Kalkıyor translate Spanish
2,346 parallel translation
Her saat başı direk otobüs kalkıyor. Gidebiliriz.
Hay un autobús expreso cada una hora.
Gemiler her 20 dakikada bir kalkıyor, acele etmene gerek yok. İşte.
los barcos salen cada 20 minutos, así que no sufras de acuerdo
Birkaç aylığına gidiyorum ve dünyanın en dandik muhasebecisi dünyanın en aptal sekreteriyle şirketimi yönetmeye kalkıyor.
¿ Editora? Me voy unos meses y el peor contador del mundo... maneja mi compañía con a secretaria más tonta del mundo.
Josh Trager otobüsü beşte kalkıyor.
El autobús de Josh Trager se va en cinco minutos.
Hey, uçağımız 9'da kalkıyor!
¡ El vuelo es a las 9 : 00!
Ama görürken gerçekmiş gibi hissettiriyor. Ama sonra ortadan kalkıyor.
Pero... cuando sucede se siente como si fuese real, pero también es algo que se puede dejar de lado...
Ayağa kalkıyor.
Él ha... vuelto.
Elim kalkıyor! İyi!
- Mi mano está subiendo...
- Ayağa kalkıyor!
- ¡ Se está levantando!
Stansted'den kalkıyor!
El vuelo sale de Stansted.
Erkek arkadaşın sana ilaç veriyor, tecavüz etmeye kalkıyor, ve sen, suçu arkadaşının ailesinin yüklenmesine izin mi veriyorsun?
Entonces, tu novio te droga, atenta contra ti... y tu dispones a que los amigos de tu familia carguen el golpe
İki saat içinde uçağım kalkıyor, lanet olası işini de yapmayacağım.
- Bien, vete al demonio. Tengo un vuelo en dos horas, y no voy a hacer tu maldito trabajo.
Trenim saat 10'da kalkıyor.
Mi tren sale a las 10.
Otobüs kalkıyor!
¡ Se va el autobús!
Bu helikopter kalkıyor!
¡ Este helicóptero emprende el vuelo!
Uçak ikide kalkıyor.
El avión sale a las dos.
Ayağa kalkıyor.
Se está levantando.
Bak öyleyse, önce Paris'te Danimarkalı kim varsa ara. Bak bakalım kimmiş bunlar, nerede, nasıl yaşıyorlar ; kimlerle düşünüp kalkıyor, ney geçiniyorlar.
Atiende, hay que averiguar en primer lugar qué daneses están en Paris, y cómo, quién, con qué propósitos y dónde, y qué compañía y qué gastos tienen, y una vez averiguado con estos rodeos y preguntas indirectas,
Kral kalkıyor.
El rey se levanta.
Aşağı eğiliyor, ayağa kalkıyor. Ve...
Se agacha, se levanta, y...
- Kalkıyor musun?
- ¿ Todo va bien?
DI sanki burada yatıp kalkıyor.
El DI parece que viva aquí.
Bu küçük kız kaçta kalkıyor onu da bilmiyorum.
Y no sé a qué hora se habrá levantado esa niña.
İki dedim, kalkıyor musun!
Dos y un octavo.
Her işin altından kalkıyor. Tamam, efendim.
okay, sr, acabo de terminar de ordenar alfabeticamente su colección erotica.
Denizaltı 30 dakika sonra kalkıyor.
El submarino parte en 30 minutos.
- Ali ayağa kalkıyor 10'uncu raunda oldukça ağır giriyor. -
Ali se pone de pie... muy lentamente para el décimo asalto.
Eminönü otobüsleri ne taraftan kalkıyor biliyor musun?
¿ Sabes de dónde salen los autobuses para Eminonu?
Uçak 5 dakikaya kalkıyor, Ziva.
El avión despega en cinco minutos, Ziva.
Uçağım bu akşam 7'de kalkıyor.
Mi vuelo sale esta noche.
Kral kalkıyor. Neden?
El rey se levanta.
Gemiler her 20 dakikada bir kalkıyor, acele etmene gerek yok.
Salen barcos cada 20 minutos, así que no hay problema.
Biraz sonra uçağım kalkıyor, bu mesajı alırsan beni ara.
Despegaremos en un ratito, llámame si recibes el mensaje.
- Uçağımız bir saat içinde kalkıyor.
- Nuestro vuelo sale como en una hora.
Eesi 4 yılda 1 mi kalkıyor?
Bueno, ¿ qué? ¿ Ha terminado...
Bak cenazen bugün kalkıyor.
Mira, hoy es tu funeral.
- Sanırım kardeşimi görünce siki kalkıyor.
- Le tiene ganas a mi hermanito.
Dinleyin, kaba olmak istemem ama Paris uçağım on dakika sonra kalkıyor.
Escuche, no quiero ser descortés, pero mi vuelo a París... -... se va en... diez minutos.
Çünkü kağıt oynuyor ve Peggy erken kalkıyor.
Está jugando a las cartas, y Peggy se levanta temprano.
- Uçak kaçta kalkıyor?
¿ A qué hora sale el vuelo?
O zaman haberin olsun, Sabah 10 : 00 da uçağımız kalkıyor.
Y ahora que estás al tanto, tenemos un vuelo a las 10 : 00 de la mañana.
Her 90 dakikada bir, bir öğrenci intihara kalkışıyor.
Cada 90 minutos un estudiante intenta suicidarse
Böyle bir şeye kalkışma belirtisi gösteren bir kadın hatırlıyor musun bilmek isterim. - Depresyonda olan falan? - Hepsi depresyonda oluyor.
Necesito saber si recuerdas a alguna mujer que te haya dado señales... de depresión.
Ama boyumdan büyük bir işe kalkışıyor olabilirim.
Voy a perder el control.
Sadece yerel ürünler yiyorsun ama bunları kim sağlıyor? Sabahları kalkıp sana kahvaltı hazırlıyor,
Sólo comen alimentos locales, pero que le proporciona... se levanta por la mañana y te hace el desayuno cada día,
Her sabah yatağından kalkıp önce aynada kendisine bakıyor ve sonra dışarı çıkıp dünyaya Japon balina avcılığını savunmaya çalışıyor.
Debe levantarse a diario. Y primero, mirarse en el espejo y después tiene que salir a explicarle al mundo la política japonesa de caza de ballenas.
¶ Sabah erkenden kalkıp ¶ ¶ okula gidiyorum ve bir test çözüyorum ¶ ¶ sonra birden bütün dişlerim dökülmeye başlıyor ¶
# Me levanto por la mañana # # voy al colegio y hago un examen # # entonces se me caen los dientes # # y caigo fulminada #
Kalkışa geçtik! Çok özür dilerim ama bu şeylerin hiç birisi herhangi bir anlam taşımıyor.
Lo siento, lo siento, pero nada de esto tiene sentido
İki taraf da hücuma kalkışıyor fakat her teşebbüs başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
Los dos lados han intentado atacar pero han fracasado.
- Sanırım kalan klonlar ümitsizce nihai bir saldırıya kalkışıyor.
Calculo que los clones restantes están intentando una desesperada ofensiva final.
Kalkış için onları yeterince yukarı kaldırıyor ve uçuşa devam ederek inmelerini sağlıyor oh, hayır.
Les da suficiente impulso para despegar. y seguir volando hasta volver.