Olmaz translate Spanish
107,673 parallel translation
Belki de olmaz.
O no.
Hepimiz. - Hayır hayır olmaz.
No, no, no, no, no, no, no.
Bu şekilde olmaz.
Así no funciona.
Ciddiyim. Olmaz.
Oye, en serio.
Buna ilişki demek doğru olmaz. Yani pazarlama açısından.
Quizá "acto" no sea el mejor nombre desde una perspectiva de branding.
Odandan çıkman doğru olmaz.
No deberías estar fuera de tu cuarto.
Hayır hayır olmaz.
¡ No, no, no! ¡ No, no, no!
Olmaz dedim.
No. ¿ Entendido?
Lawrence Boyd hiçbir kimseyle arkadaş olmaz.
Lawrence Boyd no puede ser amigo de nadie.
Açıkçası sen de biraz tıraş yapsan fena olmaz.
Y la verdad es que no te vendría mal rasurarte un poco.
Susup dinlesek fena olmaz.
A ver si podemos escucharla.
Bence o sana olmaz.
Creo que no es tu talla.
Hayatta olmaz.
Dios, no.
Diğer yandan, onları bize dayadıkları iğrenç yemeği yemeye zorlamak da çok özel bir ceza olmaz mı?
Por otra parte, obligarles a comer la bazofia que hemos tenido que comer nosotras es un castigo muy especial. ¿ No os parece?
Küçük kasabalarda ne olacağı asla belli olmaz.
Nunca se sabe qué puede suceder en un pueblo pequeño.
- Korkutucu olmaz mı?
- ¿ Eso no sería terrible?
- Korkunç korkutucu olmaz mı?
- ¿ Terriblemente aterrador?
Olmaz kaptan.
No, capitán.
Artık olmaz, yapamam.
Ya no puedo.
- Aşırı içten olmaz umarım.
Bueno, espero que no demasiado abiertos.
İma ettiğini düşündüğüm şeyi ima ediyorsan sence de bu biraz hızlı gitmek olmaz mı?
Si estás insinuado lo que creo que estás insinuando, ¿ no crees que es demasiado rápido?
Bir kereliğine tarihi unutsan olmaz mı?
Olvídate de la historia por una vez, ¿ vale?
Gemide garip bir durum olmaz.
No haríamos que el ambiente en la nave fuera incómodo.
Kendini riske atman kimseye yardımcı olmaz.
Arriesgándote no ayudas a nadie.
- Kesinlikle olmaz.
- Por supuesto que no.
Ve televizyona bakıp ortalıkta dolaşacak yeterince zamanın olduğuna göre, dışarı çıkıp Lena Luthor hakkında özel röportaj alsan olmaz mı?
Y ya que tienes tiempo suficiente en tus manos para pararte a ver ese televisor, ¿ qué tal si sales por ahí y obtienes una exclusiva con Lena Luthor?
- Bu böyle olmaz.
Esto no está bien.
Sanırım birazcık yardım hiç fena olmaz diye düşündüm değil mi Supey Bebek?
Pensé que podrías necesitar algo de ayuda extra, Supernena.
Günün küçük süper kahramancılığını hallettiğine göre, burada kalsak olmaz mı?
Oye, ya que por fin terminaste con lo de ser superheroína por hoy, ¿ podemos quedarnos aquí otro rato?
- Olmaz. - Evet.
- Yo... no...
Sorun olmaz, değil mi?
No es un problema, ¿ no?
Tabi ki olmaz.
Por supuesto que no.
Hikayenin kaynağını doğrulamadıktan sonra olmaz.
No a menos que pueda verificar el origen de tu historia.
Olmaz mıyım?
¿ Verdad?
Çünkü bu yenir yutulur olmaz.
Porque eso no sería... digerible.
- Olmaz, tamam.
- No, vale.
Kontrolü kaybetmek bize Alex'i bulmada yardımcı olmaz.
Perder el control no va a ayudarnos a encontrar a Alex.
Hayır, babam ve ben buradan uzakta olana kadar olmaz.
No. No hasta que mi padre y yo estemos lejos de aquí.
Olmaz mı?
¿ No creéis?
- Sorun olmaz herhalde.
- Seguro que estará bien.
Bu gezegenin sana, yani yok olmuş bir dünyanın son kızına tapmasını istiyorsun çünkü aksi takdirde hayatta kalmanın bir önemi olmaz.
Necesitas que este planeta te adore, la última hija de un planeta caído, porque de otro modo, tu supervivencia no significa nada.
Onlara yanlış bir umut vermek doğru olmaz.
No debemos darles falsas esperanzas.
Soldakini alman sıkıntı olmaz değil mi?
¿ Te va bien quedarte con la de la izquierda?
- Olmaz. Hamburger yedim.
No puedo.
- Bir şey olmaz.
Seguro que no es nada.
Ve ayrıca, " Hayatta olmaz.
Y, también : " Ni de coña.
Hayır olmaz.
No. No haremos eso.
Anne sadece çocuğu karnında taşımakla olmaz... Beşiğini sallar, ağladığında sesiyle onu sakinleştirir. Bununla yüzleşir ve bizzat düşünür.
La madre no es el vientre que alberga al niño, sino las manos que lo acunan, la voz que calma sus llantos, el rostro que ve y le hace pensar... en el amor.
Bu nasıl olurda paradoks olmaz?
¿ Cómo es que esto no constituye una paradoja?
Bu gece olmaz.
Esta noche no.
- Hayır, olmaz.
Moira, ¿ conoces a Rachel?