Olmadı translate Spanish
139,360 parallel translation
Buranın güvenli olup olmadığını anlayıncaya kadar kalacak.
La mantendré hasta que sepa que el lugar es seguro.
- Gittiğinizi fark edince izlerinizi takip etmek zor olmadı.
Cuando me di cuenta de que no estaban, seguirles el rastro fue fácil.
Onun hiç şansı olmadı.
Él nunca tuvo oportunidad.
Size internetin tekrar açıldığını ve zorbalık karşıtı vidyoyu izlemek zorunda olmadığınızı söylemek için burdayım.
Estoy aqui para informarles que les puse el Internet... y que no tienen que ver el video anti-bullying.
Hiç gerçek bir işin olmadı, faturalarını baban ödüyor ama sarhoş olmadıkça bunu kimseye anlatmıyorsun.
Nunca tuviste trabajo, papi paga tus cuentas, pero solo lo cuentas si estás muy borracha.
Ceza Kadını'na parmağını emip altını ıslatan bir yalancı olduğunu ve başarına layık olmadığını söylüyordun.
Le dijiste a la Dama del Dolor que eras un moja-camas mentiroso que se chupa el dedo y que no se merece su éxito.
Birisinin zombi olup olmadığını anlamak için kusursuz bir test biliyorum.
Sé una manera infalible de comprobar si son zombis.
Adamlarınızın beyin yiyen olup olmadıklarını öğrenmek istiyorsanız kalp atışlarını kontrol edin.
Si quieren saber si sus hombres son come cerebros, comprueben su pulso.
Gerekeni yapmaya istekli olmadığınızı ve sonunda bir zombi veya zombi yemeği olacağınızı anlayan sadece biz varız.
Somos los que entendemos que si no se hace lo que haga falta, se termina siendo un zombi o comida de zombi.
Özel kalem müdürü, Romero'nun şehirde olmadığını söyledi.
La jefa de gabinete de Romero dice que no está en la ciudad.
Bu konuda benim kadar tecrübeli olmadığın için nasıl olacağını anlatayım.
Como no tiene tanta experiencia como yo, déjeme guiarlo.
Hayır inanmıyorum ama yalancı olmadığını biliyorum.
No, no lo creo. Pero sé que no miente.
Öyle olmadığına dair sana söz veriyorum.
Tienes mi palabra que no es así.
İma ettiğiniz buysa lordun adının Uhtred olmadığına emin olabilirsiniz.
Puede estar seguro que no será de nombre Uhtred, señor, si es a lo que se refiere.
Lunden savaş alanı olmadığından asker sayısı önemli değil.
Lunden no es un campo, no será una simple cuestión de números.
Aranızın iyi olmadığını biliyorum ama Ryder seni hep sevdi.
Sé que las cosas iban mal entre ambos... pero Ryder siempre te ha querido.
Hayatımı kurtardıktan sonra yaptığın şeylere rağmen beni eski sen olmadığını anlamaya mecbur ettin.
Después de salvarme la vida, me obligaste a ver que a pesar de las cosas que has hecho, ya no eres el hombre que eras.
Evde tek başıma kalamaz mıyım? 11 yaşındayım. - Daha olmadın.
Pero yo no.
Başkana yapılan saldırıyı üstlenen bir örgüt olmadı.
No cómo pasé el fin de semana. Oye, aguanta. ¿ Sabes algo de glifos y guardianes?
Devrim isteyen bunların defetmek istedikleri yönetimden iyi bir yanı olmadığı gerçeğini saptırıyorsunuz.
Benjamin Banneker es un héroe para mí, ¿ ok? Sé todo lo que puede saber del hombre, y alguien que sepa todo no sabe mucho porque todos los papeles de Banneker fueron quemados en un incendio en 1826.
Bence ikimiz de bugün kurul toplantım olmadığını biliyoruz, işte sebebini buldum.
¿ Por qué sobre la Calle J? Estoy delegando, amigo mío.
Bu bir deneme. Yüzyıldır J sokağında bulunan olmadı.
La ciudad dorada de Banneker es practicamente uno a uno el diseño actual de D.C.
Asla senin kadar güçlü olmadı. Bunu biliyorsun.
Él nunca ha sido tan fuerte como tú, lo sabes.
Asla tatlı sözlerin kadını olmadın.
Nunca fuiste de las que dicen palabras dulces.
Sonuç pek de iyi olmadı değil mi?
Bueno, eso no funcionó muy bien, ¿ verdad?
- Niye kötü güce teslim olmadım?
- ¿ Por qué no salió mi oscuridad?
- Asla olmadın.
Nunca lo fuiste.
Yani benim için, onun için olmadığı belli.
Para mí, claro está.
Oğlunun senin gibi taş kalpli bir makine olmadığına.
Que no era una máquina con un corazón de piedra como tú.
Tabii ki güçlerinin artık olmadığını bil.
Solo para que lo sepas, sus poderes han desaparecido.
Evet, nükleer savaş ekonomi için iyi olmadı.
- Sí, pues una guerra nuclear no fue buena para la economía.
Bak, buranın cennet olmadığının farkındayım.
Mira, sé que esto no es el paraíso.
Antibiyotik olmadığı için bekleyip görmemiz gerekecek.
A falta de antibióticos, solo tenemos que esperar y ver.
Bu olmadı.
Eso no pasó.
İnsanlara Strigoi'nin yenilmez olmadığını göstermek istiyoruz.
Solo debemos demostrarle a la gente que los strigois no son invencibles.
Indra, topraklarına yada elçiliğine yapılan saldırılarla hiç bir ilgimiz olmadığını bilmelisin.
Indra, debes saber que no tuvimos nada que ver con los ataques a tus tierras o la embajada.
Hiç böyle bir gücüm olmadı.
Nunca ha sido mi fuerte.
John beni dinle. Bu konuyla sorunun olmadığını düşünmelerini sağla
Hazles creer que te parece bien.
Nassar maksimum güvenlikli hapishanedeydi ama faydası olmadı.
- No lo harán. Tenían a Nassar en una cárcel federal de máxima seguridad y aun así llegaron a él.
- Onu ben de düşündüm ama çeteleyi tutan astsubaya sorduğumda hata olmadığını söyledi.
Eso pensé, así que le pregunté al suboficial y me dijo rotundamente que no.
Hayır, öyle bir şey olmadı.
No. No pasó nunca.
Benim için öyle olmadı. Buramda kaldı hep.
Para mí no, aquí no.
Henüz geleli o kadar olmadı.
No llevo aquí el tiempo suficiente.
- Bu arada, Langdon olayda hiçbir dahlinin olmadığını söyledi.
Para que conste, Langdon le ha exculpado de cualquier implicación en el expediente de evaluación de la amenaza.
Silik geçmişlerimizin bir önemi olmadığını söylemiştin.
Nunca olvidaré que me dijiste que daba igual que no viniéramos de ninguna parte.
Onu benden çalan adamsa bir canavardı, lisanssız silah satıcılarının geçmiş tarama yükümlülüğü olmadığı için bir şekilde silah alabilen bir canavar.
Y el hombre... que me la arrebató era un monstruo que, de alguna manera, se hizo con un arma porque los vendedores de armas sin licencia no tienen que revisar los antecedentes.
İki partiye de dâhil olmadığım için dezavantaja düştüğüm fikrinde olan bazı siyaset uzmanları var.
Parece que hay algunos expertos en política ahí fuera que creen que trabajo en una marcada desventaja por estar registrado como independiente.
Benden yardım isteyen olmadı.
Nadie me ha contactado a mí.
Silah kaçakçılığını doğrudan hedef alan bir yasa olmadıkça Şikago gibi şehirlere akın eden silahlara karşı kolluk kuvvetlerine hiçbir avantaj sağlayamıyoruz.
Sin una ley específica dirigida al tráfico de armas, no daremos a las fuerzas del orden una oportunidad de luchar para detener el flujo de armas que llegan a ciudades como Chicago.
Tahmin etmem zor olmadı.
Me aventuré a suponerlo.
Azra'nın var olmadığını da söyledi.
También me dijo que Azra no existía, y...