English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Bir gün

Bir gün translate Spanish

68,993 parallel translation
Bilemiyorum. Belki bir gün daha.
Tal vez otro día.
Sonra bir gün herkes gibi...
Y luego un día, al igual que todos los demás...
Ünlü olmak çok tuhaf bir şey, bir gün önce size iyi davranan insanlar sizden ölümüne nefret ediyor ve arkanızdan konuşmaya başlıyor.
Fue realmente extraño, como se popularizo. Las personas que eran amables hasta la semana pasada, de repente comenzaron a odiarme. Y hablar mal a mis espaldas.
Seks yapmadığım ya da çıplak olmadığım ne kadar çok iş alırsam, farklı yollara gidebilirdim ve bir gün hayatım olacak bir şeye başlayabilirdim.
Ha cuantos más eventos pueda asistir dónde no sólo me vieran teniendo sexo o desnuda. Cuando mas podía cruzar la polarización y poder empezar a ser realidad lo que serían mis días completamente vestida.
Bütün o şovlar Sirius'da ve onlar bir gün bana soracak,
Mis actuaciones están en "Sirius", lo que me llevó a la cima. Y en uno de los espectáculos me lesione, y dije...
Bir gün patronum aradı ve bana,
Y un día, mi jefe me llamó y me dijo :
Bir gün koltuktan kalkıp spor salonuna gittim.
Me levanté del sofá, y un día regresé al gimnasio.
Anlıyorsunuz, değil mi? Umarım bir gün ben de filmler yönetir ve yaparım.
Así que, espero que algún día, poder dirigir y producir mis películas.
Güzel, eğlenceli bir iş. Bir gün bir ailem olsun isterim.
Algún día quiero tener una familia.
Bir gün nakliye kamyonları geldi.
Y un día viene el camión de la mudanza.
Merhaba Liberty Tigers, Liberty Lisesi'nde heyecan verici bir gün.
Hola, Liberty Tigers, es un día excitante en la preparatoria Liberty.
Bir gün dinlenmeye ihtiyacım vardı.
Necesitaba un día libre para relajarme.
Belki bir gün senin de olur.
Quizás un día tú tengas amigos.
Yardım için bize ücretsiz olarak lisansını verecek ve bir gün bundan milyonlar kazanacak.
Nos lo prestará sin costo como acto de caridad y lo hará millonario algún día.
Bir gün dönüp baktığında haklı olduğumu anlayacaksın.
Algún día recordarás esto y sabrás que yo tenía razón.
Bir gün izin ver.
Solo dame un día.
Şanslıysan, uzun bir ömür sürersin sonra bir gün vücudun iflas eder ve her şey biter.
Si tienes suerte, vives una larga vida y un día, tu cuerpo para de funcionar y se acabó.
Yanında kalırdım. Ama bir saat. Ama bir gün.
Pero resistiré aquí contigo... una hora, un día, un año,
Bir gün... Bir ay...
Un día, un mes,
D, bir gün ayrı düşersek buraya dönüp seni bekleyeceğimi konuşurduk hep.
D... siempre dijimos que si nos separábamos, debería regresar aquí y esperarte.
Bir gün son bulacak olsa da.
Aun si no fuese a durar.
Burayı yönetmemde bana yardımcı olabilirsin bir gün. Hep birlikte, kurallara uyarak aynı cephede çalışarak.
Puedes ayudarme a dirigir este lugar algún día, todos juntos, siguiendo las reglas, trabajando las cosas en el mismo lado.
Sen bu gecenin keyfini çıkar çünkü yarın büyük bir gün olacak.
Disfruta esta noche, porque mañana... va a ser un gran día.
Bir gün sadece kafasının güzel olmasını seven biri olarak görülebilmeyi umuyorum.
Espero ser vista algún día como alguien que solo le gusta ponerse a volar.
Zor bir gün geçirdim.
Tuve un día duro.
Bir gün önde gidip, buradan uzaklaşmasını sağlar, girmesini engelleyecek kadar sağlam dost bir limana sığınırım.
Huir durante un día, alejarlo de aquí, y buscar refugio en un puerto amigo lo suficientemente fuerte para impedir su entrada.
Eylül'ün 3'üydü. Daima hatırlayacağım bir gün
* Era 3 de septiembre * * ese día que siempre recordaré *
- Belki bir gün apartman dikeriz diye.
Y puede que algún día convertirlo en apartamentos. Cierto.
Sonra bir gün bir şey olmuş.
Y entonces, un día, algo sucedió.
Bir gün bize teşekkür edeceksin.
Algún día nos lo agradecerás.
Vay canına. Her gün bir sürprizin var.
Ahora son todos los días.
Geçen gün aradığında, babamın yeni bir cihaz yaptığını söyledim.
Llamaste el otro día y te dije que papá había construido algo nuevo.
Ertesi gün, Isla diye bir kadının kendini boğduğunu öğrendin.
Al día siguiente leíste que una mujer llamada Isla se había suicidado ahogada.
Gerçekçi bir insanım, bu yüzden onun yerine her gün ailece kahvaltı etmemizi teklif ediyorum.
No soy menos que una realista así que propongo que desayunemos juntos cada día.
Her gün yeni bir kart ya da çiçekler konuluyor.
Cada día hay más cartas o flores.
Çok korktuğunu ya da böyle bir şey yapmaktan rahatsız olacağını söyleme. Neden, biliyor musun? Çünkü insanları her gün gözetliyorsun.
Ahora, no digan que tienen mucho miedo o que no se sienten cómodos haciendo estas cosas porque, adivinen qué, espían a otros todos los días.
Ya da her gün kullandıkları tuvaletlerin duvarlarına bir bakın.
O miren los muros de los baños que usan a diario.
Geçen gün mezar taşlarıyla ilgili bir araştırma yaptım.
Investigué sobre lápidas el otro día.
Bir kez hak etmek yetmez, her gün hak etmeye devam etmelisin.
No basta con ganárselo una vez. Hay que seguir haciéndolo cada día.
- Alex de geçen gün bir kavgaya karıştı.
Alex se metió en algo el otro día.
Onlara yemek verdikçe cephane verdikçe, her şeyden daha da verdikçe her gün her birimiz onlara bir şey verdikçe yenilmeleri daha da zorlaşıyor.
Entre más comida les damos, más armas, más de todo, cada día que cualquiera de nosotros les da algo, se hacen más difíciles y difíciles de vencer.
Bir de Rick Daryl buraya dönerse iki gün sonra olur, iki ay sonra olur hatta iki sene sonra olur bu konudaki hükmümüz zaman aşımına uğramayacaktır, bilin.
Y, Rick... si Daryl aparece aquí dentro de dos días, dentro de dos meses... carajo, dentro de dos años, quiero que sepas que no hay estatuto de limitaciones en esto.
Bir buçuk gün daha ; bugün ve yarın.
Un día y medio más... hoy y mañana.
Tüm gün dışarıdaydım ve bir zıkkım bile bulamadım.
Estuve todo el día afuera y no encontré una maldita arma.
Bir-iki gün sonra gitsek de sorun olmaz.
Si tomamos un día más y otro después de ese, está bien.
Ben geçen gün okuyacak bir şey arıyordum.
Yo... buscaba algo que leer el otro día.
Bir gün daha beklemiş olsalardı...
Si hubieran esperado un día más...
Abraham gibi bir mücadeleci olabileceğimi düşünmüştüm. O karavanı gün batımına doğru sürmek varlığımın en güzel 37 dakikasıydı.
, creí que podría ser valiente, que podría ser un sobreviviente como lo fue Abraham y conducir esa camioneta hacia el atardecer fueron... los mejores 37 minutos de mi existencia.
Küresel terör her gün olan bir şey.
Actos de terrorismo a nivel mundial ocurren cada día.
Yanına taşınalı daha iki gün olmadan bir çeşit orospuya mı dönüştü?
Ha estado bajo tu techo durante dos minutos y ya es una especie de prostituta?
Yanan bir çalı gibi muhabbet ederek beş gün boyunca her şeyden vazgeçtim.
Estuve vomitando durante cinco días y alucinaciones de estar hablando con un arbusto en llamas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]