Edebiyat translate Spanish
1,739 parallel translation
15. yüzyıl edebiyatı üzerine ders veren bir profesör olunca böyle oluyor.
Por algo es profesora de literatura del siglo XV.
- İngiliz Edebiyatı.
- Literatura inglesa.
Modern edebiyat üzerinde çalışıyorum. Drama yapısı hakkında bir ödev hazırlıyorum.
Me especializo en literatura moderna y tengo que preparar una monografía sobre la construcción dramática.
Edebiyat'taki kadınlardan.
Estamos juntas en la clase de literatura.
1964'te Nordik Konseyi Edebiyat Ödülü'ne lâyık görülmüştü.
Recibió el Premio de Literatura del Consejo Nórdico en 1964.
Ama gerçek "edebiyat" bu değil, değil mi?
Pero eso no es "literatura" de verdad, ¿ no es así?
Edebiyatın tartışılacağı yer televizyon değil.
La televisión no es lugar para debatir sobre literatura.
Kitap karışık tepkiler alacak, bir edebiyat tartışmasını ateşleyecekti diyecekti Danimarkalı bir profesör makalesinde.
El libro habría tenido críticas dispares y habría encendido un debate literario. Un profesor de Dinamarca diría en un artículo :
Edebiyat bile değil bu. Resmen çerez.
Ni siquiera es literatura.Son palomitas de maiz.
Peki neden edebiyat değil Adam?
Y porque no es literatura, adam?
Vera sadece... basit bir edebiyat ve sanat düşkünü değildi.
Vera no era simplemente una amante de la literatura y el arte.
Rus edebiyatı bölümünde. Tolstoy ile Turgenev arasında bulabilirsin.
Literatura rusa entre Tolstoi y Turgenev.
Çünkü onu edebiyat üstadı yapan şeyle bizi terketmesine neden olan şey aynı.
Fue el gran dios de la literatura que hizo que nos abandonara.
Ancak bunlar, kızın edebiyat seçimine tamamen ters düşüyor.
Sin embargo, son lo contrario a su elección de literatura.
İngiliz Edebiyatı üzerine doktoram var,
Tengo un master en Literatura Inglesa.
Edebiyat okumak büyük lüks.
"Ah, es todo un lujo leer literatura."
Post-modern edebiyat profesörüdür.
Es profesora de literatura post-modernista.
Disket sürücü bombalarının patladığı St.Dennis Üniversitesi'nde post-modern edebiyat profesörü.
Profesora de literatura post-modernista en la Universidad de San Dennis donde el disquete explosivo fue enviado.
İngiliz edebiyatı.
Literatura inglesa.
"Kelt Edebiyatı'nda Kadının Yeri" Kadınım ve canım sıkkın.
La voz femenina en la literatura celta. Soy mujer, qué fastidio.
Size finalinin son sayfasını değiştirmek için İngiliz Edebiyatı profesörünün Albany'deki evine kadar gittiğini anlatmış mıydı?
¿ Te ha contado alguna vez cuando condujo hasta la casa de su profesor en Albany por reemplazar la última página de su final?
Kurgusal edebiyat senin tutkun!
¡ La ficción es tu pasión!
17 : 00 8. Ders Edebiyat
17 : 00 8 ° clase, Discurso.
Büyük bir edebiyat uzmanı değil ya!
No es exactamente el árbitro para gran literatura, ¿ o sí?
Edebiyatın sonu.
El fin de la literatura.
Edebiyatı da pas geçmeye karar verdim.
Así que decidí saltearme Lenguaje.
Lü-lütfen, A-amerikan Edebiyatı Ant-antolojisi kitabınızın...
P-P-Por favor abran la Antol-ol-ogía de la Literatura Americana en la página...
Rita neden isimsiz uyuşturucu edebiyatı bassın ki?
¿ Porque Rita imprimiría libros de "Narcóticos Anónimos"
O zaman sana Universiteden Edebiyat diploması veriyorum. Ve onu buradan alıyoruz.
Entonces te voy a dar un título de egresada de Letras... y seguiremos a partir de ahí.
Neden her konuşmamız sonunda edebiyat testine dönüşüyor?
¿ Por qué cada conversación que tenemos termina en una prueba de vocabulario?
Şimdi Brown'da Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde yeteneklerini ziyan ediyor.
Está desperdiciando su talento haciendo Literatura Comparada en Brown.
İngiliz Dili ve Edebiyatı'nı yıldızlarla bitirmiş, tezi Şekspir üzerine.
Honores en literatura Inglesa disertaciones sobre Shakespeare.
İngiliz edebiyatı, yaratıcı yazarlık ve konuşma öğretmeniyim, ayrıca fakülte gazetesinin danışmanıyım.
Profesor de literatura, redactos, orados y orientador del periodico.
Dartmouth edebiyat profesörüne. Ortak hiçbir yanımız yok.
Como un profesor de literatura inglesa de Darthmouth con el que no tengo nada en común.
Ve bir slayta altıdan fazla kelime sığdıramıyorsun bile. Bu iletişim değil. Japon edebiyatı gibi.
y... y supuestamente, no está bien si pones más de seis palabras en una diapositiva eso no es comunicar, es haiku
Matematik ve edebiyat konusunda eğitimli ve uzman kişiler tarafından lise diplomalarını alıp üniversiteye gidebilmeleri için eğitilecekler.
Currículo completo, con énfasis en Matemáticas y Literatura. Serán preparadas para sacar un diploma y cursar la universidad.
Yani, işte, bütün Rus edebiyatını... kaybetsek mesela, ya da bunun gibi bir şeyi, veya Rusçayı?
- Me acordé de otra. - Sí. Viajé de Ecuador a Lima, en Perú, en un tubo de alcantarilla.
Rus edebiyatı çalışacağım.
Voy a estudiar un poco de ruso.
İngiliz edebiyatı bitirdi.
Una maestría en Literatura inglesa.
Edebiyat dünyasında laf çabuk yayılır.
La voz se corre pronto en los círculos literarios.
Ayrıca ben İrlanda Edebiyatı üzerine öğrenim görecektim.
Además iba a estudiar Literatura irlandesa.
Edebiyat lisans mezunu.
Y un doctorado en literatura.
iyi edebiyat yapiyorsun.
Vaya, tienes un verdadero don para el idioma.
Edebiyat sanatını icra etmek istiyorsanız, bir erkek yazarla eşit olabilmek için tecrübe sahibi olmak, hayati önem taşır!
Si desea practicar el arte de la ficción, ser el igual de un autor masculino, la experiencia es vital.
Jane Austen, kısa ömrü boyunca İngiliz Edebiyatı'nın en önemli eserlerinden 6'sına imza attı.
En su corta vida Jane Austen escribió seis de las mejores novelas inglesas.
Ben bir konu açacağım siz de dünya edebiyatından o konuyla ilgili örnekler vereceksiniz.
Nombraré un tema. Hable unas palabras... una cita pertinente del mundo de la literatura.
Gitlin ve Stern Fransız Edebiyatı hayranıydılar.
Gitlin y Stern eran francófilos.
Ama temel olarak çağdaş edebiyat.
Pero es básicamente sobre literatura contemporánea.
... ve kendisi edebiyat profesörü olarak aman tanrım Seattle'daki St.Dennis Üniversitesi'nde çalışıyor.
Dios mío. ... en Seattle, Universidad de San Dennis.
Edebiyat bu.
Es un libro.
Sanırım, edebiyatın, sanatların ve demokrasinin büyük bölümlerinin yok olduğu bir dünya göreceğiz.
¿ Están teniendo sexo?