Demişti translate Spanish
5,546 parallel translation
Kurye ne demişti?
¿ Que fue lo que dijo la correo?
Demişti ki, hepimiz buradayız.
Dijo que estaríamos aquí, juntos.
"Basit" demişti.
Dijo "sencillo".
Biri bana bir keresinde kahramanlığın özünde diğerlerinin yaşayabilmesi için ölmek vardır demişti.
Alguien me dijo una vez que la esencia del heroísmo es morir para que otros puedan vivir.
Biri, bir arkadaşım bir keresinde eğer bir krozeden sağ çıkarsan daha da güçlü olursun demişti.
Alguien... un amigo... una vez me dijo que si sobrevives a una quemadura te haces más fuerte por ello.
Bilirsin, benim yaşlı adam bir keresinde bana, nereye gittiğini bilen birisiyle hızlı giden birisini asla karıştırma demişti.
Sabes, una vez mi viejo me dijo... nunca confundas a alguien que se mueve rápido con alguien que sabe a dónde va.
Öyle demişti.
Es correcto.
Hayatı bir şekilde dengelemek lazım demişti.
Tienes que poner tu vida en la balanza.
- Bir milyon demişti.
- Un millón.
Helena demişti, bir anlama geliyordur belki.
Helena dijo que significaría algo para ti.
Evet ama sonuçta bir ihtimal var demişti.
Sí, quiero decir, dijo que cabía esa posibilidad.
- Rita kaç tane sandalye demişti?
- ¿ Cuántas sillas dijo Rita?
Biliyor musun, Lillian bana bir keresinde "kim olduğumuzu verdiğimiz kararlar belirler" demişti.
Lillian me dijo una vez que nos definían las decisiones que tomamos.
Görmem gerektiğini söylüyor şimdi bana. O güzel neşesi aslında... ne demişti...
Él ahora me dice que debería haberlo hecho, que su ánimo era un acto de... ¿ qué dijo?
- Shep, Jack Kennedy hakkında ne demişti?
Lo que Shep dijo respecto a Jack Kennedy.
Benim adım Jared çünkü Gavin ilk günümde bana öyle demişti.
Mi nombre es Jared porque Gavin me dijo así desde el primer día.
İhtiyar adam "Tabut sizdeyse, o hâlâ elinizde demektir." demişti.
El anciano dijo : "Si tienen el ataúd, todavía lo tienen".
Finn demişti bunu.
Finn dijo eso.
Piç herif bunu sana sorarım demişti.
El bastardo dijo que venía por mí.
Babası ona Gullu demişti.
Su padre la llamó Gullu.
Hatırlarsın Dr. Hartman zamanında bana da bel soğukluğun var demişti.
Sabes, una vez el doctor Hartman me dijo que había cogido la gonorrea.
Köpeğiniz bahçeme ilk daldığı zaman da kocanız böyle demişti.
- Eso es lo que dijo su marido la primera vez que su chucho destrozó mi jardín.
Barney Marshall'la Lily'nin bodrumunda buldum demişti.
Barney dijo que estaba en el sótano de Marshall y Lily.
Hani al yanaklı gelinimiz şey demişti ya...
¿ Recuerdas cuando la ruborizada novia dijo...
Öyle demişti.
Lo hacía.
Dalga geçiyor sandım. Vampir avcısıyım demişti.
Creí que era coña, dijo que cazaba vampiros.
Onu son gördüğümde beni itmişti ve bana şerefsiz demişti.
La última vez que nos vimos me empaló y me llamó gilipollas.
Teyzen de öyle demişti.
Eso es lo que decía ella.
Benim büyük, Llewelyn demişti.
Mi mayor, Llewelyn, me lo ha dicho.
Albay Rayne artık tören olmayacak demişti sanırım.
Pensé que la coronel Rayne dijo que no habría más iniciaciones.
Bu gece, hep beraber toplanırız demişti, üçümüz yani.
Y mencionó que nos reuniríamos todos esta noche...
Umudunu yok et, " demişti.
Le quitas la esperanza ".
Eski çalıştığın karakoldaki herkes öyle demişti.
Eso es lo que todos decían en tu comisaría anterior.
Hematolog stresten uzak dur demişti.
El hematólogo me dijo que no debo estresarme.
Gerçi Elaine o olayda bir tuhaflık var demişti ya.
Aunque Elaine dijo que había algo extraño con respecto a eso.
Anladığım kadarıyla savunma tarafı dizüstü bilgisayarın nerede bulunduğunu belirtecek bir polis yeterli demişti ama iki tane olması gerekiyor diye ısrar ediyorlar.
Tenía entendido que la defensa aceptaría que hubiera sólo un oficial en el tribunal que confirmara dónde fue encontrada la laptop, pero... insistieron en dos.
"Sen daima kalbimin bir köşesindeydin." Demişti, değil mi?
Así como, "¿ Yo siempre... a Souta-kun?"
Sanat iki boyutludur. Babam böyle demişti.
Las dos dimensiones son arte.
Annen de öyle demişti.
Eso es lo que tu mamá dijo.
Bir zamanlar en yakın arkadaşım çözemediğin bir durum varsa arkadaşının yanında ol yeter demişti.
Mi mejor amigo me dijo que cuando no puedes arreglar algo a veces solo tienes que estar ahí.
Babam demişti bunu.
Mi padre dijo eso.
Verecek başka bir şeyim yok demişti.
Dijo que era todo lo que tenía.
O da öyle demişti.
Eso es lo que dijo ella.
Mara ona "o kapı" demişti.
Mara la llamó "esa puerta".
Hatta, bir keresinde bana, "iyi ve hazır olduğumda savaşacağım uğrunda savaşmaya değecek bir şey olduğunda savaşacağım" demişti.
De hecho, una vez me dijo, "Voy a pelear cuando esté listo". "Voy a pelear cuando tenga algo por lo que valga la pena hacerlo".
İnsanlar Dr. Charles Vacanti bir farenin sırtında kulak yetiştirdiğinde ona da çılgın demişti.
La gente pensaba que el Dr. Charles Vacanti estaba loco cuando hizo crecer lo que parecía un oído humano en la espalda de un ratón de laboratorio.
Wendy demişti hani.
Te lo dijo Wendy.
- O da öyle demişti. Uygunsuz.
Inapropiado.
- Mike da "tanisirsiniz iste" demisti.
Y Mike dijo que ésto solo era un amigable encuentro y saludo.
Öyle demişti.
Lo hizo.
Schrute öyle demişti.
Eso fue lo que dijo Schrute.
demiştin 153
demiştiniz 30
demiştim 223
demiştir 26
demiştim sana 23
demiştin ki 26
demişti ki 31
demiş 290
demişler 27
demiş ki 28
demiştiniz 30
demiştim 223
demiştir 26
demiştim sana 23
demiştin ki 26
demişti ki 31
demiş 290
demişler 27
demiş ki 28