Maşa translate Spanish
10,596 parallel translation
Masa dokuz.
Mesa nueve.
Hesap müdürlerinin altı masa yanında.
Seis escritorios para los administradores de cuentas.
Bazen seri üretimlerden daha arizali olabiliyorlar. sansa bagli aslinda.
A veces pueden ser más defectuosos que los producidos en masa...
Masa başı.
Trabajo de oficina.
Evet, ve saat 7'den beri masa başındaydım, siber güvenlik ekibiyle birlikte Clark'ın sahte maillerinin izini sürüyordum.
Sí y llevo en mi mesa desde las siete analizando el correo falso de Clark con los de seguridad informática.
Bu hergeleyi suçüstü yakaladım.
He cogido a este mierdecilla con las manos en la masa.
İstikrar, sikimde bile değil. Masa değilim ki, ben.
A mí me importa un carajo la estabilidad yo no soy una mesa.
"Masa değilim ki, ben."
"Yo no soy una mesa".
Zira, masa başında ölmek, çok acıklı bir durum.
Porque reventar en el trabajo realmente es patético.
Sen bizim misafimizsin,... neden masa başına oturmuyorsun?
En vista de que eres nuestro invitado, ¿ por qué no te sientas en la cabecera de la mesa?
- İsyana teşvik ve toplu katliam.
- La sedición y asesinato en masa.
Toplu katliam eğilimi müşterileri kaçırır.
- El asesinato en masa tiende a desactivar los compradores.
İnce hamur. Tam New York işi.
Masa fina.
Farklı zamanlarda olan bir sürü saate, kırmızı bir telefona üstünde küçük Nazi tankları olan masa haritasına ve / veya Godzilla'ya.
Relojes con distintas horas, un teléfono rojo... un mapa con tanques Nazis, y o Godzilla.
Hatırlamakta zorlanırsanız üzerinde başkasının eşyaları olmayan masa.
Si necesitas un aparato mnemotécnico, es el que no tiene ningún trasto de nadie sobre él.
Hayır, onlar Butterfinger kurabiye hamur topları.
Por Dios, no, son trufas de masa de galletas Butterfinger.
- Mitch bu gece kaç masa rezerve edildi?
Mitch, ¿ cuántas mesas están reservada para esta noche?
Sadece bir tane. 10 kişilik bir masa ama.
Pero es un grupo grande de 10.
Patron bunu söylemenin sırası mı bilmiyorum ama 10 kişilik masa gelmeyecek galiba.
Oiga, jefe, no sé si es un buen momento para decirle esto o no, pero creo que los de la mesa para diez no vendrá, así que...
Şu masa örtüsünü getirin.
Toma ese mantel.
Önümüzdeki hafta için beş masa rezerve ettiler.
Uno de ellos reservó cinco mesas para la próxima semana.
- Kas yığını olarak.
Masa muscular.
Tanrım.
- y producido en masa. - Dios.
Hâlâ saha görevini bırakıp masa başı işine geçmeni istiyor mu?
¿ Aún quiere que dejes el trabajo de campo y tomes uno de oficina?
- Hepsi de öldü. - Eğer bunu seri olarak üretebilmemiz için gerekli şeylere sahip olursak şehirdeki bütün Strigoi'leri öldürebilirsiniz.
- Si podemos conseguir las herramientas para producir esto en masa, podremos matar a cada strigoi en la ciudad.
Sağ alt kısımda kütle görünmüyor.
Bueno, yo no veo ninguna masa en el cuadrante inferior derecho.
Maksiler sinüste hala biraz tümör var.
Todavía hay una masa en el sino maxilar.
Norfolk Virginia'daki Deniz Üssüne 12 doktor ve bilim adamı daha götürüyoruz. Orada uçak pilot ve tedaviyi toplu üretime geçirebileceğimiz faal bir laboratuvar bulmayı umuyoruz.
Estamos transportando otros doce médicos y científicos... a la base naval en Norfolk, Virginia, donde tenemos la esperanza de encontrar aviones y pilotos... y determinar si los laboratorios funcionan o no... para producir la cura en masa.
Cehennem ağzını adamlara bırak ve masa başına dön.
Deja a los John en la boca del infierno y vuelve a tu escritorio.
- Olmaz işte, başka bir masa seç.
No. Solo elige otro escritorio.
Bütün gün masa başında göt üstü oturmak istemiyorum.
No me gusta sentar el culo detrás de ese escritorio cada día.
Bugün ise, Beyaz Sarayda masa başındayım.
Hoy me siento en una mesa de la Casa Blanca.
Bu gerçekten dünya sorunlarını halletmenin bir yolu gibi gözükmüştü. Topluca yapmak yerine kişi kişi uğraşıyordun.
Así que esto parecía ser como una solución para lidiar con los problemas del mundo en lugar de tratar de resolver las cosas en masa.
Scientology kilisesine göre düşüncelerin kütlesini ölçüyor.
De acuerdo a la Iglesia de la Cienciología, detecta la masa de los pensamientos.
Her ne kadar düşüncelerin kütlesi olduğunun bir kanıtı olmasa da.
Aunque no hay evidencia de que los pensamientos tienen masa.
Akım vücudunuzdan geçiyor zihinsel kütleniz artarken devreye olan direnç de artıyor.
La corriente pasa por tu cuerpo y cuando tu masa mental se incrementa, también incrementa la resistencia al circuito.
Senin yaşında, boyunda ve kilonda birine göre vücut kitle indeksin önerilen sınırın içinde.
Tu masa corporal es correcta dentro de los límites para alguien de tu edad, altura y peso.
Masa başı iş. Ama beni hızımda.
Es trabajo de escritorio, pero creo que es lo mío.
Masa süsü işte.
Son centros de mesa.
Eğer masa altı para alıyorsa parayı kim veriyor bilmiyorum.
Si Peterson está consiguiendo dinero bajo cuerda, no sé quién se lo está dando.
Hangi masa? Ben mi?
¿ Qué escritorio?
Masa başı komiserliği rolün nasıl gidiyor Burgess?
¿ Cómo le va a la Sargento Suplente de escritorio Burgess?
Eğer hırsızsa, belki çalarken yakalandı.
Bueno, si se trata de un robo, quizás lo pillaron con las manos en la masa.
Seni suçüstü yakaladık.
Te pillamos con las manos en la masa.
- Koşu bantlı masa.
Una caminadora escritorio.
Parmak izi DNA'sı için masa örtüsünü kontrol edelim.
Busquemos ADN en el mantel.
Bıçağın aşırıldığı masa örtüsündeki DNA geldi.
Han llegado los resultados del ADN del mantel del que se robó el cuchillo.
Yanmış bir masa, kırılmış şişeler ve bir de öfkeli bir büyükanne.
Bueno, una mesa quemada, botellas rotas y una muy enojada Abuelita.
Bu masa, Myanmar'ın ağaçları ile yapıldı.
La tapa está hecha de madera de mango de Myanmar.
Masanın içerisine hoparlör koyup bir tuşa bastığında çıkıveren öyle gizli bir bölmenin olduğu masa olsa çok güzel olurdu.
Un bafle dentro de la mesa... para que al presionar un botón... ¡ la mesa emita sonidos!
Buradan sandalye almıştım da. Ona uyacak bir masa arıyorum.
Compré una silla... y estoy buscando una mesa que combine.