Bütün gün translate Spanish
11,310 parallel translation
Bütün gün pişmanlık duymadan konuyu saptırıp durmuşken neden şimdi söz hakkı istiyorsunuz ki?
¿ Para qué pedir la palabra si toda la tarde la monopolizó?
Bütün gün yemek, kestirmek, avlanmak, dinlenmek, uyuşturucu kullanmak spor oyunları oynamak ve keyif aldığım boş zaman faaliyetleri dışında kesinlikle yapacak bir şeyim yok.
No tengo absolutamente nada que hacer en todo el día excepto comer, dar cabezadas, cazar, relajarme, tomar drogas, jugar a deportes, hacer todas las actividades de ocio que me plazcan.
Acele etsen iyi olur. Bütün gün bekleyemem.
Mejor prisa no tengo todo el día
Bakın çocuklar, donanmadakiler bütün gün bizimle oynamayacaklar. Hayatınızın geri kalanında Olympus Mons'taki büyük kayaları kırıp küçük hâle getirmek istemiyorsanız bir suçu kabullense iyi olur.
Miren chicos, estos muchachos del ejército no van a jugar con nosotros todo el día, a menos que todos quieran pasar el resto de sus vidas rompiendo grandes rocas en pequeños guijarros en el monte Olimpo, mejor que alguien confiese.
Kuyuya götürmek için arkadaşları gelene kadar bütün gün bizimle birlikte kalacak.
Va a estar apareciendo por aquí todo el día hasta que se lo lleven a la Shaft para una estancia prolongada.
Yani, neden Glee Kulübü'ne bütün gün dışarda... -... kan kusturdun?
Quiero decir, por qué querías que el Glee Club pasara un día entero vomitando violentamente?
- Şunu farkettim ihtiyaçları sadece biraz kilo vermekti ve bütün gün kas kusturmaktan daha iyi antreman olamazdı.
Bueno, pensé que todos necesitaban perder unos kilos, y no hay nada como un día entero vomitando Para poner en marcha el viejo metabolismo.
Bütün gün oturup düğününü hayal eden kızlardan hiç olmadım eğer olsaydım bundan biraz daha az gösterişli olurdu.
No soy exactamente la clase de chica que estuvo cruzada de brazos fantaseando sobre su boda, y si lo hubiera hecho, probablemente se hubiera parecido un poco menos a esto.
Bütün gece ayakta, bütün gün de yine ayaktaydı.
Ella permanecía despierta toda la noche. Y todos los días, ella se quedaba despierta.
Bunu bütün gün yapabilirim.
Podría hacer esto todo el día.
Annemin bütün gün yalnız kalmadan bakımının yapılacağı,... personellerin sürekli onunla ilgileneceği onu besleyip ilaçlarının verileceği bir yere ihtiyacı var.
Mi madre necesita cuidados siempre, en un sitio en que no esté sola todo el día, en un sitio en que pueda tener personal que la entretenga y que le den de comer y le controlen la medicación.
Vera'yla bütün gün o işaretlerle karşılaştık.
Al igual que las señales que Vera y yo vimos todo el día.
Kafalarına örtü takıp odalarında bütün gün düğünleri gibi dolaşıyorlar sanıyordum.
Pensaba que ellas caminaban por sus habitaciones con mantas en sus cabezas, pretendiendo que era el día de su boda.
Pardon ama meslektaşım bütün gün beni yalnız bırakıp George Tucker'la New Orleans'a gidiyor.
Bueno, lo siento, pero mi... compañera doctora me acaba de dejar solo todo el día para así largarse a Nueva Orleans con George Tucker.
Bütün gün burada durup çeşmenin yansımasından kalçalarını izlemek isterdim ama biraz meşgulüm.
Me quedaría todo el día... mirando el reflejo de tu trasero en el bebedero... pero estoy ocupado.
Senin yüzünden bütün gün oradan oraya koşturdum.
Me he pasado todo el día corriendo de aquí para allá por tu culpa.
Bütün gün ayakta duruyorsun da ondan.
Eso es porque has estado de pie todo el día.
Bütün gün gözünü onlardan ayırmazsan yumurtlamayacaklar.
No van a poner huevos si las estás mirando todo el día.
Bir de büyük ihtimalle bütün gün uyuyacak ama sen yine de bakarak ol, tamam mý?
Y probablemente solo duerma hoy, pero míralo de cerca, ¿ sí?
- Uðraþýyorum. Bir þey söylemekten korkmak, öylece oturup bütün gün üzülmek karar deðil.
Caminar de puntitas y sentarte sintiéndote culpable... no es una decisión.
Nasýl yani? Bütün gün uyudu dediler bana.
Dijeron que dormiría todo el día.
Hem bütün gün oturamıyordu.
Y no podía estar sentado todo el día.
Bütün gün petrolden bahsedebilirim ama eminim başka bir şey yapmak istersin.
Hablaría de la industria petrolera pero seguramente le gustaría hacer otra cosa.
Baba sen bütün gün insanlara yediriyorsun, biraz da sen yemeye hazır mısın?
Papá, sirves a la gente todo el día. ¿ Estás listo que te sirvan?
- Bütün gün böyle oynayabilirim!
¡ Durante todo el día!
Dert etme, yoruldu bütün gün.
No pasa nada. Está cansada.
Bütün gün evde mahsur kaldım.
He estado atrapada en esa casa todo el día.
Bu, bütün gün yemek yeme şansı bulabildiğim tek an.
Es el primer rato en que pude comer en el día.
Bütün gün duyduğun şey bu, değil mi?
Eso te dicen todo el tiempo, ¿ no?
Jennifer, bütün gün buradaydım ve hiçbir şey olmadı.
Jennifer, he estado aquí todo el día y nada ha pasado.
Bütün gün boyunca içine işeyenleri düşünüyorum da...
¿ Cuántos se habrán meado aquí dentro?
Burada oturup bütün gün nargile içtiğimi biliyorum... fakat bir keresinde kıçımı kaldırıp onu hastahaneye gördüm.
Sé que estoy aquí sentado fumando durante todo el día, Pero moví mi culo una vez y lo llevé al hospital.
Bütün gün bir şey yemedik.
No hemos comido nada en todo el día.
Amcam bütün gün nargile içer.
El tío fuma la pipa durante todo el día.
- Bütün gün bana bu soruları sordular.
- Me han hecho preguntas todo el día.
Bütün gün çalıştın ne de olsa.
Has trabajado toda una jornada.
Bütün gün yalanlarını dinlerken aramanı veya buraya gelmeni bekledim.
He pasado todo el día escuchando sus mentiras y esperando que llamaras o pasaras por aquí.
Bütün gün Çin yemeği taşımak insanın moralini bayağı bozuyor.
Repartir comida chica todo el día puede ser deprimente.
Bütün gün sana ulaşmaya çalıştım.
Intenté comunicarme contigo todo el día.
Bütün gün ne yapacağız?
- Qué más hacer todo el día.
Bütün gün oynayabilirim dostum.
Puedo seguir todo el día, colega.
Bütün gün evde durmak beni delirtiyor biraz. Bir işe girsem iyi olacak sanırım.
Estoy en la casa todo el día, y me está enloqueciendo.
Bütün gün Luccio'nun Carbonara'sını düşledim.
He estado soñando sobre la carbonara del Luccio todo el día.
- Bütün gün arayıp durdum seni.
Llevo todo el día llamándote.
10.000 yakın arkadaşınla bütün gün boyunca dedikodu yapacağına neler dönüyor bul.
Entérate de qué está pasando en vez de especular todo el día por teléfono con tus 10.000 amigos más cercanos.
Bütün gün konuşurdum.
Hablando todo el día.
Bütün gün ağzını bıçak açmazdı. Taş kesilmişti.
Totalmente en silencio durante el día.
Bütün gün evdeydi.
Ha estado en casa todo el día.
- Bütün gün Pawter'la çalıştım.
- He estado trabajando con Pawter todo el día.
Bütün yeni haberleri gün bitiminde masamda istiyorum. Aslında benim bir fikrim var.
De hecho, tengo una idea para un artículo.
Bütün dünya altmış gün içinde alt üst olabilir.
El mundo puede derrumbarse en sesenta días. Sí.
bütün gün bekleyemem 27
bütün gün bekleyemeyiz 16
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
bütün gün bekleyemeyiz 16
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günün nasıldı 39
günlük 37
günaydın bayım 22
günaydın millet 27
günaydın baba 43
güneyde 29
günaydın bayan 34
günün sonunda 21
günaydın efendim 192
günün nasıldı 39
günlük 37
günaydın bayım 22
günaydın millet 27
günaydın baba 43
güneyde 29
günaydın bayan 34
günün sonunda 21