Bu da doğru translate Spanish
1,558 parallel translation
Bu klişe bir ifade. "İki insan birbirini severse, ortaya güzel bir sihir çıkarırlar." Evet, bu da doğru.
Eso es raro, viniendo de dos personas que se aman... y escribieron un bonito pensamiento mágico.
İlk girdap içine çöktüğü andan itibaren, elbette ve sadece cinsel organlarım dışarıda değil de içeride diye bu işi beceremeyeceğim düşünülemez, elbette, aygıta yeterli enerji aktarılır ve doğru koordinatlar hesaplanırsa.
Solo porque mis órganos sexuales estén dentro y no fuera, no significa que no pueda manejar... Suponiendo, por supuesto, que se canalice suficiente energía hacia el dispositivo y que se hayan calculado las coordenadas correctas
Alan. tarihten bir şey öğrendiysek o da bu ikisinin birden doğru olamayacağı.
Alan, si la historia nos ha enseñado algo es que esas dos afirmaciones no pueden ser verdad.
Uzun menzilli tarayıcılarımızda Odyssey'e doğru giden bir Wraith kovan gemisi tespit ettik, ama kara deliğe çok yakındalar, bu da iletişimlerini bozuyor.
Hemos detectado una nave Espectro con nuestros sensores de largo alcance acercándose a la Odyssey, pero están muy cerca al agujero negro,... que ha interferido las comunicaciones.
Belki öyle... sana dogruyu söylemeye karar verdik, ve bu da dogru.
- ¿ Quién sabe? Decidimos decirle la verdad. Y ésta es la verdad.
Bu adam da onlardan biri olabilir. Evet, cinsel sapık tahminimiz doğru çıktı, sadece yanlış kişiyi seçtik.
Sí, o sea.. ya pensamos en un predador sexual.
Bedava şapkalar da dağıtılacak bu nedenle kep numaralarınızı doğru verdiğinizden emin olun.
Y todos recibiran sombreros gratis, ¡ Solo asegurense de darnos el tamaño de su cabeza!
Burdaki uyuşturucu zulasını patlatmıştı da. " Ki bu söylediği doğru olurdu, onu da gebertirlerdi.
Intentó una recarga " que es lo que pasó...
Bu zor bir soru fakat pek çok yönden düşünüyorum da eğer kişisel bilgilerin kullanımı için doğru bir yer varsa o da, hastalıkları tedavi ve yok etmek için olanıdır.
Esa es una pregunta dificil pero de muchas formas creo que si hay alguna justificación para usar información personal, debe ser para disminuir y tratar enfermedades.
Adam da "Doğru, bu buzdolabı" dedi.
Y el tipo dice, "así es, nevera"
Bunu söylemem doğru değil ama bu iş uyuşturucu için karnı açılıp, sonra da "Sepulveda" Caddesine atılmış bir kadınla alakalı değil.
No quería decirlo... pero este caso no es sobre una mujer cortada por drogas y tirada en la avenida Sepúlveda.
Doğru, bu da aşırı oldu.
Cierto. Demasiado.
... başka bir ölü dünyaya, başka bir realiteye,... yani başlangıçta kaotik olan bir realiteye doğru kaybolurlar... kuşkusuz asıl korkunç olan da sifonun çalışmaması durumunda bu nesnelerin, bu kalıntıların, bu dışkıların farklı bir düzlemden çıkıp geri dönmesi olasılığıdır.
El mayor de los horrores sería, claro, si la descarga no funcionara, si los objetos retornaran, si restos de excremento retornaran desde esa dimensión.
Bu da, testerenin tepesi ona doğru dönük olurdu demek!
Lo que significa que la punta de la cadena debió estar de frente a él.
D.C.'deki bu adamların, Collier'ın kim olduğunu da hatırlamasına ihtiyaçları var, doğru mu?
Esa gente en Washington también necesitan que Collier recuerde quién es, ¿ no?
Bu pek çok kişi tarafından söylendi. Pek çoğu da aptaldı. Ama şimdi sen söylediğine göre doğru olmalı.
Bueno, muchos lo han dicho la mayoría unos tontos y ahora por ti, así que debe ser verdad.
- Bu da ne...? -... Mutlak bir inanç yapılan herşeyin doğru olmasını sağlar.
... pues posee una convicción segura de que lo que se ha hecho, está bien.
Bu sabah doğu Houston'da batıya doğru baktığımda korkuya sarılmış bir kasaba gördüm.
Cuando miro hacia el oeste a East Houston veo un pueblo lleno de terror.
Doğru, ve ve... bu da sis tabakası.
Correcto, y éste es el banco de niebla.
Bu her iki kadına da sebep verir. Doğru.
Dándoles a ambas mujeres un motivo.
Belki burayı bir saatliğine kapatırlar da, sen de doğru seçimi yapabilirsin bu sayede.
Talvez pudieran cerrar este lugar por una hora, para que pudieras hacer esto de manera correcta.
Şunu bil ki doğru şeyi yaptın insanlar bunu takdir ediyor ve bir farklılık yaratan da bu.
Bueno, para que conste tú haces lo que es correcto y la gente admira eso, y eso es lo que marca la diferencia.
Bu doğru, klavye ya da fareye ihtiyacın olmayacak.
Así es. No necesitas teclado ni ratón.
Akıntılar, yüksek oranda besin içeren suyu deniz yüzeyine doğru çıkarmakta bu da, birçok planktonla beslenen canlının buraya gelmesine neden olmakta ve tabi ki çekiç başların da öyle ve onlar akıntının içinde daireler çizip ardından kalamar avlamak üzere geceye karışıyorlar.
Las corrientes submarinas suben, trayendo agua rica en nutrientes a la superficie, que causa que una millones de diminutos comedores de plancton se reúnan aquí, Y los tiburones martillo se reúnen igualmente, y dan vueltas en la corriente y descienden de noche para alimentarse de calamares.
Sorun da bu. Doğru olanı yaptığımı sandım.
creía que estaba haciendo lo correcto.
Bu darbenin sonucunda da beyin, kafanın içine doğru giren kemik parçalarıyla çarpışıyor, Ve bunlar da beynin tam aksi tarafındaki yaralanmaları yapıyor.
El movimiento del impacto produjo el choque del cerebro contra las protrusiones óseas intracraneales provocando lo que llamamos lesión por contragolpe.
Bu da bize doğru yöneltilmiş daha fazla füze olabileceği anlamına gelebilir.
Lo que significa que podrían caer más misiles.
Bu doğru değil. Dışarıda bir çok zeki kadın var.
Hay muchas mujeres inteligentes allá fuera.
Bu arada Cotterdam'daki yedi kişi Mısır'da bulundu,... ve doğru dürüst bir sorgulama için İngiltere'ye geri getirilecekler.
Oh, y a propósito, han encontrado a los siete de Cotterdam en Egipto y los traen de vuelta a Gran Bretaña para interrogarlos apropiadamente.
Amerika'da bu maddeyi üreten tek şirket sizsiniz, doğru mu?
Ustedes son la única empresa en EE.UU. que fabrican Thoracyclene, ¿ correcto?
Doğru, sonra... bu da var.
Cierto, y además está esto.
Doğru olan da bu değil mi?
¿ No es eso cierto?
Ben... şehre doğru yürüdüm, Hudson Caddesi'nde yürüdüm ve... herkes küllerle kaplıydı ve ben kendi kendime "Aman Tanrım, bu da ne?" diye düşündüm.
Yo... y yo iba hacia el norte, a Hudson Street y, oh, oh todos estaban cubiertos de ceniza y yo pensaba, "Dios mío, ¿ qué es esto?"
Endeavour Terrace 106'da oturuyorsun, bu doğru mu?
Vives en el 106 de Endeavour Terrace, ¿ eso es correcto?
"Ve yaptığım hatalar ve ötesinde neden olduğum acılar ne olursa olsun," "bu hayatta en azından bir şeyi doğru yaptığımı biliyorum..." "ve bu da sana aşık olup seninle bir aile kurmaktı."
y no importan los errores que haya cometido o hasta qué punto esos errores pueden haber causado dolor, sé que al final he hecho algo bien en esta vida... y fue enamorarme y crear una familia contigo.
Başka safhaya geçtiği doğru ama bu son kurban da bir mesaj taşıyor.
Es cierto que está delegando pero su última víctima tenía un mensaje.
Fakat, Archer'ın ustası da orada. Bu doğru fakat bir savaş çıkmayacak, ve günbatımına kalmadan evde olacağım.
Pero está la Maestra de Archer. estaré de vuelta antes de que se ponga el sol.
E-Evet! Doğru. Bu saatte genellikle evde olurum da.
S-Sí estás en lo correcto, Comencé a jugar por estar metida tanto tiempo en casa
Doğru. Ukita da bu takımın bir parçasıydı ; fakat öldü.
Sí, Ukita también formaba parte del grupo, pero murió.
Sonra : "Aman Tanrım, hayatımın geri kalanında aynı kişiyle yatacağım" aşaması gelir, bu yüzden en yakın erkekler birliği evine gider, iç çamaşırlarından kurtulur ve ertesi sabah da BMW'ne doğru utanç yürüyüşü yaparsın.
Después viene la etapa : "Dios mío, no puedo creer que tendré sexo con la misma persona por el resto de mi vida". Entonces es cuando vas a la fraternidad más cercana revoleas tu ropa interior y a la mañana siguiente haces el camino de la vergüenza hasta tu BMW.
Ben olduğunu söylemiştin bu da demektir ki kendi kendime konuşuyorum. Doğru.
Es cierto.
En az sayıda şeker alarak bu kutuları nasıl doğru bir şekilde etiketlersin?
¿ Cómo se pueden etiquetar sacando el menor número de caramelos posible?
Aslında bu da, sanığa ait bir güvenlik kamerası fotoğrafı kamyon çalınmadan 30 saniye önce kamyona doğru koşarken görüntülenmiş.
Aquí tenemos una fotos de seguridad de la demandada corriendo hacia el camión 30 segundos antes del robo.
Bu da genç dişiyle kardeşinin annelerinin peşinde sığ sulardan... Batı İç Denizi'ne doğru hayatlarının yolculuğuna çıkmaları anlamına geliyor...
Y esto significa que la joven hembra y su hermano... deben comenzar la aventura de sus vidas... siguiendo a su madre desde los bajíos... hacia el Mar Interior Occidental.
Kim'in dediklerinin tamamına katılmasam da doğru olan şey, Cecil ile yaşadıkların gibi erkeklerle arayı açarsan aniden ahlaksız olursun ve bu, onları deli eder.
No estoy completamente de acuerdo con lo que dijo Kim pero cuando esperas tanto tiempo como hiciste con Cecil y de repente te pones sexy los vuelve locos.
- Bu doğru. Arkadaşım "Doğu Tavşanı" ndan duymuştum. O da "Diş Perisi" nden duymuş.
- Es verdad de mi amigo el conejito de Pascuas quien lo oyó del Hada de los dientes.
Bu arada, bundan sonra her şey daha da iyiye gidecek. Doğru mu?
Bueno... por cierto, a partir de ahora sólo puedo hacerlo mejor. ¿ Verdad?
Bu balinalar 40 ton ağırlıkta olabilir buna rağmen şaşırtıcı bir şekilde hızlılar bu yüzden kamerayı çekim için doğru konuma getirirken ki bu da baya yakınlarında olmalı bize çarpmamaları için çok dikkatli olmalıyız.
Estas ballenas pueden llegar a pesar 40 toneladas y son cosas que se mueven sorprendentemente rápido así que para tener la cámara en posición de captar las tomas tienen que estar bastante cerca tenemos que ser muy cuidadosos de no ser chocados o golpeados.
Burada kimse yok, orada da. Bu yöne doğru yerleştirildiklerini sanıyorum.
Me imagino que los pusieron, así.
Ve bu parça da... Ön tarafa doğru gider.
y esa pieza... va cerca del frente.
Bu odadakilerin adına konuşmuyorum, ama benim için, bütçesiz Medellin'ni çektikten sonra, En iyisi altın heykelimi almayı bekleyip dolarlar bana doğru akınca bir daha da az bütçeli bir film yapmamak.
Y no hablo por nadie más en esta habitación, excepto por mi, después de lo que logramos con Medellín sin presupuesto, prefiero esperar para recoger mi estatuilla dorada y que los dólares empiecen a llover sobre mi que verme involucrado en un proyecto sin fondos suficientes de nuevo.
bu da ne 2329
bu da senin 34
bu da ne demek 442
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu daha kötü 16
bu da ne demek oluyor 285
bu da kim 384
bu da senin 34
bu da ne demek 442
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu daha kötü 16
bu da ne demek oluyor 285
bu da kim 384