English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Bıttı

Bıttı translate Spanish

37 parallel translation
Kardeşimi öldürdün. Çetemi dağıttın. Bırak gideyim.
Mataste a mi hermano y terminaste con mi banda, déjame vivir.
Ama eğer benim zıttım olan... kişilerden etkileniyorsa... ben ona yönelirken o bana yönelmiyorsa... ve aşkıma duyduğum inanç yıkılırsa... o halde onu sevmeyi bırakırım.
Pero si otra gente la atrae... que son opuestos a lo que soy yo... si no es para mí, como creo que yo lo soy para ella... y la convicción en que se basa mi amor se destruye... entonces dejaré de amarla.
Dikkatini iyi dağıttın, B.! Dikkatini dağıtmak mı?
- Agradablemente divertido, B. - ¿ Divertido?
Sana, anneme ve herkese bakıyorum da, hepiniz bıcıttırmışsınız.
Es sólo que, miro alrededor y mamá, tú y todos están embobados.
- B'lik bir kağıttı.
- Sacó un siete.
Kendinizi belirli aralıklar bırakarak dağıttınız.
Se han distribuido en intervalos iguales.
Moskova'da John'u aptal yerine koydular orada rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgilenen eski bir KGB'li yoktu kendini FSB'nin bir binbaşısı olarak tanıttı...
Dijeron un montón de mierda a John en Moscú. No hay gran cosa con ese ex-tío del KGB que intercambia rehenes. El tío dijo que era un jefe del FSB.
Kirk diye biri kendi grubuyla Bohemian Rhapsody'yi çalacak oldu annem onları öyle hızlı dağıttı ki grup, aletlerini bırakıp kaçtı.
Una vez, un tipo en nuestro pueblo dijo que Kirk tocaba Rapsodia bohemia con su banda El Kirk Gleason Five, y mi mami fue tan rápido que la banda musical escapó Sin sus instrumentos y nunca regresó por ellos.
Morali bozulan İngiliz birlikleri uğruna çok kan akıttıkları toprakları bırakarak 1916 Somme Muharebesi alanı hattına geri çekildiler.
Las desmoralizadas tropas británicas se retiraron cruzando el campo de la batalla del Somme de 1916, cediendo el terreno por el que tanta sangre se había derramado.
Bir dakika. Bir dakika. Silahları A.B.D hükümeti adına dağıttığını söyledin.
Espere ahí, dijo que él entragava armas del gobierno de los U.S. pero eso no hace sentido.
Amcam öldü ve bana yirmi bin pound bıraktı ama... ama çoğunu dağıttım.
Mi tío murió y me dejó veinte mil libras, pero... Pero he regalado la mayoría de ellas.
Amcam öldü ve bana yirmi bin pound bıraktı, ama... ama çoğunu dağıttım.
Mi tío murió y me dejó veinte mil libras, pero... Pero he regalado la mayoría de ellas.
Özür dilerim, fena dağıttım. Ne b.ktan herifim.
Soy terrible, lo siento.
Bu yüzden dün tamponu bırakmak zorunda kaldım ; gerçekten çok acıttı.
Y ayer tuve que soltar el parachoques porque me hace demasiado daño.
Pekala, bu... Bu, "beni yalnız bırak" ın tam zıttı.
Bien, eso es... el exacto opuesto a dejarme sola.
çatal bıçak kullanmak gibi... öğrenilmiş yeteneklerimizi kontrol eden... prosedural hafızanın zıttıdır.
cuchillos y tenedores...
Rick'le yaşananların... bize zarar verdiğini biliyorum. Canımızı acıttı ama bunun üstesinden geldik ve bunu geride bıraktık.
Sé que todo eso que pasó con Rick nos hizo muchísimo daño sé que nos duele, pero sobrevivimos y todo terminó.
A, filmi iptal ederiz, B, verdiği zarar için onu dava ederiz ve C, yanlış tanıttığın için seni dava ederiz.
Suspendemos la película. B : Lo demandamos por las pérdidas.
Vuruldum, bıçaklandım, ama bu gerçekten acıttı.
Me han disparado, me han apuñalado, y eso duele, tío.
Şairin dediği gibi, gerçeğin iyi değil, hatta tam zıttı olduğunu hiç anlayamadı. Alfie onu bıraktı.
Y Alfie la plantó.
Hayır, bir tüttürme ritüelinde av bıçağıyla kazıttım.
No, me lo quitaron con un cuchillo en una ceremonia ritual en un ahumadero.
1981 Hanover'de Doğu Almanyalılar bir fuarda ampulu tanıttıklarında, batılı araştırmacılar "Kendinizi işsiz bırakacaksınız" demişlerdi.
Cuando los fabricantes de Alemania del Este presentaron estas bombillas de larga vida en la feria de Hanover en 1981, sus colegas del Oeste dijeron : " Se quedaran sin trabajo.'
Steve gibi adamlara artık güvenmiyorum çünkü Steve'e benzemeyen veya onun tamamen zıttı olan kişiler beni hep yüzüstü bıraktı.
Bueno, he perdido el respeto por chicos como Steve porque la gente diferente a Steve o personas completamente opuestas a Steve siempre me han defraudado.
Asta onun dikkatini dağıttığı an, Phil devrede çıkacak ve sen de kapıyı patlatıp elektrik vereceksin. Sonra da bıçağını düşürecek.
Tan pronto como Asta tenga su atención y Phil esté fuera de peligro, derriba la puerta, y dale una descarga eléctrica, ella soltará el cuchillo.
B.T ek binasından geliyorum, masamı taşıttığın yerden.
Acabo de venir del anexo de informática donde has movido mi escritorio.
The / b / board, kesinlikle facebook'un tam zıttı.
La / b / tabla, que es la exactamente lo contrario de facebook.
Çok acıttı! Anahtarları arabada bırakmıştım.
Tienes un problema. ¡ Eso duele de verdad! Dejé las llaves en el coche.
Bırak saçımı, acıttın!
Oh, por favor, mi pelo!
Uzaylılar onu dağıttı, ama bunu onların yanına bırakmayacağım.
Los alienígenas lo corrompieron, pero no vamos a dejar que se salgan con la suya.
Fena acıttı cidden çünkü gerçek bıyıktı.
Eso ha dolido bien, porque era un bigote de verdad.
Hangisi daha çok acıttı, vurulmak mı, yaranı gizlemek için arkadaşın tarafından bıçaklanmak mı?
¿ Qué le dolió más, que le dispararan o dejar que su amigo la apuñalara para disimular la herida?
Kız ona güneşin tenini nasıl ısıttığını ve havanın ciğerlerini nasıl doldurduğunu ve karın dilinde nasıl bir his bıraktığını hatırlatırmış.
Ella lo recuerda cómo el sol se sentía en su piel... y lo que el aire se sentía como respirar... O cómo la nieve derretida en la lengua. Y eso le recordó... que todavía estaba viva.
Eğer kızın canını acıttıysanız,... acıtmayı bırak, dokunduysanız hesabını sorarım.
Si le hiciste daño, o simplemente la tocaste, pagarás por ello.
Şok tabancasının acıttığını biliyorum ama bana başka seçenek bırakmadın.
Sé que la pistola táser pica un poco, pero no me dejas otra opción.
İşi bıraktıktan sonra iyice azıttı ve kokain parası için bana şantaj yapmaya başladı.
Cuando dejó de trabajar, inventó cosas, me chantajeaba para pagar su droga.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]