Ne gerçeği translate Spanish
814 parallel translation
- Ne gerçeği? - Bir gün kendimi yalnız bulacağım.
- Que un día despertaré sola.
Ne gerçeği?
¿ Qué verdad?
Yüzleş onunla. Ve akıllı ol Polis Şefi'ne gerçeği anlat.
Obedezca la orden y sea veraz.
- Ne gerçeği? - Karın ve kayınvaliden bana yalvardı.
Tu mujer y tu suegra me han suplicado
- Ne gerçeği yahu?
- ¿ Qué?
Kiera hakkındaki gerçeği ne zamandır biliyordun?
¿ Cuánto tiempo has sabido sobre Kiera?
Gerçeği anladığı zaman ne hale gelecek bir düşünsene.
Y eso es mucho tiempo, amor mío. Piensa en lo que significa, Gordon.
Ne demek şimdi, sana gerçeği mi söylüyorum?
¿ Qué quieres decirme con esto de la verdad?
Ne olursa olsun gerçeği söyleyeceğine yemin ediyor musun?
¿ Jura decir la verdad sin miedo, ni odio?
Ne olursa olsun gerçeği söyleyeceğine yemin ediyor musun?
¿ Jura decir la verdad, sin odio, ni miedo toda la verdad y nada más que la verdad?
Eğer ona sahtekar olmadığımı kanıtlayabilirsem... belki o zaman gerçeği anlar. Ne de olsa ihtiyar kötü biri değil.
Si pudiera probarle que no soy un ladrón, entonces él a lo mejor vería la luz.
Sonuç ne olursa olsun hep gerçeği söylemek.
Decir siempre la verdad, sin importar las consecuencias.
Dinle. Ne olduğunu bilseydin, gerçeği bilseydin- -
Si supieras lo que pasó realmente.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
Lo cierto es que en ese momento me importaban poco los peces los seguros, el señor Dietrison y su hija.
Ne gerçeği?
- ¿ La verdad sobre qué?
Gerçeği ne?
- ¿ Y cuál es? No lo sé.
Ne demek gerçeği?
¿ Qué es eso de la verdad?
Her aşkın bir gün bitiyor olduğu gerçeği ne acı.
Es raro que el amor pueda terminarse.
Ne kadar kırıcı ve saldırgan olabildiğini, ve buna rağmen yine de gerçeği söylediğini düşün.
Piense en lo insidioso y salvaje que podría ser, sin dejar de decir la pura verdad.
"Truman Gerçeği" ne hoş geldiniz gittikçe büyüyen şovun tartışma yeri.
Y Bienvenidos a Tru-Conversación, Nuestro foro de discusión Crece a cada momento.
- Ne gerçeği?
- ¿ Qué verdad?
Babana ne olduğu hakkında gerçeği bilmeni istiyorum.
Quiero que sepas la verdad sobre lo que le ocurrió a tu padre.
O kadar çok gerçeği bilmek istedim ki bu yüzden ne söyleyeceğimi bilemedim.
Sólo deseaba conocer la verdad... - para saber qué debía decir.
Her ne yazarsam yazayım, tam gerçeği yansıtmıyor.
Todo lo que escribo acaba siendo una verdad a medias.
Ne söyleyeceksin? - Gerçeği söylemini istiyorum.
¿ Hay alguien más?
Eğer bu ilginç sohbetinizi bir an için bölebilirsem, izninizle bir şey soracağım Bu olayların ardında yatan gerçeği kabul etmeniz daha ne kadar sürecek?
Si puedo interrumpir esta conversación fascinante ¿ puedo preguntar cuánto tiempo esperan aceptar lo que está sucediendo?
Ne istiyorlar ki? - Gerçeği.
- ¿ La verdad a los polis?
- Gerçeği. Ne oldu?
- La verdad. ¿ Qué ha ocurrido?
Kafamdaki çığlık giderek yok oldu... ve şu üzücü gerçeği anladım, ne yarın, ne cuma... ne de başka bir gün ya da gece... onu öldüremeyecektim.
El grito se hizo cada vez más lejano... y me di cuenta del triste hecho de que ni mañana ni el viernes... ni ningún otro día o noche... sería capaz de matarla.
- Ne diyeceksin ki onlara? - Gerçeği..
- ¿ Qué les diría?
En yakınındakine en basit gerçeği anlatamadıktan sonra... yabancılara ne anlatabilirsin?
¿ Pero qué vas a enseñarle tú a los demás? No sabes ser sincero ni con tus seres más cercanos.
Bize gerçeği söyle. Tahminen ne zaman döner?
Dinos entonces cuándo volverá.
Onlara gerçeği anlatman gerek.Ne olur biliyor musun?
- Diles la verdad. - ¿ Sabes qué pasará?
Gerçeği aradığımız için Laura'ya karşı gerçekten ne hissettiğini sorabilir miyim?
Dado que estamos escarbando en busca de la verdad ¿ Puedo preguntar que sientes realmente por Laura?
Ne fark eder, nasıl olsa gerçeği biliyorsun.
Y qué importa, ahora sabes la verdad.
Bu adamın ruhunun derinliklerine baktım ve içinde kocaman bir boşluk gördüm. Korkunç gerçeği ortaya çıkartacak ne bir ruh ne de insani bir kıvılcım var onda. Ne de fani insan için çok önemli olan erdemden zerre kadar bile yok bu canavarda.
He mirado en las profundidades del alma de este hombre y he visto un gran vacío, que revela la horrible verdad, que no tiene alma, ninguna chispa humana, ni siquiera el más mínimo ápice de moral, tan querido por los humanos, posee este monstruo.
Tanrı ne kadar acı çektiğini biliyor ve bize gerçeği anlatmanı istiyor.
Dios sabe lo mucho que ha sufrido y quiere que nos diga la verdad.
Ne kadar reddedersen et, bu gerçeği değiştiremezsin.
- Niégalo si quieres, pero nos ha ido bien.
Sen Berlindeyken benim ne yaptığım gerçeği...
La verdad, quieres decir, sobre lo que hice mientras tú...
Gerçeği gördüğün zaman ne elde ediyorsun?
¿ Qué tienes que ver tú con quedarte hasta el final?
Gerçeği itiraf etmek ne kadar zor değil mi?
Qué duro es admitir la verdad.
Gerçeği kanıtlayıcı ne yapar?
¿ Qué hace el verificador?
Ona annesi hakkındaki gerçeği ne zaman söyleyeceksin?
¿ Cuándo le vas a contar toda la verdad?
Gerçeği söylemek gerekirse ne olduğunu bilmiyorum.
A decir verdad... No se qué es.
O ipte sallanmadan önce, sana söylediklerimin ne kadar doğru olduğu gerçeği yüzüne bir tokat gibi vuracak!
Antes que la cuerda se rompa, te percatarás repentinamente que lo que te he dicho, es verdad.
Sayıklasa da insan, gerçeği söyleyebilir. Ne paramız ne de silahımız var.
No hay fusiles nuevos ni dinero.
- Ne zaman gerçeği kabulleneceksiniz, General Mondego - Mondego Kontu, Yanina Kahramanı...
Y cuando se hayan verificado, general Mondego, conde de Mondego, héroe de Yanina...
Pejmürde dış görünüşünüzün altında, her ne bahasına olursa olsun gerçeği araştıran deneyci bir filozofun kalbi atıyor.
Tras ese exterior, late un corazon de un emprendedor, filosofo que quiere la verdad a cualquier costo
Kadına başka ne söyleyebilirim ki zaten, gerçeği mi?
¿ Qué vas a decirle, la verdad?
... Bu durum 3 haftadır sürüyor, insanların gerçeği görmesi için daha ne kadar süre gerekiyor?
¡ Hemos tenido esta situación por 3 semanas! ¿ Qué se necesita? ¿ Qué se necesita para que la gente entienda?
Gerçeği varken, Harold Robbins'i kim ne yapsın?
- ¿ Cuándo se casó, señora Fawlty? - En 1485.