Makine translate Spanish
5,678 parallel translation
Makine!
¡ Machine!
- Makine! - İşte bu!
- ¡ Machine!
Makine.
Machine.
Makine, saat 1 yönü!
Machine, ¡ reloj uno!
- Makine, aynen sen de.
De acuerdo, entendido.
- Buradaki makine...
- La máquina de aquí es... da igual.
- Buradaki makine...
La máquina de aquí es...
Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
Una máquina que te espía cada hora de cada día.
Bu makine çok eski.
Es porque la máquina es muy vieja.
Üzerinde parmak izi bulamazsınız, çünkü tablo el yapımı değil. Makine yapımı.
Bien, no encontrará ninguna huella dactilar en la pintura, porque esta pintura no fue hecha a mano, fue hecha por una máquina.
Bana şu makine teorinizden bahsedin.
Háblenme de su teoría de la máquina.
Makine mühendisliğinde bir dâhi olduğum ortaya çıktı.
Resulté ser un genio en ingeniería mecánica.
O hayatımıza bizim yerimize karar veren bir makine.
Es una máquina que decide nuestras vidas por nosotros.
Devletin oldukça gizli bir sistemi mevcut. Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
El gobierno tiene un sistema secreto... una máquina que te espía todos los días, a todas horas.
Bu makine 1890'daki en üst düzey teklonojiye sahip.
Esta maquinaria tenía toda la vanguardia tecnológica en 1890.
Sen Finch'i kaçırdığında makine seni bulmama yardım etmişti.
Cuando secuestraste a Finch, la Máquina me ayudó a encontrarte.
Makine Shaw'ın hayatta olup olmadığını ve nerede olduğunu biliyor olmalı.
La Máquina debe saber dónde está Shaw y si está con vida.
Makine artık onu aramaktan vazgeçmemiz gerektiğini söylüyor.
La Máquina nos pide que dejemos de buscarla.
Belki Makine gerçekten biliyordur.
Tal vez la Máquina lo sabe.
Peki, yanında hava aralığı olan bir makine var mı?
- Eso hacemos. - ¿ Llevas encima la máquina encriptadora?
Devletin oldukça gizli bir sistemi mevcut. Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
El gobierno tiene un sistema secreto, una máquina que te espía cada hora de cada día.
Samaritan'ı tehlikeye attığımızda makine benim için bir istisna yaptı.
Cuando comprometimos a Samaritan, la máquina construyó una excepción para mí.
Makine eskisi gibi benimle konuşamıyor. Ama sana bunu vermemi istedi. Bir hediye, New York'un bir gölge haritası.
La máquina no puede hablar conmigo tanto como antes, pero quería que tuvieras esto, un regalo, un mapa de las sombras de Nueva York.
Makine burada olmamı istedi.
La máquina quería que viniera.
Makine neler olup bittiğine dair bir ipucu verdi mi?
¿ Cabe la posibilidad de que la máquina te haya puesto al tanto de lo que pasa?
Makine en son seninle konuştuğundan beri?
Desde que la máquina le habló.
Makine seninle konuştuğunda hayat dolu, bir amacın var gibi görünüyorsun. Ama son zamanlarda biraz kaybolmuş gibisin.
Cuando la máquina habla te sientes lleno de vida, tienes objetivos pero más tarde, te sientes perdido.
- Makine bu yüzden bize gölge haritayı verdi.
Por eso la máquina nos dio este mapa de sitios ocultos.
Bir gün kendi amaçları uğruna makine bizi öldürmeye çalışabilir.
Un día, para alcanzar sus propias metas, es posible que la máquina intente matarnos.
Birer kod. - Hayır makine bize önem veriyor.
No, la máquina se preocupa por nosotros.
Kafanızdan kurşunu yediğiniz an makine sizi bırakacak ve yerinize başka birini bulacak.
En el momento que una bala atraviese su cerebro, la máquina se desprenderá de usted y la sustituirá.
Makine ve Samaritan arasındaki fark sensin.
La diferencia entre la máquina y Samaritan, eres tú.
Devletin oldukça gizli bir sistemi mevcut. Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
El gobierno tiene un sistema secreto, una máquina que te espía todos los días, a todas horas.
Devletin oldukça gizli bir sistemi mevcut. Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
El gobierno tiene un sistema secreto, una máquina que te espía a todas horas todos los días.
Makine sadece bu parka gelmemi ve planına uymamı söyledi.
La máquina solo me dijo que viniera a este parque y siga tu plan.
- Bu çok karmaşık bir makine.
Ven, esa es una maquina muy complicada.
Bir makine asla bir insanın savaş içgüdüsüne sahip olamaz.
Una máquina nunca tendrá los instintos de batalla que tiene un humano real.
Bu makine onları bulmasına yardım ediyor.
La máquina le ayuda a recuperarlos.
Ve siz köylüler güvenirsiniz, ve makine bilinç kazanır, ve hepinizi yok eder.
Y todos ustedes lo han hecho, y luego la máquina cobra vida y los destruye a todos.
İsim yapmış herhangi bir şarkıcının liste başı şarkısının, bir makine tarafından bestelendiği ortaya çıkarsa, silinir gider.
Bueno, cualquier artista con credibilidad sería despedazado si revelaran que sus éxitos han sido escritos por una máquina. Es un buen motivo.
Tüm hayatı sokaktaki itibarı olan bir adamın sanatçılarının, liste başı şarkılar yaratmak için bir makine kullandığı anlaşılsaydı bir servet kaybederdi.
Un tipo cuya lista tiene que ver con credibilidad callejera, perdería una fortuna si saliera que sus artistas estuvieron utilizando una máquina para crear éxitos.
Bak, bir makine bunu yalnızca kopyalar, üretemez. Çünkü mükemmellik, yaptığımız ufak hatalarda yatar.
Ves, una máquina sólo puede copiarla, no lo puede hacer porque la perfección está en los errores.
Makine koyuyor.
Las hace ella.
Devletin oldukça gizli bir sistemi mevcut. Günün her saatinde sizi izleyen bir makine.
El gobierno tiene un sistema secreto, una maquina que te espia cada hora de cada dia.
Makine ve ajanları için bir mesajım var.
Samaritano dice hola.
Makine bir robot değil Sam. Ama benzetmeni anladım.
La maquina no es un robot, Sam, pero escucho su analogia.
- Makine bizi koruyacaktır.
La maquina nos protegera.
- İyimser bir makine yaratmayı başarmış olsam bile sanki böyle bir şey var olabilirmiş gibi.
Incluso si hubiera tenido éxito en la creación de una maquina benevolente, como si pudiera existir tal cosa,
Makine biliyor.
Ella lo sabe.
Eski, aptal bir makine yüzünden geri plana atıldım.
Sé que me dejé llevar por la máquina.
Makine bir mesaj yolladı.
La maquina me ha enviado un mensaje.