O zamanlar translate Spanish
8,005 parallel translation
O zamanlar biraz daha küçüktün, büyümüşsün.
Eras más joven. Creciste, ¿ verdad?
Bana o zamanlar bugün neyle yüzleşeceğini söyleseler mümkün olduğuna inanır mıydım inan bilmiyorum.
Si me hubieras dicho en ese momento la decisión que estás tomando hoy, no estoy seguro si hubiera creído que fuera posible.
O zamanlar beş kuruşunuz yoktu.
Y todo ese tiempo, padre... la dejaste sin un centavo.
O zamanlar bana başka bir dünyadan gelmiş gibi görünmüştün.
En aquel entonces, me dabas la impresión de una criatura de otro mundo.
O zamanlar neyin peşinde olduğunu da bilmiyordum.
No sabía de qué se escapaba.
O zamanlar etmedim ama bu gece teşekkür etmek istiyorum.
No lo hice, y quisiera agradecerles esta noche.
Aynen, o zamanlar da da Rio da benimle hiç buluşmamıştı, sonra eski eşinin nişan yüzüğünü, bana verdiği zamanı hatırlamıyor muyum?
Como, esa vez que nunca se encontró conmigo en Rio, y, ¿ recuerdas esa vez que me dió el anillo de compromiso de su ex-esposa?
Ondan sonra, geçen yaz, o zamanlar onun Molly'i, benim eldiven bölmeme bıraktığını, ondan sonrada tutuklandığı mı?
Y luego, el verano pasado, la vez que dejó su éxtasis en mi guantera, y después me arrestaron.
O zamanlar... öyleydi.
En esos días... Todavía lo es.
- O zamanlar tanıyordun.
Me conocías entonces.
O zamanlar Harlan ilçesi hızla gelişen bir yerdi.
El condado de Harlan era un lugar en expansión entonces.
Caitlin o zamanlar ne kadar da tatlıymış.
Mira que mona era Caitlin.
Caitlin o zamanlar ne kadar da tatlıymış.
Oh, mira cuán linda era Caitlin entonces.
"Teşekkürler" olarak alıyorum bunu. " O zamanlar keyifliydi. Anlatacak çok şey var.
Tomaré eso como un "gracias." " Esos tiempos fueron divertidos.
O zamanlar on yıllık bir travma sonrası unutkanlık yaşadığın bir donemdi.
Bueno, hubo como una década entera dónde estabas en una fuga PTA.
O zamanlar düzgün bir ilişkimiz vardı.
En el pasado éramos increíbles.
- Evet, o zamanlar genç ve aptaldım.
Sí, era joven y estúpido.
- O zamanlar?
¿ Antes?
UCF'nin o zamanlar çok az adamı vardı.
Tenían menos gente en UCF en ese entonces.
O zamanlar erkek arkadaşımdı. Vay canına. 666 Nolu Seks Partisi hikayesi değil diye hayal kırıklığına uğradın mı?
Un novio en ese momento. ¿ Estás decepcionado que no fue como
Tanrım, o zamanlar çok yalnızdım.
Dios, estaba tan solo en ese entonces.
O zamanlar yanındaydı. San Francisco'ya taşındığında da yanındaydı. Artık burada olmasa bile...
Estaba allí para ti entonces, estaba allí para ti cuando te mudaste a San Francisco, y a pesar.. de que no esta aquí ahora.
O zamanlar böyle şeylere dikkat etmezdim.
No reparé en esas cosas en aquel entonces.
Haberin olsun, beni dinlemediğin bütün o zamanları hatırlatmak zorunda kalacağım.
Y para tu información, me veré obligada a recordarte todas las veces que no me has hecho caso tú a mí.
O zamanlar evli olmamak büyük sorunmuş. Onları gözden ırak tutmanız gerekirmiş.
Así eran las cosas entonces... si no estaban casadas, tenías... que mantenerlas fuera de la vista.
O zamanlar gerçekten incitiyordum, ve... kontrolüm altında gibi kesmenin yaptığı acıyı hissediyordum.
Realmente me lastimaban en el momento, y... Cortarme hacia que el dolor se sintiera como que está bajo mi control.
Bu, o zamanlar saçma bir hikayeydi. Hala da saçma bir hikaye.
Ya entonces era una patraña y no es menos patraña ahora.
O zamanlar kolay değildi tabii.
No era fácil en ese tiempo.
O zamanlar bile tahammül edilemezdi.
Él era insoportable incluso entonces.
İlki gibi güzel olmayacak. O zamanlar 20 yaş gençti, değil mi Liam?
Sin embargo no será tan buena como la primera, cuando Debra era 20 años más jóven, ¿ eh, Liam?
New York o zamanlar büyük bir ticaret merkeziydi.
Nueva York fue un gran puesto de comercio para entonces.
O zamanlar etrafı onun için ölmeye hazır düzinelerce adamla dolu 800'e yakın ev ve çiftliği vardı.
Tenía más de 800 casas y fincas, rodeadas de decenas de sicarios dispuestos a morir por él.
O zamanlar Kolombiya polisi olmaktan daha tehlikeli bir şey varsa o da Kolombiya başkan adayı olmaktır.
En ese entonces, lo único más peligroso que ser policía colombiano era ser candidato a presidente colombiano.
O zamanlar geçti.
Eso se acabó.
O zamanlar sistem, ciddi sinemanın zorbalık anlamına geldiği yönünde bir genel kanı oluşturmuştu.
En ese momento, la opinión general, el clima preponderante que era una especie de acoso, como casi siempre, donde el poder establecido determina qué es el "cine serio, de verdad"...
O zamanlar şimdiki gibi, beklentilerimiz belli'şeyler üzerine kuruluydu.
Entonces, como ahora, uno espera ciertas cosas.
Hatırlatırım o zamanlar hiç kimse Arjantinli aktörleri çalıştırmıyordu. Hiç kimse.
Entonces, casi nadie contrataba a actores argentinos.
O zamanlar hissettiğim kafamı taktığım sorunların olmasıydı.
Supongo que lo que siento es que yo tenía mis problemas.
O zamanlar bir sürü insan bir araya gelir.
Y de pronto todo era Culos, manos y tetas
Sen o zamanlar doğmamıştın bile, Piku, nereden bilebilirsin ki?
Ni siquiera habías nacido Piku. ¿ cómo lo sabes?
O zamanlar Gündüz Gezenler'dik. Şifalı otlarla ilgilenen zararsız amatörlerdik.
Éramos caminantes diurnos entonces, inocentes aficionadas de las hierbas y la curación.
O zamanlar elinde güç vardı Frankenstein.
Entonces tenías poder, Frankenstein.
Ben o zamanlar babama bira götürürdüm.. .. o kadar gerdin olurdum ki ellerim titrerdi. Çoğu zaman düşürürdüm.
A veces, le llevaba una cerveza a mi padre y estaba tan nervioso, mis manos temblaban la mitad de las veces la tiraba y él decía
Fakat o zamanlar bu gücün yol açtığı kontrolsüzlüğün verdiği kaos beni yiyip bitiriyordu.
Sin embargo, de vez en cuando, me consumo en el caos y libero las ataduras de ese control.
Ve belki, belki aramıyorsunuzdur bile ama sonra birden, oradadır ve o kadar iyi uyuyordur ki size, bunu inkâr edemezsiniz ve ona kalbinizde bir yer vermeniz lazımdır sizin bile artık var olduğunu bilmediğiniz bir yer ve sonra her şey değişir bir zamanlar acının olduğu yerde şimdi rahatlık vardır.
Y quizá ni siquiera la buscaba y, de repente, aparece ella la pareja perfecta, tanto que uno no puede negarlo y debe... darle un lugar en su corazón uno que ni siquiera sabía que seguía existiendo y luego todo cambia y donde había sufrimiento hay placer.
O bir zamanlar kardeşinin katlanmak zorunda kaldığı zorluklarla karşılaşmayacak.
No conocerá la lucha que alguna vez vivió su hermano.
Evet, hemen hemen o zamanlar.
Como, escuela secundaria. Si, justo... justo allí.
O zamandan beri kendimle barışmaya ikna olduğum zamanlar oldu. İngiltere'nin bir noktada bittiğini ve er ya da geç iyi adamların buna... karşı koyması gerektiğini anladığım gündü.
Desde entonces hubo ocasiones en las que fui persuadido de buscar la paz, pero ese fue el día en el que de alguna manera supe... que Inglaterra estaba dañada... y que tarde o temprano un buen hombre debía resistirse a ella.
İnsanlar o kimsesiz zamanlarını dedikoduyla dolduruyor işte.
La gente llena sus horas vacías con chismes.
- O zamanlar daha çok küçüktün.
Eras muy pequeña.
Ne zaman neyin söylenip söylenmemesi gerektiğinin bilindiği zamanlar.
El sentido del decoro de lo que debe o no debe ser dijo.
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17