Inanamıyorum translate Spanish
31,071 parallel translation
Ailenin sana İspanyolca öğretmediğine inanamıyorum.
Me das pena, hermano. No puedo creer que tus padres nunca te hayan enseñado español.
Bunu yaptığına inanamıyorum.
No puedo creer lo que hicieras.
Şuna bak, kocaman olmuşsun! Sen olduğuna inanamıyorum.
¡ Mírate, tan mayor! No puedo creer que seas tú.
- Bir saniye bile inanamıyorum. Buraya gelebilmiş olabildiğine inanamıyorum. - hemde'benimle zaman geçirmek için'...
- No puedo creer que por un segundo creí que podrías haber venido aquí para realmente pasar tiempo conmigo...
Bunu yaptığımıza inanamıyorum.
No me creo lo que hemos hecho.
Geri geldiğine inanamıyorum.
No puedo creer que regresó.
Geri geldiğine inanamıyorum.
No puedo creer que haya regresado.
Arkadaş edinebileceğim tek yolun bir tarikat olduğuna inanamıyorum.
No puedo creer que la única forma en la que puedo hacer un amigo sea unirme a una secta.
Giydiğim şeye inanamıyorum
No me puedo creer lo que llevo puesto.
O karton reklamın, gerçek bir insan çıktığına inanamıyorum.
No puedo creer que ese trozo de cartón sea una persona de verdad.
Bir sabah ölü uyanmak istemiyorum. Bunu tekrar söyletmek zorunda bıraktığına inanamıyorum.
No puedo creer que deba decírtelo otra vez.
Tanrım, Turner'ın bunca zaman boyunca Ed'i buzun içinde tuttuğuna inanamıyorum. Bu çok...
Dios, no puedo creer que Turner mantuvo el cuerpo de Ed en hielo durante todo este tiempo.
Sana kaç defa kol kanat gerdiğime inanamıyorum.
No puedo creer cuántas veces te he defendido.
- Yaşadığına inanamıyorum, diğerlerinden daha şanslı.
No puedo creer que aún esté con nosotros. Mucho más afortunada que el resto.
Sana inanamıyorum!
¡ No te creo!
Buraya girebildiğinize inanamıyorum.
Nunca pensé que te encontraría aquí.
Bir kaç kırık kaburga, incinmiş sternum ; bunu söylediğime inanamıyorum ama iyi olacaksınız.
Un par de costillas fracturadas, el esternón magullado... no puedo creer que diga esto, pero estarás bien.
Heyecanlanmadığına inanamıyorum.
No puedo creer que no estés nerviosa.
Yine üzerine yıldırım düşmesine müsaade ettiğine inanamıyorum.
¡ No puedo creer que lo dejaras hacerse daño otra vez!
Bu gömleği bana Cam aldı ve ben suçu Cam'in üstüne atmaya çalıştığıma inanamıyorum.
Cam me compró esta camisa y yo... No me puedo creer que esté intentando culpar a Cam.
Onu unutamadığına inanamıyorum.
No me puedo creer que no lo haya superado.
Gareth'ın bunu yaptığına inanamıyorum.
No puedo creer Gareth haría esto.
Öldüğüne inanamıyorum.
No me puedo creer que esté muerto.
- Buna inanamıyorum.
- No puedo creer esto.
Cidden inanamıyorum.
No puedo creer esto.
Sırf krem peynirli sandviçinin yarısını verdin diye seninle okulu kırmayı kabul ettiğime inanamıyorum.
No puedo creer que estuve de acuerdo contigo en faltar a clase... sólo porque me diste la mitad de tu sánwich de brie.
Bunların oluğuna inanamıyorum.
No puedo creer lo que está pasando.
Bu konuşmayı tekrar yaptığımıza inanamıyorum.
Me resulta difícil creer que volvamos a tener esta conversación.
Altı verdiğine inanamıyorum.
No me puedo creer que dijera que soy un seis. ¿ Vale?
Dişini kırdığıma inanamıyorum.
No me puedo creer que te haya roto un diente.
Bu adamı kurtarmak zorunda olduğumuza inanamıyorum.
No puedo creer que debamos salvar a este tipo.
"Bu adamı kurtarmak zorunda olduğumuza inanamıyorum." Son söz.
'No puedo creer que tengamos que salvar a este tipo', fin de la cita.
Bunu gömeceğimize inanamıyorum.
No puedo creer que vamos a enterrar a esto.
Oradaki adamın pantolununa sos dökülünce ağlayan adam olduğuna inanamıyorum.
No me puedo creer que sea el mismo hombre que lloró cuando se manchó sus elegantes pantalones de gelatina.
Sadece ne kadar salak olduğuma inanamıyorum.
No puedo creer lo estúpido que era.
Bu fırsatı teptiğine inanamıyorum.
No puedo creer que esté pasando por esta oportunidad.
Major'ın bunu yaptığını düşünenlere inanamıyorum.
No puedo creer que alguien pensaría Mayor hizo esto
Daha doğrusu, inanamıyorum. Yani...
Quiero decir, no puedo quiero decir
Buna inanamıyorum.
No me lo creo.
Stuart'ı özlediğime inanamıyorum.
Es increíble que extrañe a Stuart.
Buna inanamıyorum.
No me lo puedo creer.
Belediye başkanlığına aday olduğuna hâlâ inanamıyorum.
Sigo sin creer que se esté postulando a Alcalde.
Walter'ın bize bir pamuk helva makinesi aldığına inanamıyorum.
No puedo creer que Walter nos trajera una máquina de algodón de azúcar.
Evet, ben de inanamıyorum.
Sí, tampoco puedo creerlo.
İnanamıyorum.
¿ Es verdad que ocurrió eso?
İnanamıyorum.
No lo puedo creer.
Mayordomo'nun öldüğüne inanamıyorum.
No puedo creer que Mayordomo ha muerto.
İnanamıyorum.
Yo no lo creo,
İnanamıyorum.
No puedo creerlo.
İnanamıyorum. Telefonu kullanabiliyor muyuz?
No puede ser ¿ Todavía no podemos usar los teléfonos?
İnanamıyorum.
No puedo creer esto.