlar veya modern tıp mucizeleri olmayacaktı.
Por último, no fueron últimos avances tecnológicos... sin computadoras, teléfonos o milagros de la medicina moderna.
Suçsuz bir adama komplo kurdun. Bilgisayarlarımı hackledin.
Incriminaste a un inocente pirateaste mis ordenadores.
Bilgisayarları hazır hale getirelim. Tamam mı?
Tengan cuidado con las computadoras.
kolay değil ama imkansızda değil, wireless sinyalini tespit etmem lazım bilgisayarlarına girip güvenlik hesabını geçmeliyim
No es fácil, pero no es imposible. Debo detectar su señal inalámbrica, entro en su computadora y busco la cuenta de seguridad.
Yolunuzun üstü. Elinizde bilgisayarlar ve gerekli aletler olmadan karmaşık olayları çözebilmeniz inanılmaz.
Es asombroso que vosotros no tuvierais todos estos ordenadores y esas cosas, y resolvierais casos, casos realmente complicados.
Düzgün çalıştığı zamanlarda bile bilgisayarları sevmiyor.
No le gusta esa cosa incluso cuando está funcionando.