Oynamak istemiyorum translate Spanish
471 parallel translation
Kağıt oynamak istemiyorum, Charles.
¡ Ya no deseo jugar a las cartas, Charles!
Seninle nalbant oyunu oynamak istemiyorum.
No quiero jugar al Timbal contigo.
Sadece seninle oynamak istemiyorum, hepsi bu.
Nada. No quiero jugar contigo. Eso es todo.
Daha fazla oynamak istemiyorum, hemşo.
No quiero jugar más, camarada.
Bu oyunu oynamak istemiyorum! "Artı değerler" oynayalım!
¡ No, quiero jugar este juego!
Cora'yı oynamak istemiyorum.
Bueno, pues no quiero hacer de Cora.
Yani.. Dama oynamak istemiyorum.
Quiero decir... no quiero jugar una partida de damas.
Artık oynamak istemiyorum.
Ya no quiero jugar más.
Bir daha asla oynamak istemiyorum.
Nunca quiero volver a jugarlo.
Artık oynamak istemiyorum.
Mire, no quiero jugar más.
Oynamak istemiyorum.
No tengo ganas de jugar más.
- Oynamak istemiyorum.
- ¡ No soy yo!
Neyse, Düşünüyordum da belki yarını düşünerek uyuyamamışsındır ve belki bir kaç el iskambil oynarız İskambil oynamak istemiyorum.
He creído que estarías pensando en lo de mañana. Igual te apetece jugar a las cartas. No quiero jugar a las cartas.
Bu yabancıyla çoluk çocuk oyunu oynamak istemiyorum.
No me apetece jugar al azar con ese coronel gringo. ¿ No?
- Oynamak istemiyorum.
- No quiero jugar.
Oynamak istemiyorum!
¡ Yo no quiero jugar!
- sevdiğim adamdan ayrıyım, ve oyun oynamak istemiyorum.
Estoy separada del hombre que amo y no deseo hacer trucos.
- Artık oynamak istemiyorum.
- No quiero jugar más.
Hiçbir oyunu oynamak istemiyorum.
No quiero jugar a nada.
Oyunu oynamak istemiyorum.
No quiero jugar al juego, ¡ por favor!
- Seninle oynamak istemiyorum.
- No deseo jugar mas contigo. - ¿ Porque?
Hayır, Gelmeyeceğim Oynamak istemiyorum.
No, no voy a venir y tú me la vas a devolver en seguida.
Bu aptal oyunu oynamak istemiyorum!
¡ No quiero jugar a este juego estúpido!
Ben oynamak istemiyorum.
No quiero hacer esto.
Size fettan ya da masum kadın rolü oynamak istemiyorum.
No quiero coquetear contigo ni hacerme la inocente.
Oynamak istemiyorum.
Yo no juego más.
Ben yolumu çizdim. Artık oynamak istemiyorum.
Tengo una buena racha y voy a seguir jugando.
Hayır, sayılarla oynamak istemiyorum.
No, no quiero jugar con números.
Bahçende oynamak istemiyorum
No quiero jugar en tu jardín
Haydi, oyun oynamak istemiyorum.
Ben, no quiero andarme con juegos.
Oynamak istemiyorum.
No tengo ganas de jugar.
- Oynamak istemiyorum!
- ¡ Ya no quiero jugar a esto!
- Oynamak istemiyorum!
- ¡ No quiero!
Ben artık filmde oynamak istemiyorum.
No quiero seguir en la película.
- Oynamak istemiyorum. Hadi!
Ya no estoy interesado.
- Oynamak istemiyorum dedim.
- ¡ Ya me cansé!
- Artık oynamak istemiyorum, Sissy.
- No quiero jugar más, Sissy.
Dinle, lanet oyunlarını oynamak istemiyorum, Hendershot.
Ya no tengo tiempo para tonterías, Hendershot.
Oynamak istemiyorum.
No quiero jugar más.
Aynı oyunu tekrar oynamak istemiyorum.
No me gustaría veros jugar en la vida real.
Oynamak istemiyorum Defterini vermek istiyorum
No quiero ir a jugar. Quiero devolverle el cuaderno.
Ama ben oynamak istemiyorum Benim...
Pero yo no quiero ir a jugar. Es que tengo que...
- Ben oynamak istemiyorum.
- No quiero jugar a eso.
- Bu oyunu oynamak istemiyorum.
- No juego con eso.
Tekrar at yarışı oynamak isteyen var mı? Ben istemiyorum.
- ¿ Alguien quiere más carreras de caballos?
oynamak istemiyorum! - Bu ben değilim!
¡ No soy yo!
- Artık seninle oynamak istemiyorum.
No quiero jugar.
Henry, artık bu oyunu oynamak istemiyorum.
Henry, no quiero seguir jugando a este juego.
Ortalıkta dolaşmak istemiyorum Oyun oynamak istemiyorum.
No quiero perder el tiempo.
Gerçi onlarla oynamak da istemiyorum ama...
Pero no quiero jugar con ellos.
Kırmızı ışıkla oynamak istiyorum. Hayır, kırmızı ışıkla oynamak istemiyorum.
Quiero jugar Luz Roja.