Kalkıyorum translate Spanish
629 parallel translation
- Hayır, hayır ben kalkıyorum.
Me levantaré.
Biliyor musun, kimi zaman sabahları kalkıyorum onun yüzüne bakınca benim de ödüm kopuyor.
Sabes, a veces me levanto por la mañana... y lo miro bien y también me asusta.
İzin verirseniz.. .. ben artık kalkıyorum. Gençleri baş başa bıraksam iyi olur.
Bueno, si no os importa os dejaré para que los jóvenes habléis de lo que habláis los jóvenes.
Ve artık kalkıyorum.
Y ahora, me voy a levantar.
Kalkıyorum ve beklediğim otobüs en kısa zamanda kornasını öttürüyor.
Me largo tan pronto como el autobús que espero toque el claxon.
Kalkıyorum, oturuyorum, uzanıyorum hepsi bu... Kafesteki bir hayvan gibi ileri geri... Hiçbir zaman çalmayan telefonu bekliyorum...
Tanto levantarme, sentarme, acostarme... andar de un lado a otro como una fiera enjaulada... tanto mirar el teléfono que no sonaba nunca... tanto esperar, esperar, esperar...
Sabah kalkıyorum, sonra bir bakmışım yatma vakti gelmiş.
Me levanto en la mañana y de pronto es hora de dormir.
Hayır, kalkıyorum.
No, me voy a levantar.
Kalkıyorum.
Me iré.
Yemin ederim kalkıyorum. Giyiniyorum.
Te juro que me levantaré y me vestiré.
Tamam kalkıyorum.
- Si.Si, lo haré.
Sabah kalkıyorum. Tamamen ayılmadan önce her şeyin harika olduğu bir an var.
Me levanto por la mañana... y hay un momento antes de despertarme cuando siento que todo está bien.
Hayır, rahatsız etmiyorsunuz. Erken kalkıyorum.
No, no me molesta en absoluto, soy madrugador
Tamam, kalkıyorum.
Vale, ya voy.
Sonra kalkıyorum bu odaya geliyorum.
Me levanto y vengo aquí.
Bir tek ben mi erken kalkıyorum yani?
Yo me iré al mediodía.
Eğer yapmazsam 3-4 kez kalkıyorum, ve o zaman dondurucu yere, koridorun sonuna gitmek zorundasın.
Pero si no lo tengo, soy capaz de levantarme tres o cuatro veces y tengo que llegar hasta el fondo del corredor, donde hace un frío que pela.
Ve kalkıyorum. Yataktan çıkmak için iyi bir neden. Sonra, tabii ki, hatırlıyorum.
Y me levanto porque tengo un motivo para salir de la cama, hasta que, claro, lo recuerdo.
Akşam 10'a kadar okuldayım, sabah da 7'de kalkıyorum.
Salgo de clase a las 10 p.m. y me levanto a las 7.
Ben kalkıyorum.
Yo me pongo de pie.
Ben kalkıyorum!
Yo me pongo de pie!
Pek iyi hissetmiyorum, kalkıyorum izninizle.
Me retiro No me siento muy bien
Önemli değil, Kalkıyorum.
Está bien, estaba por irme.
Ayağa kalkıyorum, ve size doğru uçuyorum.
Y yo me quedaba ahí, de pie, y cruzaba la sala flotando hasta Vd.
Sabahları erken kalkıyorum ve Serginho'nun evine yürüyorum.
Me levanto más temprano y paso por el jardín de casa de Serginho.
Kalkıyorum.
Me estoy levantando.
- Lütfen. - Kalkıyorum.
Relájate.
Seni uyarıyorum, sakın beni bırakmaya kalkışma!
Te aviso, será mejor que no me dejes.
Kalkıp, bütün o aptalca rüya için Sereny Harper'e gidiyorum ve farkına varıyorum ki, Bayan Harper, Joe'dan senin o gece burada olduğunu ve bizim bütün konuşmalarımızı duyduğunu öğrenmiş!
Fui a ver a Sereny Harper, con toda esa basura sobre ese sueño, y, hete aquí, se enteró por Joe, que estuviste por aquí y escuchaste todo lo que hablamos esa noche
İntihara kalkıştığında niye hor görüp, yapmayınca gururlanamıyorum?
¿ Por qué no puedo sonreír si intenta matarse y sentirme orgullosa cuando no?
Oh, Matthews, Sanıyorum ki... Leydi hazretleri kalkıyorlar. Eşlik eder misin?
Matthews, creo que Lady Catherine desea que la acompañe a su carruaje.
Kalkış yapamıyorum!
No puedo despegar.
Seni uyarıyorum, sakın bir şeye kalkışma.
Te digo que no intentes nada.
Yoldan aç bir serseriyi içeri alıyorum. Sırtımı döner dönmez, beni soymaya kalkıyor.
Cojo a un vagabundo de la carretera y cuando le doy la espalda, me atraca.
Söylediğinden beri kalkıp ruhuma bakıyorum.
Después de lo que me dijiste, tenía que ir a buscar mi alma.
İnanamıyorum! Kalkışınız aynen uçuş planına göre gerçekleşti.
Han realizado un despegue exactamente de acuerdo al plan de vuelo establecido.
Kim oluyorum da, Angela ile evlenmeye kalkışıyorum?
¿ Quién soy yo para casarme con Angela?
Bir şekilde yataktan kalkıyorum, dışarıda ay ışı var.
Me levanto y bajo por la ventana hasta el primer piso.
Ayağa kalkıp dışarı çıkışını hayal meyal hatırlıyorum.
Recuerdo vagamente que se levantó y salió.
Bazı kızların neden böyle bir işe kalkıştıklarını anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum.
Producción de la voz, algunas de esas chicas... No sé por qué me he metido en esto.
Yakıtımız neredeyse bitti. 20 dakikadan fazla kalırsak, kalkış noktasını kaçırmış oluruz. O durumda bir daha dönebileceğimizi sanmıyorum.
Más de 20 minutos y habremos pasado el punto de partida y no creo que alguna vez podamos regresar.
Çok yorucu bir hayatım var. Birkaç liret kazanmak için... sabah 5'te kalkıp Luigi'ye kahvaltı hazırlıyorum.
Llevo esta vida agotadora, levantándome a las 5 : 00 cada mañana, para prepararle el desayuno a Luigi, y ganar unas liras extra.
Sanıyorum bu sizin kalkınma dediğiniz şey oluyor, değil mi
Supongo que eso es lo que Ud. considera progreso, ¿ no?
Sabahın köründe kalkıp bütün işleri yapıyorum sana ne yapacağını söylüyorum.
Soy el mismo que arregla la casa, y lo despierta en la mañana, diciéndole qué hacer.
3 Eylül olduğunu hatırlıyorum çünkü tren okuldan bir hafta önce kalkıyordu, ben de Colorado'ya gidip, Pike Tepesine dırmandım.
El 3 de septiembre, una semana antes de empezar las clases, y subí al Monte Pike.
Varsh'ın bile cinayete kalkışacağını sanmıyorum.
No creo que Varsh intente asesinarme.
Ancak bunu yapmaya kalkışırsanız onu denizaltınızın içine koymayı başarmış olsanız bile... Şey, dış cephenizin patlamaya dayanıp dayanmayacağına karar vermeyi size bırakıyorum efendim.
Pero si intenta hacerlo aunque llegara a ponerla dentro de su submarino bueno, le dejo a usted, señor decidir si su casco podría soportar la explosión.
Kocan olarak sana yalvarıyorum, lütfen ayağa kalk.
- Zira, te ruego que te levantes.
Kalk lütfen. Nefes alamıyorum.
Levántate por favor, así no puedo respirar.
Şanslısın ki cinayete kalkışmaktan aleyhine dava açmıyorum.
¡ Suerte de que no lo acuse de intento de homicidio!
Kalkıyorum...
Ya voy.