Kapı sıkışmış translate Spanish
186 parallel translation
Bu nasıl? Kapı sıkışmış.
La puerta está encallada.
Bence kapı sıkışmış.
Las puertas están atrancadas.
Kapı sıkışmış.
La puerta está atrancada.
Kapı sıkışmış.
Parece que la puerta se ha atascado.
Bir kapı sıkışmış, açılmasını istiyorum.
La puerta no va y hay que abrirla.
Diğer kapı sıkışmış.
La otra puerta está atorada.
Kapı sıkışmıştı.
Estaba trabada.
Bu kapı sıkışmış.
Esta puerta se atasca.
Tamam, kapıyı açacağım ama kapı sıkışmış.
Está bien, te dejaré entrar, pero la puerta está atrancada.
Kapı sıkışmış.
Se atranca.
Kapı sıkışmış. Bir saniye.
La puerta se traba, sólo un segundo.
Kapı sıkışmış.
Se trabó la puerta.
Kapı sıkışmış.
La puerta no sirve.
Kör olası kapı sıkışmış.
¡ Oh, maldita puerta, se ha atascado.
Kapı sıkışmış.
La puerta se atascó.
Kapı sıkışmış.
Tienes que salir por delante.
Çünkü bu kapı sıkışmış.
Es Ia cosa de este sector.
Mavna tekneye çarpınca, kapı sıkışmış.
La partición se dañó y la puerta quedó atorada.
- Kapı sıkışmış. - Aç.
El marco se dobló.
Oh! Kapı sıkışmış.
La puerta está atascada.
Vantilatörüm kapıya sıkışmış da.
El ventilador está atascado.
Kapıya sıkışmış vantilatör.
Ventilador atascado en la puerta.
Kıza eli bıçaklı bir çocuk yanaşıp, zorla arabasına sokmaya çalışmış. Yeşil iki kapılı sedan.
Un chico con un cuchillo la abordó y la obligó a entrar en su coche, un sedán de dos puertas.
Kapılara ek olarak kanat kısmında iki tane acil çıkış bulunmaktadır.
Además de las puertas, hay salidas de emergencia sobre las alas.
Kırık kolların, göğüs ağrısı çekenlerin, kafası yarılanların parmakları taksinin kapısına sıkışmış adamın isilikli bir bebeğin, araba çarpmış bir çocuğun metroda kapkaççıya kurban giden yaşlı bir kadının, denizcilerin dövdüğü bir zavallının intihara teşebbüs eden bir gencin, paranoyakların sarhoşların, astımlıların, tecavüze uğrayanların, bebek düşürenlerin uyuşturucu komasına girenlerin bacağı kırılanların, kanserli hastaların, kalp krizi geçirenlerin yanında yatıyordu. Orası bir tımarhaneden beterdi.
Perdido entre huesos rotos... dolores de pecho, laceraciones del cuero cabelludo... un hombre cuyos dedos fueron aplastados por la puerta de un taxi... un niño con una erupción cutánea, otro atropellado por un auto... una anciana asaltada en el subterráneo, un marginado golpeado por los marineros... un adolescente suicida, paranoicos... borrachos, asmáticos, violaciones, abortos sépticos... sobredosis de drogas... fracturas, infartos, hemorragias, golpes, forúnculos, escoriaciones... un cáncer de colon, ataques cardíacos... toda la locura de nuestros tiempos.
- camı kırıp, kapıyı açmaya çalışmış olmalı
Suponemos que rompió el cristal y abrió la puerta.
Kapıya sıkışmış gibi bir haliniz var.
Debe tener la puerta en alguna parte.
Kapılara ek olarak kanat kısmında iki tane acil çıkış bulunmaktadır.
Además de las puertas, hay salidas de emergencia sobre las dos alas.
Kapı mandalı sıkışmışa benziyor.
El pestillo está atascado.
Bu kapı mandalı... sıkışmışa benziyor.
El pestillo parece estar atascado.
Ancak arabanın kapısı sıkışmıştı, araba ağırlığının etkisi yüzünden.
Pero la puerta del auto estaba atascada por el peso del auto.
Kapı buydu. Sıkışmıştı.
Esta era la puerta.
Kapı sıkışmış.
La puerta está trabada.
- Bütün kapılar sıkışmış.
- Todas las puertas están cerradas.
Seni dört-beş çocuğunla birlikte tek kapılı bir Maserati'ye sıkışmış halde düşünüyorum da.
No puedes meter cuatro o cinco corderos en la parte de atrás de un Maserati.
Kapım sıkışmış.
Mi puerta está atorada.
Ön taraftaki kapıyı denedim ; fakat çarpışma esnasında sıkışmış olmalı.
Hay una puerta adelante, pero debe estar atascada cuando chocamos.
Onları buldum efendim. Bulundukları bölmenin kapısı sıkışmış.
Los he encontrado, pero la puerta está bloqueada.
Kapıya mı sıkışmış?
¿ Está haciendo contacto la puerta?
O kapı yine sıkışmış, az kalsın kafamı uçuruyordu.
La puerta se atascó y casi corta la cabeza.
Kapı donup sıkışmış.
La puerta se ha congelado.
Yanlış kapıya yöneldiğin kısmı anlatsana. Ah Tanrım. O an'ı unutamıyorum..
Me había olvidado eso.
- Kapıya sıkışmış olmalı.
- Se lo habrá pillado con la puerta.
- Arabanın kapısına mı sıkışmıştı? - Evet.
- Se ha pillado con la puerta, ¿ no?
Takviyeli kapılar sıkı sıkıya kaynaklanmış. Nakil tüpü çalışmıyor.
Las puertas están soldadas, el tubo está deshabilitado.
Gömleği kapıya sıkışmıştı ve adamı kurtarmaya çalışıyordu.
Intentaba abrir la puerta con una percha.
Kapı sıkışmış.
- ¡ La puerta está atrancada!
Richie, kapı sıkışmış.
Richie, la puerta está atascada.
Kapıya bir şey sıkışmış.
Hay algo atorado en la guía.
Ama bir gün sıra sana da gelecek, ve bu geçiş kapısı da işlerin sadece başlangıcı. Ballard hareket alanını biraz daha daralttığında veya arazinin bir kısmını senden aldığında ya da Cary Sartman'a yaptığı gibi suya ulaşmanı engellediğinde.
Pero llegará el momento, y el peaje es sólo el principio, en que Ballard decida encajonarte aún más, tal vez quitarte tierras o aislarte del agua como a Cary Sartin.
Kapısı sıkışmış!
¡ Esa puerta está atorada!
sıkışmış 85
kapı çalıyor 27
kapı açık 188
kapı açıldı 20
kapı çaldı 17
kapı orada 19
kapı açılır 17
kapı zili 19
kapı kilitli 66
kapı açıktı 87
kapı çalıyor 27
kapı açık 188
kapı açıldı 20
kapı çaldı 17
kapı orada 19
kapı açılır 17
kapı zili 19
kapı kilitli 66
kapı açıktı 87