Bu kişi translate Spanish
9,957 parallel translation
Yanaklarının rengine bakacak olursak bu kişi bir kadın.
Una mujer, juzgando el color de tus mejillas.
Bu kişi için ülke çağında arama yapılıyordu, ve Pennsylvania yetkilileririn sayesinde bulundu, tutuklandı ve buraya getirildi.
Hubo una caza nacional buscando a este individuo, y fue gracias a las autoridades de Pennsylvania por lo que se le encontró, arrestó y mantuvo aquí.
Bu kişi bunu nereden biliyormuş peki?
¿ Y cómo sabe esa persona eso?
Düğün öncesi partiler saçma kız adetleri işte, ve bu kişi onun bir parçası olmak istemiyor.
Las despedidas de soltera son cosas absurdas de chicas... con las que este tipo no quiere tener nada que ver. chicas!
Bu kişi de sekreterim Alfred Wood.
Mi secretario, Alfred Wood.
Hayatımda ne olup bittiğini bilen tek kişi sensin, bu yüzden benim için ne kadar değerli olduğunu bilmeni istedim.
Eres el único que tiene un marco de referencia para mi vida, y solo quiero que sepas lo que has significado para mí.
Bu adamı gören tek kişi benim değil mi?
Oigan, ¿ soy el único que ve a ese tipo?
Bu adada iki bin kişi var.
¡ Hay 2.000 personas en esta isla!
Bu akşamki yarışta : dört yarışmacı, hayatta kalan bir kişi var!
¡ En la carrera de esta noche : cuatro competidores, ún sobreviviente!
Bu çelişkiye dikkat çeken tek kişi siz değilsiniz.
Usted no es el único en señalar la falta de lógica.
Bu soruşturmanın başındaki kişi kim?
¿ Quién está al mando de este caso?
Bu düşündüğüm kişi mi?
¿ Es quién yo creo que es?
Konuşmaya devam edebilirim ama burada bitireceğim. Bu ülkenin ihtiyacı olan kişi o.
Podría seguir y seguir, pero simplemente terminaré con esto... ella es justo lo que este país necesita.
- Belki de bu iş için uygun kişi değildir.
Quizás no es la persona adecuada para el trabajo.
Ama bunu bu iş için doğru kişi olmadığına inanıyorsan yap. Başarısız olmaktan korktuğun için değil.
Pero hazlo porque verdaderamente crees que no eres la persona adecuada para este trabajo, no porque temes fracasar.
Üstelik o sadece 17 bölümden biri, kitapta 16 kişi daha var demek bu.
Y él es solo un capítulo de 17, lo que significa que hay otros 16 hombres verdaderos en ese libro.
Kişi başı 175 bin dolar demek bu.
Eso es 175.000 dólares de cada uno de ustedes.
Bu adam Pazar günü Sally'in showa çıkmasını ayarlayan kişi olmalı
Este tipo va a aparecer en el programa de Sally del domingo.
Nasıl oldu da bu kadar şanslı bir namussuz oldum bilmem ama o kum saatinde birkaç taneciğim kalsa bile onu da geçirmek istediğim kişi...
No sé cómo puedo ser el H.D.P. vivo con más suerte... pero si yo tuviera... sólo quedan unos pocos granos en el reloj de arena... Estaré pasándolo con...
Dışarda hayvan işkencecilerinden 4 kişi azaldığı için üzgün değilim, ama bu onları öldürdüğüm anlamına gelmez.
No siento pena de que haya cuatro torturadores de animales menos por ahí, pero eso no significa que los hayamos matado.
Kimsenin bu şekilde ölmesini istemem ama yine de ölen kişi senden önceki değil, sen olduğun için memnunum.
Aunque nadie debería morir de esta forma, me alegra que seas tú y no tu predecesor.
Böyle sıkıntılı zamanlarda ekmek için bu işi yapacak bir sürü kişi var.
Es difícil vivir en este mundo. La gente está dispuesta a matar para sobrevivir.
Beni gerçekte olduğum kişi için kabul edeceğini biliyorum ve bu, Tanrı'ya her gün şükretmemi sağlayan bir hediye.
Sé que tú me aceptas por quien realmente soy, y ese es un regalo que le agradezco a Dios todos los días.
New York'ta bu tanıma uyan bir milyondan fazla kişi olmamalı.
No debería haber más de un millón de personas que encajen en esa descripción en Nueva York.
Bu işin arkasındaki kişi o şirketten.
Alguien de ese bufete está detrás de esto.
Bu da bizi iki kişi yapıyor.
Supongo que somos dos.
Çok zorlu olduğunu biliyorum. Fakat beni korkutan da bu. Şu an olduğun kişi.
Sí, pero lo que me asusta es en qué te has convertido.
Tabii kasabadaki en aklı başında kişi bu tip partileri eski haline döndürmesi için ilk ve son kez savaş ilan etmezse.
A no ser que... alguien de la ciudad le declare la guerra a estas fiestas en un último intento de que todo vuelva a la normalidad.
İçeriden birini istiyordun, bu tam da o kişi.
Dijiste que querías a un infiltrado, ella lo es.
Bu koridorlarda köşe bucak kaçacağın sakıncalı bir sürü kişi olduğunu söylemeye gerek yok.
No sabes qué clase de indeseables puedes encontrarte aquí en los pasillos.
Ama bu konuyu bilen tek kişi sen değilsin.
Excepto que tú no eres el único.
Ne dersen de, demek istediğim şu ki ülkesine bu denli büyük bir hizmette bulunmuş bir kişi.. ... adil ve hakkaniyetli bir tazminat ister.
Sea como fuere, lo único que digo es que esa persona querría una compensación justa y equitativa por haber realizado un gran servicio para su país.
"Ben Pitbull, İspanyolca da konuşabiliyorum." - Neden bu reklamı görmeyen tek kişi benim?
¿ Por qué soy el único que nunca ha visto este anuncio?
Birçok kişi bu mankenlerden kullanıyor.
Mucha gente utiliza estos muñecos.
- Bu fotoğraftaki iki kişi mi?
- ¿ Los dos de las fotos?
Bu büyüklükte bir orduyu yönetebilecek tek kişi kraldır.
Estaríamos navegando en una guerra civil.
Geldik sürtükler. Bu düşündüğüm kişi mi?
Hemos vuelto, perras. ¿ Es esa quien creo que es?
Bu olduğun kişi evlat.
Este es quien eres, hijo.
Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
Y soy el único lo suficientemente rápido como para detenerlas.
Bu hayatta tamamen güvendiğim tek kişi sizsiniz.
Es la única persona en el mundo en la que confío totalmente.
Bu dört kişi sık sık irtibat halinde. İkisi yeni üyeler.
Estos 4 han tenido mucho contacto en el pasado, y sobre todo 2 de ellos... son recién reclutados.
- Karin. Eski eşinizle bu iki kişi arasında bir bağlantı olup olmadığını öğrenmeye çalışıyoruz.
Karin, estamos tratando de ver si hay un vínculo entre su exesposo y estos dos.
- Bu soruyu soran kişi tam olarak kimdir?
¿ Quién está preguntando?
O kişi senin için ne de, hakkında bu tür bir geçmiş araştırması yaptın?
¿ Cómo estás conectado con él para que investigues sus antecedentes?
Aslında, Shin Se Gi ve Cha Do Hyun aynı kişi olduğu için sanırım bu, kendine güveniyor demek.
Bueno, ya que al final, Shin Se Gi y Cha Do Hyung son la misma persona... Entonces... ¿ eso significa que llegó a creer en sí mismo?
Bu ailedeki tek yararlı kişi Seo Yeon.
En esta casa la única útil es Seo Yun.
Neden? Çünkü en alacaklı olan kişi sensin ve diğerlerinden biri borçlarını talep ederse bu iflasa sebep olacak, buda şirketin değerinin yarı yarıya düşmesine sebep olacak.
Porque eres el mayor deudor, y si alguno de los otros hace un reclamo, provocará la bancarrota, y recibirás la mitad de la ganancia de cinco años a partir de mañana.
Bu polis memuru onun öldürdüğü ilk kişi olmuş olabilir. Fakar bir bar kavgasına bir adamı öldüresiye dövmüş. Ve azami-güvenlikli bir hapishanede vakit geçirmiş.
Ese policía podría ser la primera persona que mato, pero el golpeo a un hombre casi hasta la muerte en una pelea de bar, y paso tiempo en una cárcel de máxima seguridad.
O kızları öldürmediğinin çok gerçek bir olasılığı var o zaman. Bu demek oluyor ki bunu yapan kişi hâlâ dışarıda.
Existe la posibilidad real de que él no haya matado a esas chicas, lo que quiere decir que el asesino todavía anda suelto.
Boston'dan bu cinayetin çirkin detaylarını bilmeyen tek kişi bile yoktur.
No hay nadie en Boston que no sepa los feos detalles de este lío.
Biliyorum bu size garip gelebilir ancak, aynı kişi olabileceğini düşündüm.
Sé que es extraño, pero pensaba que podría ser la misma niña.
kişi 33
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bu kim 539
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bu kim 539