English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Birlikte

Birlikte translate Spanish

108,905 parallel translation
Mon-El'in annesi, Lena Luthor'la birlikte bir cihaz yapmış.
La madre de Mon-El ha creado algún tipo aparato con Lena Luthor.
Ya da birlikte çalışabiliriz.
O podemos trabajar juntos.
- Birlikte onları kurtarabiliriz.
Juntos, podemos salvarlos.
Daxamlı istilası sırasında şans eseri Dalay Lama ile birlikte başkentteydim Olivia'ya otostop çekeyim dedim.
Fue cosa del destino que casualmente me encontrara en Washington con el Dalai Lama cuando los daxamitas invadieron e hice autostop con Olivia.
Her şeye rağman Supergirl ve Mon-El de uzaylı, kendi türleriyle birlikte ölecekler.
Supergirl y Mon-El son todavía alienígenas y morirán con su propia especie.
Rhoades'un babası ve en yakın sırdaşı bu işe balıklama daldı. Hem de birlikte.
¿ El padre de Rhoades y su confidente se involucraron juntos en un negocio?
Ben eylemlere, amaca ve görevin saflığına inanırım. Bunlarla birlikte gelen ve canlı olduğumu hissettiren zorluklara.
Creo en las acciones, el propósito, la pureza de la vocación, y en los restos que implican esas cosas, las cosas que me hacen sentir vivo.
- İşten sonra hep birlikte gidebiliriz.
Vale, ¿ vamos todos después del trabajo?
Birlikte asırları kapsayan bir komployu açığa çıkardık.
Juntos descubrimos una conspiración centenaria.
Peygamberin sözüyle birlikte acımasız dini özveriyle yönetilen bir inanış.
Un culto que operaba con una brutal devoción religiosa a la palabra de su "profeta" :
Ödün kopuyor, anlıyorum. Ama bu mucizeden birlikte faydalanabiliriz.
Tienes miedo y lo entiendo, pero podemos disfrutar de este milagro juntos.
Birlikte omuz omuza çalışıp mücadele vereceğiz.
Trabajaremos juntos, codo a codo, para combatirlo.
Bir zamanlar berbat bir grupta birlikte çalıyorduk.
Tocamos juntos en una banda horrible hace años.
Eskiden Marjorie'yle birlikte her yenilikçi davada başı çekerdiniz, inandıklarınız uğruna savaşırdınız.
Marjorie y tú solían liderar todas las causas progresistas. Luchaban por las causas en las que creían.
Avukatla birlikte misiniz?
- ¿ Está con su abogado?
Monsieur Clios güvenli bir oda kurmuştu, yeni güvenlik sistemi ile birlikte. along with the new security system.
El Sr. Clios hizo instalar una habitación del pánico... y un nuevo sistema de seguridad.
Bırakalım da günü kızıyla birlikte geçirsin.
Vamos a darle el día con su hija.
Beş yıl boyunca bir evin içinde beraber tutsak olmamızın ardından, yine buradayız... birlikte bir evin içinde tutsağız.
Después de cinco años de estar atrapados en una casa juntos, aquí estamos... atrapados en una casa juntos.
Bin yıldır birlikte yaşıyoruz.
Hemos vivido bailando al son del resto durante mil años.
Ama merak etme. Çünkü konuştuğumuz gibi, annen ve amcan Elijah Vincent ile birlikte seni iyileştirmek için çalışıyorlar.
Pero no te preocupes, porque mientras hablamos, tu madre y tu tío Elijah están trabajando con Vincent para arreglarlo.
- Freya ile birlikte.
- Freya está con ella ahora.
Hope ile birlikte.
Con Hope.
Birlikte kalacağımızı söyler. Daima ve sonsuza dek.
Que permanecemos unidos, por y para siempre.
Ve sonra sen ve ben, biz birlikte çalışabiliriz.
Y luego tú y yo, podemos, podemos trabajar juntos.
Hayatta kalma şansımız varsa birlikte çalışırsak var.
La única oportunidad que tenemos de sobrevivir es si trabajamos juntos.
Kol, birlikte çok fazla vaktimiz olmayabilir.
Kol, es probable que no tengamos mucho tiempo juntos.
Bir dahaki sefere birlikte gelelim.
La próxima vez deberíamos compartir coche.
Birlikte buralardan gidelim dedim.
¡ Te pedí que vinieras conmigo!
Seninle birlikte olmayı istemeliydim.
Eres quien debería haber querido.
Benimle birlikte tüm dönüştürdüklerim de ölmüştü.
Y todo mi linaje murió conmigo.
Herhangi bir tartışma ve sorun yaşanmadan yüzyıllar sonra ilk defa hep birlikte bir çatının altındayız.
Juntos bajo el mismo techo por primera vez en siglos, sin argumento ni una queja que encontrar.
Eğer birlikte gidersek...
Así que si vamos juntos...
Neden biraz yakına gelmiyorsun? - Onları birlikte buluruz. - Yeterli arkadaşın olacak.
¿ Por qué no te acercas un poco más... y lo averiguamos?
Bununla birlikte hala burada olduğunu sana söylemeliydim.
Todo igual, debería haberte contado que ella seguía aquí.
Biraz zevkle birlikte.
Con un poco de placer.
İki güçlü cadı, ortak bir meclis kurmak için birlikte katılmışlar.
Se juntaron dos brujas poderosas para crear un clan unificado
Hepsi soy ile birlikte geliyor.
Todo se reduce al linaje.
Hep söylediğin gibi, eğer birlikte durursak hiçbir şey bizi incitemez.
Es como lo que tú dices siempre : si permanecemos unidos, nada puede herirnos.
Birlikte yapalım.
Podemos hacerlo juntas.
Teyit etmek açısından, Judy King'le birlikte mi içerideydiniz?
Para confirmarlo, ¿ estaba en la cárcel con Judy King?
Judy King benimle birlikte içerideydi.
Judy King estaba en la cárcel conmigo.
Bir bütün olarak, hep birlikte, protesto... "
Juntas, permanecemos unidas, protestando... ".
Babaları Russ ile birlikte yaşıyorlar.
Sí, están viviendo con su papá, Russ.
Birlikte yapmayacağız.
No lo haremos.
Garcia kovboylarının yarısı o haydutlarla birlikte.
La mitad de los vaqueros de García están con Los Sediciosos.
Sally ile evlenmeseydin Maria ile birlikte olurdun.
Si no te hubieras casado con Sally, habrías terminado con Maria.
Ya yaşayacaksınız ya da birlikte öleceksiniz.
Tu vas a vivir O morir juntos.
Herkes gelsin ve benimle birlikte geline kadeh kaldırsın.
¿ Querríais acompañarme y levantar vuestras copas en un brindis por la novia?
Eşiyle birlikte Boyd'la yarın gece birlikte yemek yiyeceklermiş.
Él y su esposa cenarán con Boyd y la suya mañana por la noche.
Anne babanızın şu an birlikte olmaması babanızın suçu.
Es culpa de papá que mamá y papá no estén juntos ahora mismo.
- Takımınızla birlikte DEO'ya girip çatıdaki pozitron topuna erişeceksiniz. - Evet efendim.
- Sí, señora.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]