Bir tanesi translate Spanish
5,491 parallel translation
Öldürdüğümde ise başka bir tanesi beliriyor.
Ni bien la mato, aparece otra.
Her noktada sonsuzluk, bir tanesi hariç, sıfır.
Da infinito en todos los puntos a excepción de uno que es cero.
Bir tanesi geliyor.
Uno que va.
Bir tanesi beyzbol hakkında.
Una es sobre el béisbol.
Bir tanesi köpekler hakkında.
Otra es sobre perros.
Bir tanesi seni öldürmez.
Uno no te va a matar.
Bir tanesi bir kralın kızıyla evlenecek.
Uno de ellos se casará con la hija de un rey.
Neden bir tanesi Tüm takımdan?
¿ Por qué detenernos en uno? ¿ Qué tal todo un equipo?
Birçok grup katılacak, fakat sadece bir tanesi galip gelecek ve muhteşem Las Vegas'da üç yıllık anlaşma kazanacak.
Varios grupos entrarán, pero solo uno saldrá victorioso... y ganará un contrato de tres años en la fabulosa Las Vegas.
5 tank gönderiyoruz, bir tanesi geri dönüyor sadece.
Mandaste a cinco tanques. Uno regreso.
Bir tanesi hayatta!
¡ Uno está vivo!
İkisi sağa döndü, bir tanesi tek başına doğuya doğru gitti.
Y luego dos giraron a la derecha y uno se fue solo hacia el este.
Bir tanesi vardı hep ona binerdik. Üst üste, defalarca.
¿ Esa que había... en la que nos montábamos... una y otra vez?
Bir tanesi canlı.
Tenemos uno vivo.
Kaçırılmayı sevmediğimden değil, ama bu akşamki tiyatro için biletim var. Hem de gitmeyi çok istediğim bir tanesi, ve böyle konularda oldukça sorun çıkarırım.
No es que me importe un simple caso de secuestro de vez en cuando, pero tengo entradas para el teatro esta noche, para una obra a la que estaba deseando asistir, y esto hace que, bueno,
Bir tanesi Charles Gölü davası ile diğeri Dora Lange'in yarasıyla eşleşti.
Uno de ellos coincidió con nuestro caso de Lake Charles, otro coincidía con las heridas de Dora Lange.
Bir seferinde, ben uyurken bir tanesi gelip sikini omzuma koymuştu.
Una vez, uno de ellos vino y puso sus huevos en mi hombro mientras estaba durmiendo.
- Bir tanesi onu gördüğünü hatırlıyor.
- Uno de ellos recuerda haberla visto.
Çoğunlukla beste yapıyorum. Hatta bir tanesi üzerinde çalışıyorum.
Soy más una escritora, he estado dibujando mucho últimamente.
Bir tanesi demiş ki, " Biz Lana'nın kardeşleriyiz.
"'Somos las hermanas de Lana', dijo la de en medio.
Sonunda bir tanesi aramayı bıraktı. Bize dönüp çocukların öldüğünü söyledi.
Él mira hacia nosotros y dice, "están muertos."
Aslında bir tanesi yarın gece.
Sí. Mañana por la noche tengo uno.
- Bir tanesi öyle.
Uno de ellos lo está.
Bir tanesi daha. Bir tanesi daha.
Hay otro.
Bir tanesi Buffalo'daki kuzenimle aynı liseye gitmişti.
Uno de ellos fue al instituto con mi primo en Buffalo.
Bir tanesi Shelley Carpenter, ablası, mahalle bakkalı ve diğeri de bilinmeyen numaralar servisi.
Una a Shelley Carpenter, su hermana. Una tienda y la otra a información.
Sadece bir tanesi mi?
Sólo uno de mis clientes.
Bir tanesi evdeydi.
Uno de ellos estaba en la casa. Yo le disparé.
Şeytan alt tarafı Tanrı'nın oropularından bir tanesi.
Sólo otra perra del Diablo del Señor.
- Annesinin minik bir tanesi geldi. - Selam bebeğim!
Ey, el pequeño amor de mamá.
Ama bir tanesi çok muazzam.
Pero una cosa se destaca de manera titánica.
Bir tanesi tam buradaydı.
Uno de ellos estaba por aquí.
19 efendim. 10-11 bir tanesi mağazada hesabı olan sürekli müşteriler tarafından... 6-7 tanesi de sıradan müşteriler tarafından alınmış.
Diecinueve, señor, a más de una decena de clientas, seis de los cuales son titulares de cuentas de la tienda.
- Wintergreen bir tanesi.
- Wintergreen, por ejemplo. ¿ Wintergreen?
Kavgalı Floransalılardan bir tanesi karşı koyabilir.
Un florentino problemático puede.
Bu açık ki ahlaki ve yaratıcı yönden felaket olan.. .. reklam yazılarından bir tanesi.
Obviamente es una de esas secciones de publicidad que es una ruina moral y creativa.
Bir tanesi balık şeklinde, oldukça eskimiş halde.
Hay una bastante descolorida de un pescado.
Bir tanesi midem.
Uno de ellos es mi estómago.
Bir tanesi Ortadoğulu.
Apariencia arábiga.
Arkamda bıraktığım birçok şeyden sadece bir tanesi.
Solo una de las muchas cosas que he dejado atrás.
Bir tanesi kızgın kömür sıçtı.
Una de ellas acaba de cagar un montón de brasas.
Bir kaç KD'li ve engelli kişi için gösteri yapmak üzere bakım evine gittim. Ve içlerinden bir tanesi kalp krizi geçirdi ve öldü.
Fui a dar un show a un grupo de médicos y discapacitados, y uno de ellos tuvo un ataque al corazón y murió.
Seyirciler için yapılmış ilk filmlerden bir tanesi...
BIEN, POR LO QUE ESTA ES UNA DE LAS PRIMERAS PELÍCULAS QUE se hizo nunca PARA AUDI- -
O halde... Bu bir kar tanesi.
Bien, en ese caso.
- Farkındasın değil mi? - Bir tanesi benimdi.
Una de ellas era la mía.
- Bir tanesi benim.
Una es para mí.
Bir tanesi daha burada. Kaldır lan kıçını! Hadi!
¡ Vamos! Ginger.
Bir tanesi beni ısırdı.
Uno de ellos me mordió.
Birkaç tanesi yerli gibi giyindiği için bir otobüs dolusu turisti ölümüne dövdü.
Preparó una cojonuda con autobús lleno de turistas porque algunos de ellos iban vestidos como indios.
Mendiliniz var mı acaba, ya da bir giysi parçası, ya da kullanabileceğim bir mücevher tanesi.
¿ Tiene un pañuelo o una prenda de vestir o una joya que pueda usar?
Ama tamamen şans eseri, birkaç tanesi bir organizmaya rekabet sırasında kritik birer avantaj sağlayabilir.
Algunas son mortales. Pero unas pocas, por pura casualidad, pueden dar a un organismo una ventaja crítica sobre la competencia.
tanesi 2 pezo 17
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tane yeter 18
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tane yeter 18
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tavşan 19
bir tane daha ver 30
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25
bir tane kaldı 23
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tavşan 19
bir tane daha ver 30
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25
bir tane kaldı 23