Diyecek translate Spanish
3,066 parallel translation
Annenize nerede bunları ona bir söyleyeyim doğru kapının arkasındaydı bakalım bu saygısızlıklarınıza ne diyecek?
Como te gustaria si le digo a tu madre del otro lado de la puerta como uds chicos estaba aqui faltandonos al respeto?
Her zamanki gibi harikaydın. Blake'e diyecek hiçbir şey yok.
Una vez más, genial como es normal, Blake lo ha estado trabajando
Annen ne diyecek?
¿ Qué va a pensar mamá?
Tamam. Pekâlâ. Bekleyelim, bakalım o ne diyecek.
Esperemos a ver qué dice.
O kadar süredir birlikte çalışıyoruz sana bir de alır mısın diyecek halim yok ya.
Bueno, hemos estado juntos por mucho tiempo, y no creo que debería preguntar.
Ve bunu anlayana kadar, aklıma diyecek bir şey gelmedi.
Y hasta que no lo descifre, no tengo idea qué escribirle.
Bunun anlamı diyaloğun bir yerinde birisi "Çekiş kontrol sistemini kapat" diyecek mi oluyor?
Sí. Esto significa que vas a tener una línea de diálogo en la que uno de ellos dice, "apaga el control de tracción".
Filmi izleyen bir Jaguar sahibi ; "Bunu yapamaz" diyecek.
Quien tenga un Jaguar y esté mirando la película, dirá "No puedes hacer eso".
Hem eşin bu ahlaksızlığa ne diyecek?
¿ Y qué diría tu mujer si hubiera visto esta depravada pequeña escena?
Peki, buna Cezayirli dostlarımız ne diyecek?
¿ Qué opinarán nuestros amigos de Algeria al respecto?
Diyecek bir şeyim yok.
No tengo nada que decir.
Ama, vay canına, Albert keşke balığa hiç gitmeseydim diyecek.
Pero Albert va a desear nunca haber ido a navegar.
Arkalarından iş çevirdiğini öğrendiklerinde adamların ne diyecek buna?
¿ Cómo se sentirá tu gente de que actúes a sus espaldas?
Bakalım ne diyecek.
Ve lo que tiene que decir.
Onu biz öldürmedik diyecek olan insanlar mı?
¿ Quién diría que no son los responsables del disparo?
Bir şey diyecek misin?
¿ Vas a decir algo?
- Sana diyecek bir lafım yok.
No tengo nada que decirte.
* Diyecek tek kişi * * Sensin *
* Que dice de acuerdo *
Ve insanoğlu, neler oluyor diyecek.
qué está pasando ".
Bunu yapmamı, rabbim emretti diyecek.
Porque el Señor ha ordenado que así lo haga ".
daha öncede mektup verdim ama o size süylemedi, sonra çiçek verdim show dedi, şimdi kıvırarak gece show diyecek.
Antes fue la carta y el reality show.. .. luego una flor y un verdadero espectáculo.. Ahora será un gran espectáculo nocturno.
$ 3,100 diyecek misin?
¿ Alguien? Déjeme oírlo.
Bay Jordan, tam programlı bir dergi kurdunuz çünkü diyecek bir şeyleriniz vardı.
Mire, Sr. jordan, usted creó la revista "Full Stem" porque usted tenía algo que decir.
İnternete bir saat süre tanı. İnternettekiler de aynen böyle diyecek dedik biz de.
Dale una hora a Internet y van a decir que dijimos eso.
- Hayır diyecek gibi.
- Suena a "no".
- Sence ne diyecek?
¿ De qué crees que se trate?
Şöyle diyecek "Peki, neden - olay merkezinde - olmak zorunda ki?"
Va a decir : "¿ Por qué tiene que ser en la Zona Cero?"
"Franch" hakkında bir şey diyecek misiniz?
¿ Alguna opinión de la Franchera?
Diyecek bir şeyin varsa şimdi de.
Si tienes algo que decirme, ahora es el momento.
Bakalım neler diyecek.
Vamos a escuchar lo que tiene para decir.
Louis'e fazladan 100,000 $ verirsem Gallo, Klyman, Reeger buna ne diyecek?
Si le diera a Louis un extra de cien mil dólares, ¿ cómo les sentaría eso a Gallo, Klyman, Reeger?
Sokakta yürürken iki kız bizi görse "hey, bunlar ikiz" diyecek.
Si dos chicas nos vieran caminando por la calle, dirían, " esos tíos son gemelos.
O da gözümün içine bakıp bana "Ama intikamını aldın, değil mi?" diyecek.
Ella dirá "ya te vengaste, ¿ verdad?"
Geri ödemeyi aldığında, hâlâ böyle diyecek misin, görücez?
Sí, vale, veremos si sigues diciendo eso cuando te salga a devolver.
Sam ne diyecek onu bir dinleyelim.
Escuchamos lo que Sam tenga que decir.
Diyecek bir şey kaldı mı bilmiyorum.
No sé que queda por decir.
Diyecek bir lafım yok.
No tiene sentido.
Sana diyecek bir çift sözüm var.
Tengo algo que decirte.
- Diyecek bir laf bulamıyorum Ron. Bizi açlıktan öldürmeye çalıştığını düşünüyordum.
- No quería decir nada, creía que intentabais matarnos de hambre.
Keşke zehir içseydim diyecek.
¡ y va a desear haber bebido veneno!
Ya da "Yapması en iyi savaş hangisidir?" diyecek.
O, "¿ cuál es la mejor guerra para hacer?"
Bak Güle güle haricinde sana diyecek hiçbirşeyim yok.
Mira, te dije que no tenía nada que decirte excepto adiós.
Bakalım Jeff ve Audrey, bıyığımın beni sert gösterip göstermediği hakkında ne diyecek.
Vamos a ver si Audrey y Jeff piensan que este bigote me hace parecer un tipo duro.
- Çocuğu koydum diyecek.
- Voto por "lo machaqué".
Biz ona şaka yapacağız, ve biz yanında değilken, "Ne?" mi diyecek?
Porque le estamos gastando una broma así él piensa mientras no estamos cerca : "¿ Qué?".
Karakoldaki çocuklarla konuşacağım, bakalım karakoldaki çocuklar ne diyecek.
Hablaré con los chicos de la comisaría, a ver qué dicen.
Tanrım, yalnızca Mainstream medyası % 90 oy çoğunluğunu alacak ve buna kayıp mı diyecek?
Dios mío, sólo los medios de comunicación tomarían una victoria del 90 % y lo llamarían pérdida.
Ona hayır diyecek kadar cesur olabilirsiniz.
Seréis suficientemente valientes como para decirle que no a ella.
Diyecek sözüm yok.
Estoy avergonzado.
Diyecek bir şeyim yok.
Decisiones de vida están pasando enfrente de mí, pero no tengo nada que decir.
Merhaba diyecek misin?
Saludame, ¿ querés?
diyecektim 49
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyecektim ki 23
diyeceksiniz 34
diyeceğim 131
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyecektim ki 23
diyeceksiniz 34
diyeceğim 131
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40