Delikanlı translate Spanish
5,765 parallel translation
İyi delikanlı.
Buen chico.
Nesli tükenmekte olan gerçek delikanlılardan birine.
Uno de los últimos soldados.
Ona iyi bir delikanlı olduğunu söylediğimi söyle.
Dile de mi parte que es un buen muchacho.
Belki de sen ve delikanlı takım olabilirsiniz. Bart'la güreşmek mi?
Quizá tú y el jovencito puedan hacer equipo.
Meraklı bir delikanlı olarak Keane, onun evine girdi.
Como es un chico curioso, Keane entró en su casa.
Sanırım, zavallı küçük delikanlı hayata sürünmeye gelmedi.
Supongo que el pobre muchachito no nació para la vida bajo suelo.
Onun yerine, gelecekte ne yapacağına karar verememiş genç bir delikanlıyla olan söyleşimi izlemenizi istiyorum.
En vez de eso, me gustaría que me vierais hablar con un joven que no sabe qué hacer con su vida.
- Çok iyi bir delikanlı o.
Es un buen chico.
Bizim delikanlı hiç fena değil.
No está nada mal, el chico.
O delikanlının böylesine bir sorumluluğu üstlenebileceğini nereden biliyorsun?
¿ Cómo sabes que está listo para esta responsabilidad?
Bay Eli James dikkat edilecek bir delikanlı.
Sr. Eli James... un joven al que prestar atención.
Merhaba, delikanlı.
Bueno, hola, chico.
Annesini arayan bir delikanlıydı bu da bir umut arayışı demek.
Era un joven buscando a su madre, lo que es buscar una esperanza.
- Hiç bir fikrim yok, delikanlı.
No tengo ni idea, muchacho.
Altını çiziyorum, delikanlılar kadını siz seçtiniz, siz tutacaksınız ve adamı.
La conclusión es, amigos, la queríais, os la quedáis. Y a él.
Onlar, bu kaygan delikanlıyla güreşmem için denemeye devam ediyor.
Siguen intentando hacerme luchar contra ese muchacho aceitoso.
20'li yaşlarında genç bir delikanlı böyle bir çalışma yaparsa... Röntgenci gibi görünürsün.
Un macho joven de unos 20 años haciendo este tipo de trabajo, te verías como Peeping Tom.
Genelevde bir delikanlıyla tanıştım. Fahişelik yapıyor. Homoseksüel.
Sabes, conocí a un joven en el burdel, un prostituto, un homosexual.
- Yatağı yok. - İzin ver delikanlı yoksa dava açarım.
No hay cama.
Kaçma delikanlı!
Ríndete, muchacho!
- Yavaş ol delikanlı!
Detente, muchacho!
Daha çok pamuk giyen bir delikanlıya benziyorsun.
De cualquier forma, luces más el tipo de persona para algodón
Buraya birkaç kez yanında genç bir delikanlıyla geldi. Delikanlı cemaatimizdendir.
Las pocas veces que ella vino, ella estaba con un hombre joven que es miembro de nuestra congregación.
Kalk ayağa. Delikanlı ol.
Venga, tú, sé un hombre.
- Sen Raffles değilsin, delikanlı.
No eres Raffles, amigo.
Eve gidip yatağında yat. - Gel bakalım delikanlı.
Vete a casa a dormir.
- İyi. Gel delikanlı. Hoşça kal.
Vamos, cariño.
Beni delikanlıya kelepçeletip Leman Sokağı efendilerine götürmesini istiyorsunuz.
Usted quiere que este muchacho me ponga en cadenas y me lleve con sus amos de la Calle Leman.
Anlasana, bu delikanlı, bu eski beyefendi seni şirkette gördü diye buraya geldi.
Ya ves, este muchacho aquí ha sido visto marchándose en compañía de este ex-caballero acá.
Pekâlâ, bu delikanlıyla beraber gideceksin.
Así que tú y el muchacho váyanse.
Genelevde bir delikanlıyla tanıştım.
Conocí a un joven en el burdel.
Sonra görüşürüz, delikanlı.
Te alcanzo después, jovencito.
Sinemanın kızgın delikanlısı Bachchan!
"El jóven hombre enfadado del cine... ¡ Bachchan!"
Cinsel açıdan aktif, genç bir delikanlıydım ve doğum kontrolü hakkında bazı fikirlerim vardı... Ama hepsi yanlış çıktı.
Era un joven macho sexualmente activo con algunas nociones de anticoncepción totalmente equivocadas.
Penelope Hartz, sana bir kaçamak yaşa derken, Shaun gibi kibar ve normal bir delikanlıyla demek istemiştim,...
Penélope Hartz, cuando dije que tuvieses una aventura... me refería a tenerla con un chico amable y normal como Shaun...
Normal delikanlı!
- ¡ Un chico normal!
Kurtardığınız herkesi öldürüyorum. Zor durumdaki kadınlar, zıpır delikanlılar vampir yemeği olacaklar, hepsini.
Voy a matar a todo aquel que ustedes hayan salvado... las damiselas en peligro, a los jovencitos, el quisiera-ser vampiro...
- Ben de memnun oldum delikanlı.
Es un placer conocerte también, jovencito.
- Delikanlı.
- El Adolescente.
Fakat senin gibisini değil delikanlı.
Pero a ninguno como tú, muchacho.
Ne ciddi bir delikanlısın.
¡ Qué joven tan serio!
Pekala, şu delikanlının bunu daha sonra çözeceğinden eminim.
Correcto, y estoy seguro que este joven puede ayudarte a arreglarlo más tarde.
Sen delikanlı asla kızı soymadın.
Y tú, jovencito, es seguro que no le sacaste la camiseta.
Yeniden bir delikanlı gibi işiyorum.
Meando otra vez como adolescente.
Bir sorun mu var, delikanlı?
¿ Tienes algún problema, jovencito?
Çok cesur bir delikanlı.
Es un joven muy valiente.
Ama minnetlerimi sunmadan önce insanlığı bir dakika için politikanın önüne koyup olağanüstü bir delikanlının kaybını bildirmek istiyorum...
Pero, antes de expresar mi profunda gratitud, Me gustaría dejar a un lado la política en favor de la humanidad por un momento y reconocer la pérdida de un joven extraordinario... el Sr. Declan Porter.
Uç delikanlı ruhani bir lidere gider. Kudüs'ü işgalden kurtarırsak düşmanların karılarıyla oynaşabilir miyiz? " diye sormuşlar.
Tres hombres fueron a un lider espiritual y le dijeron : si liberamos Jerusalén, podríamos coger a las mujeres del enemigo?
- Delikanlılar, konuşmayı çevirin.
- Muchachos, volten su asiento.
- Peki, delikanlı, senin kaderin umurumda değil!
- Cierto, muchacho, a mi no me interesa el destino de ustedes!
- İyi bir delikanlıdır.
- Es un buen tipo.